Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş, Bahçeşehir halkı ile bir araya geldi.
Bahçeşehir Gönüllüleri, Zerparola Medya ve Aydın Sayın Studio Design paydaşlığında gerçekleşen güzel organizasyona ilgi yüksek destek müthişti.
Programın moderatörlüğünü zarif kişiliğiyle ve pozitif enerjisiyle ayrıcalığını ortaya koyan Seda Kaya yaptı.
Halkın yoğun sevgisi salona sığmadı, birçok davetli ayakta kaldı.
6 Mayıs 1972 yılında idam edilen Deniz Gezmiş ve arkadaşları, slayt gösterisi, alkışlar ve şiirlerle anıldı.
CAN CANA
Seda Kaya’nın güzel sesinden dökülen türkü namelerinin ardından sunum konuşması geldi;
“Merhaba dostlar
Merhaba arkadaşlar
Merhaba komşular
Merhaba yoldaşlar
Yüreği barış, gönlü sevgiyle dolu güzel insanlar
Özü kardeşlik, kıblesi özgürlük olan kıymetli canlar
Analar, babalar, bacılar,
Dedeler, amcalar, dayılar,
Abiler, ablalar, çocuklar.
Dünde kalanlar.
Hüzünde saklananlar.
Merhaba sizlere
Merhaba gül yüzünüze
Merhaba emeğe
Merhaba güneşe
Merhaba maviye
Merhaba türkülere
Şiirlere merhaba…
ÜÇ FİDAN TOPRAĞA DÜŞTÜ
Bugün 6 Mayıs 2023.
Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı sayın Erkan Baş’ı ağırlıyoruz.
Aynı zamanda 6 Mayıs 1972 tarihinde idam edilen güzelim gençlerimizi, mücadelenin önder isimlerini, 68 hareketinin neferlerini, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan ve Deniz Gezmiş’i anıyoruz.
1961 Anayasası sonrası Türkiye demokrasi saflarında iki büyük devrim anıtı duruyordu.
Bir yanda Türkiye İşçi Partisi.
Diğer yanda sol dünyanın sözcülüğünü yapan muhalif Yön Dergisi.
Deniz Gezmiş ve yoldaşlarının ‘’Tam Bağımsız Türkiye’’ ideali ve Amerikan emperyalizmine boyun eğmeyen iradesi, gençliğin ufkunu umutla kuşatmıştı.
Faşist unsurlar tedirgin, cunta rahatsızdı.
Üniversitelerdeki kitlesel hareketlilik, ülkenin her noktasına yayılan büyük işçi eylemleri, özgür bir gelecek isteyen gençliğin alfabesiydi.
Egemenler, süreçten mutlu değildi.
Önce baskılar dayatmalar, ardından tutuklamalar geldi.
Düzenin saati işliyordu.
Ankara 1 No’lu Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi, gençlik liderleri Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan hakkında idam cezasına karar verdi. Türkiye Büyük Millet Meclisi oyladı, onayladı.
Faşizmin acelesi vardı.
Üç fidan, 06 Mayıs 1972 gece yarısı Ankara Ulucanlar Cezaevi’nde idam edildi.
Zaman durdu, vicdanlar gölgelendi.
UNUTMAYACAĞIZ
Bazı vedalar vardır, geleceği karşılar.
Bazı perdeler kapanışlarıyla yaşar.
Onlar, dövüşerek öldüler.
Onlar, güneşe gömüldüler.
Sonsuzluğa 3 fidan düştü.
Toprak utandı, ölüm üşüdü.
Deniz’i, Yusuf’u, Hüseyin’i unutmayacağız.
Kavgaları bayrağımız, sözleri mirasımız.
BAŞLIYORUZ
Son derece anlamlı günde, sayın Erkan Baş ve Türkiye İşçi Parti’li arkadaşlarımızla beraberiz.
Bizleri yan yana getiren duyguya;
Belki bir tanışma
Yeniden buluşma
Kaynaşma, ortaklaşma, kucaklaşma diyebiliriz.
Birazdan, sözü sahibine teslim edeceğiz.
Cümlelerini dikkatle dinleyecek, satır başlarını heyecanla bekleyeceğiz.
Burada bulunan konuklara şimdiden keyifli vakitler diliyoruz.
