Gazeteci yazar Gül Fikir, ‘Güneşi içen çocuklar’ adını verdiği şiir kitabında hayatın acımasızlığından nasibini almış insanların dramını anlattı
Ezilmiş, acı çeken, dertlerle büyüyen çocukların, düş kırıklıklarına, duygu sağanaklarına ve gönül yaralarına sahip çıktı. Bir dönem Arif Sağ Müzik Merkezi’nde Gönülden Gönüle Halk Korosu’nda yer alan, daha sonra arkadaşlarıyla kurduğu Grup Sevda adlı müzik topluluğunda solist olarak çok sayıda konsere imza koyan Gül Fikir Güyük ile yeni kitabını konuştuk.
Tebrik ederek söze başlayalım ve kitabı tanıyalım
Teşekkür ediyorum. ‘Güneşi İçen Çocuklar’ Kora Yayın tarafından basılan bir şiir kitabı. Kapak fotoğrafında Ardahan Bayramoğlu köy yaylasından bir görsel paylaşıldı. Kitabımızda 169 tane şiir yer alıyor. Birinci baskı 2017 yılının Ekim ayında gerçekleşti. Gazeteci olduğum için, mesleğimle ilgili toplantılarda, bazı belediyenin kültür stantlarında ve cemiyet buluşmalarında tanıtım yapmayı tercih ettim. Okundukça sevilecek, hissedilecek bir çalışma olduğunu düşünüyorum. İlk algılar, geri dönüşler, kanaatler çok olumlu yönde. Desteklerini sakınmayan dostlarıma saygılarımı sunuyorum.
Düşlere inen tokat ne de can yakarmış meğer?
Aslında şiirler sadece çocuklara yazılmadı. Bizim çocuklar geneli kapsıyor. Çile çeken, eziyetle yüzleşen, şiddet, taciz, baskı, dayatma ve üzüntüyle büyüyen insan yüreğini simgeliyor. İlgi alanım, hor görülen, itilen, ezilen insanlar. Yanımdaki çocuğu anlatıyorum. Hayalimdekini değil. Dokunduğum, yaşadığım insanların yaşam kesitleri birikiyor önüme. Sokakların öğüttüğü çocuklar da bu acının içinde, omuzuna yükler yığılan kadınlar da, elleri bulut, gözleri ot bürümüş emekçi insanlar da.
Yalnızlık mı ilham oldu, ayrılık mı? Hasret mi, aşk mı?
Etkilendiğim olaylar karması değişken. 1996 yılında siyasi görüşüm nedeniyle cezaevine girdim. 6.5 yıl ceza yattım. Yazmaya cezaevinde başladım. Boşa geçirilecek zamanım olmadığını düşünüyordum. Şiirler firardaydı. Egemen iktidar hayata dönüş operasyonu adı altında bir girişim başlattı.
Ölüm oruçları, yangınlar, kayıplar derken, onca yıl ürettiğim tüm yazılar enkazın ardına saklandı. Cezaevinden çıktıktan sonra ‘Küllerinden yeşeren şiirler’ diye bir kitap hazırlamak istedim. Şartlar oturmadı, olmadı. Uzun süre hiç yazmadım. Belki şiirin aceleci tadını kaybetmiştim. İçe dönüş yaşadım. Ardından ufak ufak not aldığım şeyleri bir araya topladım. Ve ‘Güneşi İçen Çocuklar’ dünyaya geldi.
Devamı gelecek mi?
Yazmayı seviyorum. Sosyal medyada ‘Sol yanım çoğul yanım’ adında bir edebiyat sayfam var. Orada insanlarla buluşuyor, iletişim kuruyor, tartışıyoruz. 1965 doğumluyum. Aslına bakarsanız bir çok şeye geç kalmış sayılırım.
Ülkemizde yaşanan hüzün tabloları beni müthiş etkiliyor. Çığlığı olmayan çocuklardan, kocaman haykırış hikayeleri çıkıyor. Çocuklar ağlıyor, yürekler yanıyor. Dünyayı kadınlar yönetsin istiyorum. Savaşın babası değil, barışın anasıdır kadın. Öz babası tarafından tecavüze uğrayan 14 yaşındaki kız, vücudunda bomba parçalanan ve cesedi gazete küpürleriyle örtülen çocuk, benim derdim. Zulümler diyarından bu gidiş niye diyesim var. Devamı gelmeli diyorum. Acılar son bulana kadar.
|