|
|
|
|
|
28 Eylül 2014 Pazar 20:59
|
|
|
1177
|
|
|
0
|
|
|
|
|
İstanbul bir kehanetler, tılsımlar ve sırlar kentidir. Yüzyıllardır süren doğu-batı kavgasının tam ortasında bulunup, doğuya ve batıya ait bunca değere sahip olmasıyla zamanla hem "Yeni Roma", hem de "Yeni Kudüs" olarak anılmış ve bu yüzden hem doğu hem de batı kültürlerinde merkezi kutsal şehir olarak görülmüş.
|
claritin pregnancy risk category claritin pregnancy third trimester İstanbul, dünyanın merkezi olabilir mi? Bazılarına göre yanıt: evet... Bazı yerlerin, anıtların, büyük tapınakların kadim bir güç taşıdıkları, bu gücün çevreye yayılmasıyla buraların önemli merkezler oluşturduğu ve İstanbul'un da bu merkezlerin başında geldiği söyleniyor.
Kuruluş öyküsü, günümüzden tam 2700 yıl öncesine uzanan şehre, ilk olarak Yunanistan'ın orta bölgelerinde ticaret yapmak amacıyla gelen Mageralılar damgasını vuruyor. Komutanları Byzas önderliğinde bugün üzerine bastığımız topraklara Byzantion adında bir koloni kuruyorlar. Byzantion, Helenistik, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerini sırtında taşıyarak günümüze akıyor. Geçmiş dönemlerde bugünkü İstanbul'un yerinde üç ayrı kent bulunuyor: İlk kent Kadıköy'de kurulan ve 'körler ülkesi' olarak anılan Kalkhedon, ikinci kent Eminönü ve Fatih ilçelerinin bulunduğu 'tarihi yarımada' olarak bilinen Byzantion, üçüncü kent ise İstanbul'un dışına taşan ve Silivri'ye uzanan Selymbrai olarak adlandırılıyor.
İstanbul'un altında uzunlukları kilometrelerce ötelere taşınan yer altı geçitleri bulunuyor.
Yer altından geçen, üstü kapalı ve ucu bucağı olmayan geçitler olarak tanımlanan dehlizler İstanbul'u daha da gizemli hale getiriyor. Çeşitli medeniyetlerin bıraktığı bu yeraltı geçitlerini, kayıp uygarlıklar, Mu ve Atlantis'ten göç eden ve ileri bir medeniyet düzeyindeki Agartalılar’ın yaptığını söyleyenler de var.
Yerebatan Sarnıcın'dan Kınalıada'ya uzandığı söylenen meşhur tünel efsanesi, Giovanni Scognamilla'nın yazdığı, 'İstanbul Gizemleri' adındaki kitapta geçiyor. 80 yıl önce yazılan 'İstanbul'un Yedi Harikası' adındaki bir kitapta ise, Yerebatan Sarayı'nın gizli bir girişinden başlayan ve 'köpek öldüren' olarak adlandırılan tünelin kuzeydoğu yönünde ilerleyerek Marmara'nın altına girdiği, Üsküdar'dan güneydoğu yönüne doğru bir açı oluşturduktan sonra düz bir hat şeklinde Kınalıada'ya ulaştığından bahsediliyor.
John Stephonus'un Bizans İmparatorluğu'yla ilgili yazdığı kitapta ise, İstanbul'un altındaki bu dehlizlerin; büyücülerin ve kahinlerin gelecek hakkında yorum yapmak için kullandıkları mekanlar olduğu söyleniyor. Dehlizler, Osmanlı Dönemi'nde de gizli misyonlar üstleniyor. Beşiktaş Mahzar Paşa Sokak'taki dehliz bunlardan biri. Yıllar önce kapatılan bu dehlizin üzerinden iki sokağı birbirine bağlayan genişçe bir merdiven geçiyor. Entrikalara kurban gidip öldürülmek istemeyen veliahtların saklanmak ve kaçmak için kullandıkları, kimin tarafından ve ne zaman yapıldığı belli olmayan bu tüneller, “Paşa Dehlizleri” olarak adlandırılıyor. Bu dehlizlerin, yerin altından Dolmabahçe ve Çırağan Sarayları'nı birleştirdiği gibi, aynı zamanda denize de açılan stratejik kapılar olduğu rivayet olunuyor. Rivayetlerden birisi de bu dehlizlerin ihtilal zamanlarında gizli toplantılar için kullanıldığı.