Alın terimize saygı duyup zamanını ayıranlara, çaba tarafında yanımızda duranlara, organizasyonun düzgün işlemesi adına katkı sunanlara teşekkür ediyoruz.
Hoşgeldiniz.
Şeref verdiniz.
Başlıyoruz.
DUYGULAR DİLE GELDİ
Programın ev sahibi Bahçeşehir Gönüllüleri’nin sözcüsü Aydın Sayın, önce Erkan Baş’ın hayatını anlatan kısa bir bilgi şeridi dokudu.
Sonrasında 3 fidan için saygı duruşunda bulunuldu.
Sayın’ın ifadeleri sonrası salonda alkış tufanı koptu;
“Sevgili konuklar
Değerli dostlar
Kıymetli arkadaşlar;
Hoş geldiniz
Şeref verdiniz
Mutlu ettiniz
Bugün, burada çok güçlü bir karakteri ağırlıyoruz.
Duyguluyuz, coşkuluyuz, gururluyuz.
Salondaki samimiyet ve sıcak enerji birikmiş yorgunluklarımızı söküp aldı.
Günlere yayılan yoğun hazırlıklarımız dayanışmanın güzelliğiyle taçlandı.
Organizasyonun ev sahibi Bahçeşehir Gönüllüleri.
Kent haklarını korumayı, yaşam alanlarını savunmayı, yanlışlara karşı çıkmayı, doğruları çoğaltmayı ilke edinmiş insanlarız.
Emeğin arka cephesinde çok sayıda paydaşımız var.
Bizler inanıyoruz ki;
Birlikten kuvvet, sevgiden umut doğar.
TÜM ZAMANLARDA ERKAN BAŞ
Erkan Baş.
Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı.
Onu, biraz anlatalım istedik;
Erkan;
Özü sözü açık, ufku pek, yönü net, gönlü mert bir adam.
Partili yoldaşlarının Erkan abisi.
Kürsülerin gür sesi
Meydanların cesur ifadesi
Mücadelenin asil neferi.
Yorulmak bilmeyen, mazeret sevmeyen, şikayet etmeyen, hep daha ileriye, en zirveye koşmayı hedefleyen kalender gönül işçisi.
Erkan abi, 14 Temmuz 1979 Almanya doğumlu.
Yengeç burcu.
Emekçi Boşnak bir ailenin, zeki, yiğit, gözü kara çocuğu.
Baba göçmen işçi, anne tekstil personeli.
Çocuk vakitte, annesiyle birlikte İstanbul’a gelmiş.
Almanya, minik kalbine evladı babasından ayıran uzak diyarlar olarak işlenmiş.
İlk, orta ve lise eğitimini İstanbul’da tamamlamış.
Sosyalizmle lise yıllarında tanışmış.
Hikayesinde, Erkan’ı cemaatlerin kuşatmasından koruyan ve doğru yola tutunmasını sağlayan Fen Bilgisi öğretmeni Neriman hocanın kudretli imzası var.
İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi’ni kazanmış.
İçine sinmemiş, Edebiyat Fakültesi’yle devam etmiş.
Okumayı, yazmayı, araştırmayı seven yönüyle hızlı ilerlemiş.
Bilim tarihçisi olmuş.
Profesör Ekmeleddin İhsanoğlu’ndan ders almış, bilgiyle yoğrulmuş.
Akademik kariyerinde İstanbul Teknik Üniversitesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi misafir öğretim üyeliği apoleti asılı duruyor.
Yüksek lisansa niyetlendiği dönemde, 2008’de, İstanbul Üniversitesi’nde öğrenci yemekhanesinin özelleştirilmesine karşı, mutfak işçileriyle beraber protesto eylemlerine katılmış.
Hal böyle olunca, yüksek lisans yarıda kalmış.
Erkan abi evli ve iki çocuk babası.
Medyada ‘’Tarık Akan bakışlı’’ olarak yorumlanıyor.
Sosyalist mecralarda, farklı zamanlarda yayınlanmış yazıları mevcut.
Genel Yayın Yönetmenliği tecrübesi yüksek.
‘’Yaşamak İçin Sosyalizm’’ kitabı bu alanda önemli eser niteliği taşıyor.
Erkan abi, konuşmalarını kendi hazırlıyor.
