Karacaören Köyü Kültür ve Dayanışma Derneği çok değerli, tarihi, önemli bir projeye adını yazdırdı. Üretimi TRT tarafından üstlenilen ve üç yıla yayılan yoğun bir emekle hayata geçirilen Sıraç belgeseli, Avcılar'da gerçekleşen gala programı ile halka tanıtıldı.
|
TÜRKMEN SOYUNDAN BÜYÜK GELENEĞE
Türkmen Sıraçları geçmişten bugüne kadar gelen, özü, kültürü, geleneği ile hiç bozulma göstermeyen, ruhunu koruyan Alevi toplumunu ifade ediyor.
Kelime anlamı nur yayan, ışık saçan. Tasavvufi perspektife göre ise sır saklayan, sırrını mukaddes sayan anlamlarına karşılık geliyor.
Aynı zamanda Hak Muhammed Ali yolunda sır perdesini açıp kaldıran, gönül gözünü berrak tutan ve bu özelliği sayesinde Hak'kı görmeye nail olan kişi olarak tanımlanıyor.
Sıraçlar genellikle Tokat, Sivas, Amasya, Çorum, Yozgat gibi bölgelerde yaşıyor. Hubyar Sultan Ocağı'na bağlılıkları ile tanınıyor.
GÜLŞAN SARU:''SIRAÇ İÇİN DEĞER''
Belgeselin senaristi ve yönetmeni Gülşan Saru, ZerParola Gazetesi için konuştu. Heyecanı ve sevinci göz bebeklerine yansıyan genç yönetmen üç yıllık çalışmaya, zorluğa, fedakarlığa değen bir proje olduğunu ifade etti ve şu tespitlerde bulundu;
'Sıraç'ın ilk gösterimi. Mutlu, kıvançlı ve heyecanlıyız. Üç sene boyunca toprak yollardan, çamurlu köy meydanlarından, taş evlerin arasından geçerek Sıraçların yaşam derinliklerine, örf, adet ve gelenek zenginliklerine ulaşmaya çalıştık.
Belgeselimizi üç bölüm üzerinde kurguladık. İlk bölüm Hubyar Sultan ile Sıraç'ın tanışma hikayesine ayrıldı. İlkyaz, ilkbahar dönemleri teması öne çıkarıldı. Doğanın yeniden uyanışının simgeleyen şenlikler anlatıldı. Bolluk ve bereket için olduğu rivayet edilen ''Sayıcı Oyunu'' , gençlerin topladıkları çiçekler, yakılan maniler kompozisyona yansıdı.
Sevda oyunu ficek hakkında bilinmeyenler yazıldı. Baharın gelişiyle gülümseyen çiğdem çiçeğinin zerafeti, gebe kadınların hamilelik dönemlerine dair yaşam kesitlerine sinen gelenekler, görenekler aktarıldı.
Kökleri, obaları, aşiretleri ile konar göçer hayat sürdüren Sıraçların yurt tutma öyküleri, Hubyar Sultan'la beraber Hakka, kula dostlukları vurgulandı.
İkinci bölümde ise, yaz mevsiminin muhteşemliği tasvir edildi. İş, üretim, hasat ve aş zamanları resmedildi. Yiğitbaşı, aşıklar ve semah dönen canlar ile kültür çekirdeğini sembolize eden düğün dernek meclislerine söz verildi.
Damat evi, kına gecesi, gelin evi, hazırlıkların ritüeli, gençlerin cirit oyunu tek tek işlendi. Eski takvime göre yeni gün, kutsal inanışa göre Tekke Vakti'ne, yani perşembeyi cumaya bağlayan gecenin önemine değinildi.
Yeryüzünün, gökyüzünün duaya durduğu, her canlının yaradana çağrıldığı, lokmaların dağıtıldığı, Ata kabirlerinin ziyaret edilip kurdun, kuşun hakkı diye yiyecekler bırakıldığı kültür zenginliği örneklerle gösterildi.
