İstanbul Adalet Sarayı'nda bulunan 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya tutuksuz sanık Can Dündar ve taraf avukatları hazır bulundu. Duruşmada Şikayetçiler Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım'ı duruşmada avukatları temsil etti. Can Dündar'ın eşi Dilek Dündar da duruşmaya izleyici olarak katıldı.
BİREŞTİRME TALEBİNDE BULUNULDU
Hakim Abdurrahman Orkun Dağ, sanık Can Dündar'in avukatları tarafından dosyanın, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam eden "MİT TIR'larının durdurulmasına yönelik haberler"le ilgili dava dosyasıyla birleştirilmesi talebi bulunduğunu tutanağa geçirdi. Söz alan şikayetçi Yassen Abdullah A kadı'nın avukatı Yusufhan Güler ise "Bu talebin yargılamayı uzatmaya yönelik olduğunu düşünüyoruz. Deliller toplanmıştır. Birleştirmeye muvaffakatimiz yoktur" dedi. Hakim Dağ, mevcut davayla İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki davanın tüm taraflarının aynı olmaması gerekçesiyle birleştirme talebini reddetti.
ERDOĞAN'IN AVUKATI: SANIĞIN CEZALANDIRILMASINI TALEP EDİYORUZ
Esas hakkındaki görüşü sorulan Şikayetçi Erdoğan'ın avukatı Hatice Özay, "Şikayetimiz devam etmektedir. Müvekkilime yöenlik bilinçli bir bir şekilde, kasten zarar vermek amacıyla hareket edildiğini düşünüyoruz. Sanığın cezalandırılmasını talep ediyoruz" dedi.
CAN DÜNDAR: MESLEK HAYATIM BOYUNCA KİMSEYE HAKARET ETMEDİM
"Ben bu davada aslında bir suç olmadığını düşünüyorum" diyen Can Dündar savunmasına söyle devam etti: Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk soruşturmasına ilişkin yazi nedeniyle yargılanıyorum. Bu olay hakkında çok yazılıp çizildi. Meclis araştırmalarına konu edilmiş çok önemli bir dosya. Şikayetçi ise o dönem Başbakandır ve Cumhurbaşkanı adaylığı için adı geçmektedir. Hakkında son derece ciddi iddialar vardır. Halkın, oy vereceği Cumhurbaşkanı adayının hangi soruşturmalarla ne gibi ilgisi olduğu ve suçlandığı yolunda bilme hakkı vardır. Gazeteci olarak da benim bunu bildirme hakkım vardır. Gazetecilerin önceliklerinden biri kamuoyunu bilinçlendirmek olduğu kanısındayım. Bir gazeteci olarak üzerime düşeni yaptım. Kaldı ki yolsuzluğa ait yazılanları devletin resmi birimleri yazmıştır. Hakkımda iki suçlama olduğunu görüyoruz. Biri resmi evraklardaki gizliliğin ihlalidir. Ancak bildiğim kadarıyla gizlilik kararı yazıdan sonradır. Diğer suçlama ise hakarettir. Meslek hayatım boyunca kimseye hakaret etmedim. Yazıda yer alan ve hakaret olduğu bildirilen iddialar şahsıma ait değildir. Bahsi geçen işadamlarının hakaret sözleri var, asıl onlar yargılanmalıdır." İddianamede hangi ifadeleri nedeniyle suçlandığının net olmadığını belirten Dündar, davaya konu yazılarını duruşma salonunda okudu.
"YAZDIKLARIMIN ARKASINDAYIM"
Son sözü sorulan Can Dündar, "Sayın yargıç, yazdıklarım savunmamdır. Yazdıklarımın arkasındayım. Hakaret kastım yoktur. Yazılarımda gerçeklerin ortaya çıkması amaçlanmıştır. Beraatimi istiyorum" dedi.
GİZLİLİĞİ İHLAL SUÇUNDAN BERAAT KARARI
Kısa aranın ardından kararını açıklayan mahkeme, Türk Ceza Kanunun (TCK) 285 -1 maddesince düzenlenen "Gizliliği ihlal" suçunun unsurlarının oluşmadığını belirterek, beraatine karar verdi.
HAKARET SUÇUNDAN 28 BİN 650 TL ADLİ PARA CEZASINA ÇARPTIRILDI
Mahkeme Can Dündar'ı "hakaretten" suçlu buldu. Sanığın suçu işleme şekli, suçun işlendiği zaman, suç konusunun önemini, kast yoğunluğunı dikkate alan mahkeme mağdurlardan ikisinin de kamu görevlisi olduğunu ve suçun nitelikli haliyle birleştiğinin anlaşıldığını belirtti. Aynı suçun birden fazla kişiye birden fazla işlenmiş olmasını arttırım nedeni yapan mahkeme, sanığın gazeteci ve sabıkasız olmasını da indirim nedeni olarak belirledi. Mahkeme, sanığın ekonomik ve sosyal durumunu dikkate alarak 28 bin 650 TL adli para cezasına çarptırdı. Mahkeme, hükmün kesinleşmesinin ardından paranın 8 ay içinde ödenmesine de kararlaştırdı.