Hazırlanmış metin yazılarından ziyade, doğaçlama yeteneğini kullanmayı seviyor.
Somut, reel, heyecanlı dili, mantıklı fikir düzeni, meydan okuyan, itiraz koyan, kafa tutan delikanlı perspektifi, onu ayrıcalıklı ve özel kılıyor.
Erkan Baş’ı anlamak ve anlatmak, Erkan Baş’ı yaşamaktan geçiyor.”
UMUR TALU: “GELECEĞE HOŞGELDİNİZ”
Türkiye İşçi Partisi İstanbul 3.Bölge milletvekili adayı gazeteci abimiz Umur Talu, yüreklere dokundu;
“Her 6 Mayıs bizlerde derin anlamlar yaratır.
Yaşı bana yakın olanlar, geçmişte neler yaşandığını, nasıl acılarla mücadele edildiğini anlar. TİP, 4 milletvekili ile mecliste neler başarabileceğini Türkiye kamuoyuna gösterdi.
Elimizden tutun, desteğinizi esirgemeyin, mecliste daha güçlü temsiliyet sağlayalım.
Bu ülkeye güzel şeyler yaşatalım.
Geleceğe hoşgeldiniz.”
Değerli, dostlar, sevgili yoldaşlar, hepinize yürekten selamlar.
Bizi yan yana getiren arkadaşlara teşekkürler.
DENİZ'LER IŞIK OLDU
Söz sırası TİP Genel Başkanı Erkan Baş'a geldi.
Tıklım tıklım dolu salona konuşan Baş, sevgi seli eşliğinde güçlü bir konuşma gerçekleştirdi;
''Bizim için 6 Mayıs'lar hep zordur.
Dünyada her şeyin değiştiği, sınıf mücadelesinin, sosyalizmin, eşitlik, bağımsızlık fikrinin, özgürlük ideallerinin toprağa gömülmesi gerektiğinin söylendiği bir dönemde, bize yeniden ışık olan en önemli değerlerden birisi Deniz Gezmiş'lerdir.
Çok genç yaşlarda gösterdikleri onurlu mücadele, bizim de neler yapabileceğimize dair inancımızı artırdı.
Onlara layık olmaya çalışıyoruz.
Yollarından yürümeye çalışıyoruz.
Türkiye devrimci hareketinin tarihini ileriye taşıyacağız.
Adlarını ülkenin meydanlarına, üniversitelerine verilmesi için mücadele edeceğiz.''
KAVGA SÜRÜYOR
Devrim kavgası hiç bitmez. Bazen geri düşer, bazen öne çıkar ama, kesintisiz biçimde devam eder. Devrimci idealleri Türkiye toplumunun en geniş kesimlerine iletmeye çalışıyoruz.
Ben en çok heyecanlandıran şey, seçim arenasında çalışırken, ''Benim oğlumun adı Mahir, Deniz, Ulaş'' diyorlar. Bu aslında ülkeye nasıl derin izler bıraktıklarının ifadesi.
Bu iktidarın insanlara yaptığı onca kötülüğe rağmen, bizi birbirimizden koparamadığını görüyoruz.
Onların asılmasına karar veren hakimlerin isimlerini hiç kimse bilmez. Bilse de, çocuğuna onların ismini vermez.
En kötü zamanlarda bile umudumuzu diri tutan şey gerçekten budur.
İNANMADIĞIMIZ ŞEYLERİ SÖYLEMEYİZ
Tanıyanlar bilir. İnanmadığımız şeyleri asla söylemeyiz.
12 Eylül'den sonra eşimiz, dostumuz, arkadaşlarımız bize hep şunu söyledi; ''Uğraşıyorsunuz, didiniyorsunuz ama, bu halktan bir şey olmaz.'' Duymaktan en çok nefret ettiğim laf bu.
Gezi direnişinde, bu halk neler yapabileceğini gösterdi.
En kuvvetli yanıtı orada vermiş olduk.
Bu halktan her şey olabileceğini gördüler.
Şimdi, neden umutluyuz, heyecanlıyız, kararlıyız?
21 yıldır önce doğrudan ABD'nin, tarikatların, büyük sermaye desteğiyle, sonra ele geçirdiği devlet olanaklarıyla toplumu her alanda bastırmak için elinden gelen her şeyi yapan bir iktidarla karşı karşıyayız.