Üçüncü bölümde, yani belgeselin finalinde güz ve sonbahar vakti dile geldi. Kışa hazırlık ve ölüm duyguları öne çıkarıldı.
Köyün düzenini, yaşamın adaletini sağlayan Görgü Cemi anlatıldı. Kuralları sıralandı; Görgüden geçmeyen can Cem'e giremez. Düşkün sayarlar. Ne kendisiyle ne de ocağıyla kimse konuşmaz. Dışlanır, ayıplanır.
Yanlışını anlar, hatasını kabul eder, kusurunu bilirse ve rıza gösterirse, ''Düşeni kaldır, döküleni doldur, ağlayanı güldür, darda yalan söyleme'' denir, tatlı dille yola devam edilir.
Sıraç kültüründe hayatını kaybedenlere öldü denmez, göçtü denmesi tercih edilir. İnsanoğlu kuş misali, bugün konar, yarın göçer felsefesinin özüdür aslında bu yaklaşım. Göçenin kabri başına yiyecek getirilir. Adına kazma kürek ekmeği denir. Kırkıncı gününde kurban kesilir. Onun adı da can ekmeğidir. Dualar edilir, hasret giderilir. Bu gerçekler üzerine odaklanıldı.
Belgeselin yapımı için büyük çaba harcayan ve başarıyla çalışan ekip arkadaşlarıma da teşekkür etmek istiyorum.
İNANMAK GEREK
Belgeseli çekmeye karar vermeden önce Türkmen Sıraçları olarak kabul edilen 16 köyün yöre dernekleri ile İstanbul'da bir toplantı yaptık. Projemizin ana hatlarını, detaylarını anlattık. Bazı dernekler projeye sıcak bakmadı. Kimi zaman aralarında görüş ayrılıkları yaşandı. Karacaören Köyü Derneği düşüncelerimize sahip çıktı.
Aslında çok önemli bir sorumluluk aldığımızın farkındaydık. Çünkü yüzyıllar öncesinden gelen önemli bir kültür örneğini filme alacak, anlatacaktık. Neye izin verirseniz onu çekelim dedik. Bölgenin yaşamsal yapısı genelde kapalı toplum özelliği taşıdığı için, işleyişte oradaki insanların hassasiyetini zedelemeyecek şekilde hareket etmeye özen gösterdik. Üç bölüm her bir bölüm 45'er dakika halinde. Çekimleri yaparken çok zorlandığımız anlar oldu
2015'in şubat soğuğunda Karacaören'e ayak bastığımızda Görgü Cemi'ne kabul edilmemiz önemliydi. Sayıcı ve yayla göçüne gidiş gelişleri kameraya almamızda önemli fedakarlıkları olmuştur. Projeye ruhumu, duygumu ve motivasyonumu daha bir başka şekilde dahil ettiğimi söylemem gerekir.
İlk çekimler için İstanbul'dan genç, yaşlı, kadın çok sayıda Karacaören'li dostumuz köye geldi. Çekimlere eşlik etti. İşler keyifli gitti. Sonraki aşamalarda, köyde yaşayanlarla başbaşa kalınca enerji biraz düştü. Çünkü, kapısını açmak istemeyen insanla zorla iletişim kuramazsınız. Onlrara da hak verdik elbette. Fakat, ana üç konu doğum, düğün ve cenaze olarak belirlendiği için bu kavramları anlatacak çekim performansına ihtiyacımız vardı.
Bazı çekimleri yapamadık. Örneğin ''Ficek'' yani köy yerinde gençlerin birbirlerine name dizip, gönül akıttığı şenliklerin yeri Acısu'ydu.
Konseptin bu kısmını, doğduğu yerde, Acısu Köyü'nde canlandırmak istedik.
Şartlar uygun olamayınca planımızı gerçekleştiremedik. Çekimini yapamadığımız, ama, illa ki anlatmak zorunda olduğumuz bölümleri Murat üzerinden, içine biraz düş, biraz da dram unsuru katarak işledik.
|