Dil;
Toplumu meydana getiren kişilerin birbirleriyle iletişim halinde olabilmesini sağlayan ve onları kaynaştıran en büyük araçtır.
Bir ülkeyi değerlerle donatan olgular toplamıdır.
Bağlayıcısıdır, sigortasıdır.
Bu gerçekliği benliğinizde hissedebildiğiniz ve koruyabildiğiniz ölçüde güçlü hale gelebilirsiniz.
Dilde sorun varsa, emin olun diğer etmenler de yeterince güvenli değildir!
Başka bir şekilde ifade etmek gerekirse; inşaatta istediğimiz kadar kaliteli malzeme kullanın; harç iyi değilse, malzemeler birbirini tutamaz; dağılır.
Dil, toparlayıcı, kapsayıcı yönüyle zamanı, kültürü ve ortak duyguları bir arada tutan en önemli kavramdır.
İLETİŞİM AYAKTA TUTAR
Ülkenin özümsesiği değerler, yüzyıllar boyunca oluşmuş yapı taşlarıdır.
Gelenekler, görenekler, folklorik unsurlar, inanç biçimleri, lehçeler, mezhepler, yaşam hassasiyetleri, ahlaki kriterler, ortaklaşan idealler toplumda izler bırakmıştır.
Örneğin; Karadeniz bölgesi insanı giyimiyle, müziğiyle, aile temeliyle, şivesiyle, yöresel özellikleriyle kendine özgü kriterler taşır. Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgesi insanının ise dokusu, duygusu, toplumsal bakış açısı, aile bağları, sosyolojik yaklaşımları daha farklıdır.
Bu iki farklı toplumu yan yana getiren, diyaloğu geliştiren, fikir ve düşünceleri anlamaya destek veren değer dil üzerinden anlam kazanır.
İletişimin başlangıcı, gelişmenin anahtarıdır.
TARİHSEL BOYUT
Türkçe, tarihteki en köklü dillerden birisidir. İngilizce'den, Fransızca'dan daha eskidir.
Orhon Yazıtları'na gidelim…
732’de Bilge Kağan ile 735’de Kül Tiğin, Tonyukuk ise 720-725 arasındaki dönem akademik kaynaklara ilham verir.
Yenisey, Ergenekon yazıtları birçok bilimsel çalışmaya referans niteliğindedir.
1075 yılında yayınlanan Kaşgarlı Mahmut’un Divan-ı Lugatı en eski lugat özelliğindedir.
İngiltere kurulmadan (1260) 185 yıl önce toplumlarda etkileşime geçmiştir.
Selçuklular Konya’yı işgal ettikten sonra, 13 Mayıs 1277 yılında Karamanoğlu Mehmet beyin ilk fermanı Türkçenin resmi dil olmasına yöneliktir.
Sümerler dönemi araştırmacıları Türkçe ile ortak kullanılan sayısız kelimeye işaret etmiştir.
TESADÜF MÜ
İnsanlığın ayak izlerinin Afrika’da başladığı iddia edilir.
Hominin diye adlandırılan ilk insan tipi, Mezopotamya’ya geçişten önce Pasifik Okyanusu'nda Antartika’nın çok daha büyüğü olan batık ada yani, Mu Adası'nda yaşam sürmüştür.
Mu Adası yazıtlarında Türkçe kelime karakterleri görülmüştür.
Mu Adası'ndan Uzak Doğu ve Güney Amerika’ya göç süreci, Maya ve İnka toplumlarının tarihi serüvenleri, uygarlıklar döneminde dilin hangi alanlarda ve hangi anlamlarda etki yaptığına en iyi göstergedir.
HİKAYELER VE GERÇEKLER
XV. Yüzyıla Dede Korkut Hikayeleri'ne gidelim.
Yazılanlara farklı bir gözle değerlendirme getirelim;
"Çünkü kafirler bunları gördiler.
Arşun oğlı Direk Tekür’e haber virdiler.
Çünkü kafirler bunları gördünce Arşun oğlu Direk Tekür’e, haber verdiler.
Ta ki Düzmürd kal’asına yitdiler, çevre alup gitdiler, kondılar.
Düzmüzd kalesine yetişince,etrafını çevirip gittiler, kondular.
Böyle digeç Bogazca Fatma aydur.
Böyle söyleyince Boğazca Fatma der."
Bir de Göktürkler dönemine gidelim.
731 yılındaki Tonyukuk yazıtlarına bakalım…
Türk kaganıg türk bodunug ötüken yerke ben özüm bilge tonyukuk kelürtüm ötüken yerig konmış teyin eşidip beryeki bodun kurıyakı yıryakı öngreki bodun kelti (Bodun:Halk)
Köktürk kağanını, Köktürk halkını Ötüken topraklarına bizzat ben, Bilge Tonyukuk, getirdim.
Ötüken topraklarına yerleştiğimizi işiten güneydeki halklar, batıdaki, kuzeydeki, doğudaki halklar geldi.