DEVRİMCİLER TESLİM OLMAZ
İtalyan faşizmini, Alman faşizmini yakından incelemiş biriyim.
Gördüğüm şu ki, bütün unsurlar teslim olsa, komünistler teslim olmaz, devrimciler teslim olmaz. Bunlar kendimize dair inanç hikayeleridir. Buradan kendimize dair umut devşiriyoruz.
21 yıldır bu ülkenin gençleri, kadınları direnmeye devam ediyor.
Her şeye rağmen 21 yıldır boyun eğmeyen, teslim olmayan bir halk var. Şimdi, bu güne kadar gösterdiğimiz direnci zafere taşıma zamanı. Bunu başarmak zorundayız.
ZAFERİ KESİNLEŞTİRELİM
Beş yıldır tek adam sistemini yaşıyoruz. Beş yıl öncesine göre daha yoksullaştık, daha yüksek fatura ödüyoruz.
Bu işten kurtulmamız lazım.
Çözümün iki yolu var;
Birincisi Cumhurbaşkanlığı'nda Kılıçdaroğlu'na veriyoruz.
Burada netiz.
İkincisi, TBMM'de bizi temsil edecek milletvekillerini seçeceğiz.
Neye göre karar vereceğiz?
Mecliste muhalefetin en az 360 milletvekili ile yer almasını sağlayacağız. 301 milletvekili sayısını bulursanız, çoğunluk olursunuz. Yasa değiştirirsiniz ama Anayasa'yı değiştiremezsiniz.
Anayasa için 400 vekile ihtiyaç var.
360 vekille Anayasa değiştiriyorsunuz ama referanduma gidiyorsunuz. Ama, 360'ı mutlaka bulmamız lazım.
Amacımız, bugün muhalefette olan 360 insanı o meclise taşımak.
Memleketin artık 14 gün değil, 14 saat kaybedecek vakti yok.
TRT’YLE İLK DEFA
Biz meclisteyken bir süre bizi hiç görmediler.
TRT'ye hiç çıkmadım, çok şükür.
Devletin televizyonuna haftaya Cumartesi TRT'ye çıkacağım, çok heyecanlıyım.
10 dakika konuşma hakkım var.
Beni davet etmek zorunda kaldılar.
Sağolsun genç arkadaşlar, sosyal medya kanallarını etkin kullandılar. Bu alandaki eksikliğimizi tamamladılar.
Muhalifler bile bizi duymaya başladı.
Baktılar halk bizi izliyor, rayting alacaklar, televizyonlara çıkarmaya başladılar.
Parti büyüyünce, etkisini artırınca, yine geri plana atıldık.
Bunları seçimden sonra konuşacağız tabi.
SİZE İHTİYACIMIZ VAR
TİP olarak miting yapmıyoruz. Böyle halk buluşmalarını önemsiyoruz. O yüzden her ablama, her abime ihtiyacımız var.
Herkes, bir komşusunu, bir yakınını TİP'e oy vermeye ikna etmeli.
Oy vermek istemiyorlarsa vermesinler.
Ama doğruyu bilerek oy vermesinler.
Biz, bilen arkadaşlar istiyoruz.
Neden bize oy verin?
15 Mayıs uyandık.
Karanlık dönem bitti.
Temiz sayfa açtık.
Geçmişi unutmayacağız.
Ülkenin en büyük sorunu adalettir.
Mahkemeye düştüğünde mahkemede kimse adil yargılanmayacak. Karşındaki Akp'li ise yandın.
Hakim, sürüleceğinden korkar, adaletsiz karar verir.
Türkiye'de önce adaletin sözünü vermemiz lazım.
Türkiye İşçi Partisi diyor ki;
Tamam kardeşim yeni bir sayfa açalım.
Geleceği tartışalım.
Bunun temel şartı geride kalan 21 yılda bu halktan çalınanların, halka çektirilen acıların, cezaevindeki arkadaşlarımızın, maden işçilerinin, Aladağ'da katledilen çocukların, Gezi direnişçilerinin hesabını sormaktır.
HESAPLAŞMA SÜRECİ YAKIN
Geçmişle hesaplaşmadan ileriye doğru yol alınamayacağını söylüyoruz. O yüzden Türkiye İşçi Partisi'ne oy vermenizi istiyoruz.