"EĞER GERÇEKLERİ YAYINLAMAK SUÇSA BU SUÇU İŞLEMEYE DEVAM EDECEĞİZ"
Davanın ardından açıklama yapan Can Dündar "17-25 Aralık yolsuzluk operasyonunda yazdığım iki köşe yazısı ve bir yazı dizisi nedeniyle yargılanıyordum. Burada yazdığımızı iki köşe yazısında hakaret olduğu iddiası mesnetsiz bulunarak beraatle sonuçlandı. Öte yandan yazı dizisine bir ceza verildi. Adli para cezasına çarptırıldık. 28 bin 600 kusur lira. Burada da yazı dizisinde adı geçen kişilere hakaret ettiğimiz iddiasıyla mahkum edildik. Ben bunun Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük yolsuzluk dosyası olduğuna inanıyorum. Üstü kapatılmaya çalışılan çok önemli bir dosyadır ve Erdoğan Cumhurbaşkanı olmadan yayınlanmış bir yazı dizisiydi. Ve bu halkın kimi Cumhurbaşkanı seçilecekse onla ilgili bütün gerçekleri öğrenmeye hakkı olduğunu belirtmiştim. Mahkemede bunu tekrarladım. Ve yazı dizisini baştan sona okudum ki; yargıç ve herkes neden bahsedildiğini neyin üstünün örtüldüğünü görsün. Zannediyorum üstünü örtme operasyonunda yeni bir adım atıldı. Asıl yargılanması gerekenler değil, yargılanması gereken suçları deşifre edenler mahkum edildi. Biz eğer gerçekleri yayınlamak suçsa bu suçu işlemeye devam edeceğiz" diye konuştu.
İDDİANAMELER
İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'nca hazırlanan ve daha sonra birleştirilmesine karar verilen davanın iddianamelerinden ilkinde, Recep Tayyip Erdoğan ve Necmeddin Bilal Erdoğan avukatı tarafından şikayet dilekçesi verildiği belirtiliyordu. Dilekçede, Can Dündar'ın Cumhuriyet gazetesi ve internet sitesinde 18 Temmuz 2014 tarihli "Fezleke okumak hakkımız", 1Temmuz 2014'te ise "Erdoğan'ın yumuşak karnı" başlıklı yazılarla o dönem Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan ile oğlu Necmeddin Bilal Erdoğan'a hakaret ettiği ifade ediliyordu. İddianamede, Dündar'ın yazılarında "Soygunu gördük, hırsızın sesini duyduk, suçüstü yakaladık" gibi ifadelerle kesin bir kanaat belirttiği, "İhaleye fesat karıştırma var, rüşvet karşılığı iş takibi var" gibi ifadelerle de ihtimal ötesinde bir kesinlikle ifade edildiği, yazının sonunda yer alan "Çankaya yolsuzluğa sığınak olamaz" ifadeleriyle de masumiyet karinesinin ihlal edildiği belirtiliyordu. Can Dündar'ın eyleminin hakaret suçunu oluşturduğu ifade edilerek toplam 1 yıl 5 aydan 4 yıl 8 aya kadar hapsi talep ediliyordu.
Can Dündar hakkındaki ikinci iddianamede ise, Binali Yıldırım, Muaz Yassın A Kadı, Usame Kutub, Cengiz Aktürk, Abdülkerim Çay, Yassen Abdullah A Kadı, Hasan Doğan, Recep Tayyip Erdoğan ve Necmeddin Bilal Erdoğan şikayetçi sıfatıyla yer alıyordu. Dündar'ın 3 Ağustos'tan 8 Ağustos 2014'e kadar yayımlanan yazı dizisinde, şikayetçilere hakaret ettiği ifade ediliyordu. İddianamede, yazı dizisinin bütünü incelendiğinde o suç tarihinde Başbakan olan Recep Tayyip Edoğan ile diğer şikayetçilerin suç örgütü lideri ve üyeleri olarak gösterildiği, yazının birçok yerinde şikayetçilerin rüşvet alan, menfaat temin eden, kanunlara aykırı birçok eylemde bulunan kamu görevlileri ve işadamları olarak değerlendirmelerin yapıldığı anlatılıyordu. Dündar'ın "Hakaret" ve "Soruşturmanın gizliliğini ihlal" suçlarından toplam 2 yıl 8 aydan 6 yıl 8 aya kadar hapsi talep ediliyordu.