Daha da geriye uzanalım.
MÖ. 4000 yılına, yani 6000 yıl öncesi Sümerler dönemine gidelim.
Kelimelerin anlamlarını birlikte irdeleyelim…
Ülgüleşmek-Üleşmek, Paylaşmak
Ölke-Ülke
Aççıktaa-Açıklamak
Yastamak-Yaslamak
Benzerlikler dikkat çekici.
Şimdi 110 yıl geriye saralım.
Türkçe, Farsça ve Arapça karışımı olan Osmanlıca dilinden, Köprülüzade Mehmet Fuat’dan örnek verelim:
Kalbimin ıztırâb-ı mâlûlü
Rûhumun ihtisas-ı meçhûlüs
Ne kadar başka herkesinkinden.
Sen ki feyfâ-yı bînasibimde,
Bir küçük nûr-ı rahm-ı şefkâtsin.
Şeyh Galip’den örnekle devam edelim;
Ey Zıhr-ı fütadegan söyle
Bu sırrı idüp iyan söyle
Ketm etme yegan yegan söyle
Gam defterinin devamı yok mu?
Ne kadar çok ortak yönler var değil mi!
DİLİ SUİKASTTEN KORUMAK
Türk Dil Kurumu, Atatürk'ün kurduğu ilk kurumdur.
Günümüzdeki haline üzülmeden, Türkçeyi nasıl koruyor, bu konuda ne kadar hassasiyet gösteriyor diye eleştirmeden edemiyorum!
Dışarıdan gelen kelimeler, TDK tarafından fark edildikten ve kullanımın devamlılığı gözlemlendikten iki yıl sonra Türkçe kelime karşılığı alıyor.
Peki neden?
Neden taksi, otobüs, printer, selfie, motivasyon, kinetik, tarh, mail, sehven, natural gibi kelimeler kullanılıyor?
Resmi daireye verilen dilekçede ‘yanlışlıkla yapıldı’, ‘hata yapıldı’ demek kabul edilmiyor; ‘ehven ve sehven yapıldı’ denince kabul ediliyor. Güdüleme diyoruz anlaşılmıyor.
Motivasyonu bilmeyen yok.
İleti gönder deyince boş boş bakanlar, mail gönder deyince hemen gönderiyor.
Peki kim bunun sorumlusu?
Neden kelimelerin Türkçe karşılığının verilmesi, 2 yılı buluyor?
Neden gelişmiş ülkeler gibi, hemen kendi dilimizde bir karşılık yayınlamıyor?
Neden dilimizde en çok kullanılan kelimelerin, Türkçe kelimeler olmasına katkıda bulunmuyoruz?
Neden?
EBRUNUN SÖZLÜĞÜ
Yaptığım çalışmalarla Guiness Rekorlar Kitabı'na girmek için başvuruda bulunmuş bir kişiyim.
EBRUNUN Sözlüğü adlı projede, elli binden fazla kelimenin, 130.000’den fazla sözcük anlamını bir araya getirdim.
Türk Dil Kurumu, TÜBİTAK, KOSGEB gibi kamu kurumları ortaya koyduğum çalışmayı önemsemedi.
Aynı emek, aynı değerde bir çalışma, İngilizce olup; İngiltere’ye sunulsa, Fransızca olup; Fransa’ya sunulsa; Almanca olup; Almanya’ya sunulsaydı, ya da uluslararası dilleri kullanan ama dilin önemini bilen Finlandiya, İsviçre, Norveç, İrlanda, Kanada, Amerika, Avustralya gibi ülkelere ulaşsayı nasıl karşılık bulurdu merak ediyorum.
Yorumu sizlere bırakıyorum.
BOYUNDURUĞU KABUL ETMİYORUZ
Atatürk demiş ki;
‘’Türk dili Türk milletinin kalbidir, zihnidir.”
“Millî his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin millî ve zengin olması, millî hissin gelişmesinde başlıca etkendir.
Türk dili, dillerin en zenginlerindendir.
Yeter ki bu dil şuurla işlensin.
Ülkesini, yüksek istiklâlini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.”
Şunu ısrarla söylüyor ve savunuyorum;
Bir milletin en önemli yapı taşı dildir. Türkçemize geçmeseydik, zaten tarihteki bulgularımıza da ulaşamaz; tarihin Osmanlı Devleti ile başladığını sanardık.
Başta Türki Cumhuriyetleri olmak üzere, dünyanın her tarafında Türkçe konuşan toplumlarla iletişim sağlayamazdık.
İlk görevimiz Türkçemize sahip çıkmak, Türkçeye suikast yapmaya kalkışanlara karşı kalkan olmaktır.
Dile sahip çıkmak, geçmişe , kültüre, tarihe sahip çıkmaktır.
Sevgiler.
Ebru ÖZTÜRK
Epilepsi ve Yaşam Derneği Başkanı