Aslında bu dehlizler, haklarında çıkarılan efsaneler dışında ele aldığında, büyük bir bölümünü her dönemin mevcut koşullarına uygun yapılan birer altyapı tesisleri olarak düşünebilirsiniz.
İnsanın en büyük ihtiyacı su. İnsanoğlu yerleşik döneme geçtiği andan itibaren su kaynaklarını yönlendirme çabası içinde. İstanbul İl Müdürlüğü'nün kayıtlarında 400 bin yıl öncesine kadar geçen kayıtlar bulunuyor. Yarımburgaz Mağarası'nda bırakılan izler var. İstanbul'un gölleri, akarsuları ve civar bölgelerdeki kaynakları kullanarak su ihtiyacını karşılamaya çalışması Roma Dönemi'ne uzanıyor.
İstanbul'un kutsal kaseyi bulmak isteyen Latinler tarafından istila edildiği ve yağmalandığı da biliniyor. Konu Da Vinci Şifresi adlı kitapta da geçiyor. Ortalığı allak bullak eden Latinler Çemberlitaş'ın altına girmeye çalışıyorlar. Çemberlitaş'ın altında hem bu dönemde, hem de Roma Dönemi'nde açılmış tüneller var. Bu dehlizlerin birbirlerine bağlandıkları ve içinden atlı arabalarının geçmesin mümkün olacak kadar geniş olduğu söyleniyor.
Gedikpaşa'dan Kapalı Çarşı'nın Nuruosmaniye ağzına kadar sarnıçlar var. Zemini taş olan bu yollar Osmanlı Sarayı'nın gizli çıkışlarına açılıyor. Haliçte'ki Kadir Has Üniversitesi'nin altında da ciddi bir tarihi doku var. Alt tarafta uzayan yollar, hatta Haliç'in altından uzayan geçitler mevcut.
İSTANBUL’U KORUYAN GİZEMLİ TILSIMLAR!..
İstanbul'un Tılsımları
Bizans’ın garip inançları vardır. Bu inançları yüzünden oldukça enteresan faaliyetlerde bulunmuşlar ve bunu yüzyıllarca sürdürmüşlerdir. Bunlardan günümüze kadar gelen, tılsımlı sütunlar hâlâ İstanbul'da en ilgi çeken ve en çok ziyaret edilen anıtları arasındadır.
Evliya Çelebi'nin de Seyahatnamesi'ninde İstanbul'u anlatırken bolca bahsettiği bu tılsımlardan İstanbul'u koruduğuna inanılan 27 tane olduğu biliniyor. Zamanında kiminin İstanbul'u karasineklerden, sivrisineklerden, karıncalardan ve yılanlardan, kiminin vebadan koruduğuna inanılmış. Küs olan karı kocanın barışmasını sağlayan tılsım olduğu kadar, geçinemeyen çiftlerin boşanmalarını sağlayan tılsımlarda var.
Bizans İmparatorlarından Yanko, Vezondan ve Kostantin dönemlerinde İstanbul’un imarına önem verilmiş, değişik ülkelerden getirilen mühendis, mimar ve sanatkârlara, şehri her türlü beladan korumak maksadıyla anıtlar ve tılsımlı sütunlar yaptırılmış. Bu tılsımlı sütunlardan en meşhur olanları şunlardır:
Arkadius Sütunu
Cerrahpaşa Avratpazarı’nda bin parça beyaz mermerden, minare gibi içi boş merdivenli yüksek bir direk vardı. Tepesinde peri yülü bir heykel duruyordu. Efsaneye göre yılda bir defa bir feryat koparırmış. Yeryüzünde ne kadar kuş varsa o heykelin etrafında dönermiş. Kuşların binlercesi yere düşer, halk da bunları toplayıp yermiş.
Çemberlitaş
Çemberlitaş tavuk pazarındaki sütun. Kırmızı renkli som mermerden yapılmış olan sütunun, hanedanı kötülüklerden, hastalıklardan ve fesattan koruduğuna inanılırdı. Hıristiyanlardan Hz. İsa’nın çarmıha gerildiği haçın, Çemberlitaş’ın altında olduğuna inananlar vardı.