Geride kalan yılların intikamını alacağız.
İçimiz başka türlü soğumaz.
Adaletin tecelli etmesi lazım.
Devletten adaleti çıkardığımızda elimizde çete kalır.
Halka karşı suç işleyen kim varsa, bağımsız mahkemelerde uluslararası hukuka göre yargılanmalıdır.
Bizler bunun güvencesiyiz.
O DEFTERİ KAPATAMAYIZ
Yeni bir iktidar gelecek.
Bu iktidar geçmişe yönelik suçların konuşulmasını isteyecek mi, bundan emin değiliz. Onlar bu defteri kapatalım diyebilirler.
Biz bu defteri kapatmayacağız.
Kimse kusura bakmasın.
Geride yaşanan ne varsa, hesabını sormak görevimiz.
Biz, o yüzden aday listemize Çorlu tren kazasında evladını kaybeden Mısra'yı koyduk. O yüzden, Gezi davasında tutuklu olan Can Atalay'ı koyduk. O yüzden kardeşi katledilen Meryem Göktepe'yi koyduk.
Bu topluma verdiğimiz bir mesajdır.
Haksızlığa uğramış tüm yurttaşların meclisteki güçlü temsilcisi olmak istiyoruz.
CANIMIZ PAHASINA SAVUNURUZ
Deniz Gezmiş'lerden şunu öğrendik;
Biz doğru bildiğimiz şeyi canımız pahasına savunuruz.
İdam sehpasında tek başına da kalsak, düşmanımızın gözlerine bakarak, gerçekleri söylemekten imtina etmeyiz.
Bu konuda bazen tepki alsak ta, inandığımız değerleri konuşmaktan geri basmayız.
TİP sizden oy istiyor.
Çünkü TİP önümüzdeki dönem mecliste kuvvetli muhalefet olmasını hedefliyor.
15 Mayıs sabahı iktidar olunca, senin ev sorununu, yol sorununu, su sorununu çözeceğiz diyen partilerden değiliz.
Biz, iktidar olamayacağımızı biliyoruz.
O nedenle biz iktidar olacağız, TİP'ten faydalanırız diye düşünenler oy vermesin. Yazık oylarına.
Vereceğimiz bir oyla iktidarı belirleyeceğiz.
TİP'e vereceğimiz oyla da ana muhalefeti belirleyeceğiz.
4 kişiyle muhalefet yaptıysak, 14 kişiyle ana muhalefet oluruz zaten. Orada bir sıkıntı yok.
DOĞRUDAN VAZGEÇİLMEZ
Yeni iktidar halk adına, aile adına, gençler adına olumlu adımlar atarsa, onları her platformda sonuna kadar destekleriz.
Arkasında dururuz.
Doğru, illa bizim doğrumuz olmak zorunda değil.
Doğruyu kim söylerse, kim yaparsa, doğru doğrudur.
Ama, yeni iktidar yanlış yaparsa, şimdi 10 muhalefet yapıyorsak 100 muhalefet yaparız.
Sorumlu muhalefet anlayışını meclise taşımak için buradayız.
TEK ADAM SİSTEMİNE KARŞI
Cumhurbaşkanlığı'ndaki tek adam sistemini yaratan şey, siyasi partilerdeki tek adam sistemi.
Yeni bir anlayışı egemen kılmamız lazım.
Fatih Mehmet Maçoğlu yoldaşımız Ovacık Belediyesi'ni kazandı.
Çok basit bir şey yaptı.
Çalmadı, çırpmadı.
Belediye binası girişine gelir ve giderlerini içeren listeler astı.
Hepimizin gururunu kabartan örnek bir belediyecilik faaliyeti yürüttü. Bunu gören vatandaşlar, Akp'li Mhp'li belediye başkanlarına gidip ''Siz neden asmıyorsunuz'' dedi.
Bunu yapmak zorunda kaldılar.
Küçücük bir adımın Türkiye'deki siyaset alanına müdahalesidir.
600 milletvekili seçeceğinizi zannediyorsunuz.
Bunların 500 tanesini genel başkanlar önceden seçmişler zaten.
A partisi 5 vekil çıkarmış.
Şimdi ilk 4 garanti.