Kıztaşı
Saraçhane’de Büyük Pozantin2in kızının mezarı üzerine dikilmiştir. Kıztaşı diye bilinen bu tılsımlı sütun, imparatorun kızını yılanlardan, çiyanlardan ve karıncalardan korumak için dikilmişti. Ama güzel prenses, kendisi için yapılmış olan Kız Kulesi’nde otururken, bir üzüm sepeti içine gizlenmiş olan ve üzümlerle beraber Kız Kulesi’ne gelen zehirli bir kara yılan tarafından öldürüldü.
Sinekli Sütun
Altı tane mermer sütunun her biri eskiden yaşamış olan bilginler tarafından yaptırılmıştı. Bunlarının birinin üzerinde sürekli vızıldayan bir sinek resmi vardı. Bu sütun sayesinde İstanbul’a sivrisinek girmediğine inanılırdı.
Leylekli Sütun
Yine bu altı mermerden birisi idi. Burada da bir leylek resmi vardı. Efsaneye göre bu leylek senede iki defa çığlık atarmış. Birinci çığlıkta bir anda her yer leylek dolar, ikinci çığlıkta ise İstanbul’daki tüm leylekler yok olurmuş.
Horozlu Sütun
Bu sütunun üzerinde bir horoz resmi vardı. Bu horoz 24 saatte bir öter horozlara önderlik ederdi.
Kucaklaşmış Sevgililer
Tunçtan yapılmış genç bir erkek ve sevgilisinin birbiriyle kucaklaşmış heykelleridir. Kavga eden evli çiftlerden biri gelip bu heykeli kucaklarsa hemen barışırlardı.
İhtiyarlar Heykeli
Ünlü Hekim Calinus’un beyaz mermer üzerinde yaptırdığı ihtiyar adam ve kadın heykelidir. Birbiriyle geçinemeyen evli çiftlerden biri bu heykeli kucaklarsa hemen boşanırlardı.
Veba Sütunu
Sultan Beyazıt Hamamı’nın altında 4 köşeli bir sütundu. Bu sütun sayesinde şehre veba mikrobunun girmediğine inanılırdı. II. Beyazıt Hamamı yapılırken, bu tılsımlı sütun yıkıldı. Söylentiye göre o anda Sultan II. Beyazıt’ın bir oğlu vebadan öldü ve şehirde veba salgını başladı.
İfrit Heykeli
Tekfur Sarayı’ndaki tunçtan bir ifrit heykelidir. Bu heykel yılda bir kez etrafına ateş saçar, bu ateşten bir kıvılcım alabilen çok sağlıklı olur, hiç hastalanmaz ve ölene kadar genç kalırdı.
Koncoloz Mağarası
Zeyrek’te Hz. Yahya Kilisesi’nin bitişiğindeki mağaradır. Her sene kış mevsiminde Zemheri geceleri olunca Koncoloz denilen cadılar bu mağaradan çakarak arabalara binip dolaşırlarmış. Günümüzde “Cadılar Bayramı” olarak bilinen bu gün, Hıristiyanlarca halen kutlanır.
Dört Melekli Sütun
Ayasofya’da 4 sütunlu bir anıttır. Cebrail, Azrail, Mikail ve İsrafil resimleri bulunan bu sütunların her biri ayrı bir tılsımdı. İnanışa göre, bu 4 büyük melekten Cebrail kanat çırpıp bağırınca Doğu’da bolluk, bereket olacağı anlamına gelirdi. İsrafil resmi kanat çırptığında Batı’da kıtlık olacağına inanılırdı. Mikail resmi kanat çırparsa kuzeyden bir kahraman çıkacağı işaret sayılırdı. Azrail resmi kanat çırpınca da dünyanın her yerinde veba salgını başlardı.
Örme Sütun
Sultanahmet Meydanı’nda örme sütun denilen anıttır. 300 bin taştan yapılma bir sütunun tepesinde çok güçlü bir mıknatıs vardı. Bu mıknatıs İstanbul’u depremlerden koruduğuna inanılırdı.
Burma Sütun
Sultanahmet Meydanı’ndaki siyah renkli Burmalı Sütundur. 3 başlı ejderha, ya da birbirine dolanmış 3 yılan şeklindedir. Yeniçerilerden birisi bir kılıç darbesiyle bu 3 yılanın başını koparınca tılsım bozulmuş. Ve İstanbul’da daha önce hiç görülmezken birden bire akrepler, yılalar ortaya çıkmış.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
POPÜLER HABERLER |
|
|
|
|
SON HABERLER |
|
|
|
|
|
|