Bunu değiştirmemiz lazım.
Sizden oy istememizin en önemli nedenlerinden bir tanesi bu.
Eski siyaset tarzı artık ortadan kalkmalı.
Söz, yetki, karar halkta olmalı.
Bu halk ancak yan yana gelirse, kol kola girerse, birlikte düşünüp, birlikte karar verirse ayağa kalkarsa kurtulabilir.
Bizim kurtarıcılardan kurtulmamız lazım önce.
Meclis halkın meclisi olmalı.
VEKİL MİLLETİN OYSA
Millet diyor ki, ben seni seçtim, benim vekilim olarak beş yıl konuş.
Adam seçiliyor ve değişiyor. 8-10 araba, sürekli meşguliyet, ulaşılamama durumu, halkın üstüne çıkma hali.
25 yıl milletvekilliği mi olur?
Ayıptır.
Millet neyse, vekil de o olmalı.
Milletin %99 işçi, meclisin %99'u patron.
Böyle vekillik olur mu?
İstatistiklere bakın, Türkiye'nin yarısı kadın. Meclise bakıyorsun %17'si kadın. O da HDP sayesinde.
Meclisin %50'si kadın olmalı.
Türkiye'de bu kadar genç varken, neden gençler çoğalmasın.
Gençliğin enerjisi, yaratıcılığı, taşıyıcılığı var.
Meclisi halka yakınlaştırmamız lazım.
Bunlardan bıktıysanız Türkiye İşi Partisi'ne oy verin.
Bizim gibi insanlar mecliste yerlerini alsınlar.
DEĞERLERLE YENİDEN BULUMALIYIZ
Eğitim, sağlık, barınma, ulaşım, internet, doğalgaz. Bunlara neden para ödüyoruz? Su hepimize ait. Barajdan elektrik üretiyorlar, bize satıyorlar. Eskiden bizi kandırıyorlardı. Ödediğiniz vergiler yol, su, elektrik olarak geri dönecek diye.
Hem vergi ödüyoruz, hem elektrik, su parası.
Üç beş yandaş müteahhit daha zengin olsun diye mi bizden vergileri topluyorsunuz?
Bakırköy meydanına gittiğimde kahroluyorum.
Bir sürü anne, sma'lı çocukları için para topluyor.
Sordum, 1.5 milyon lira ile 3 milyon lira arası tedavi parası gerekiyor.
Anne babanın geliri yok.
Satacak daireleri yok.
Aile valiliğe gidiyor.
Çocuğuma bu para lazım, yoksa ölecek diyor.
Devlet ne yapıyor?
Al bu izin kağıdını, istediğin yerde para topla.
Bu utanç verici bir şey.
PARALAR KİMLERE?
2023 yılında 9 milyar lira İletişim Başkanlığı'na bakanlıkların yaptığı faaliyetlerin propaganda kitapları basılıyor.
O parayla yüzlerce sma hastası çocuk tedavi alabilir.
Anlayışa bakar mısınız?
Sağlık bakanı, sağlık hastanesi sahibi.
Hasta olacağız ki, para kazansın.
Sana müşteri gözüyle bakıyor.
Özel sağlık sistemini nasıl geliştiririz, onun peşinde.
Bunu değiştirmemiz gerekiyor.
ZİHNİYET DEVRİMİ GEREKLİ
Türkiye İşçi Partisi'ne vereceğiniz her oy, kırmızı çizgilerimizi keskinleştirecek, güçlendirecek.
Kimse, bizim kullanmak zorunda olduğumuz şeylerden para kazanıp servetine servet katmayacaktır.
Eskiden kira ödermiş gibi ev sahibi oluyorduk, şimdi ev sahibi olmuş gibi kira ödüyoruz.
İnsanlar yarın deprem olsa, öleceğini bildiği evde yaşamak zorunda.
Bunların hepsinin hesabını sormayalım da ne yapalım!
BU NE İLGİ AH!
Program bitti, özlem bitmedi.
Erkan Baş’a kitap imzalatmak isteyenler, sarılmak için sıra bekleyenler, fotoğraf alma anı seçenler izdihamı ateşledi.
Ardından Pazartürk esnaf ziyareti ve Gölet Park buluşması geldi.
Erkan Baş, Bahçeşehir’i sevdi, geçti.