Ama tüm güzelliklerin yanında Ramazan ayı yanlış beslenme nedeniyle hastanelerin dolup taştığı bir aydır.
İnsanoğlunun yaşamını sağlıklı bir şekilde devam ettirebilmesi için dengeli ve düzenli beslenmesi gerekir. Bunun temel ilkesi de tüm besin öğelerinden dengeli oranda yararlanmak kaydıyla, 3 ana 3 ara öğün şeklinde beslenebilmektir.
Ramazan ayında bu beslenme şekli tamamen değişmektedir. Oruç tutarken 14 – 16 saat süren açlık, metabolizmayı olumsuz etkiler. Oruç, çalışanlarda öğleden sonra dikkat kaybı nedeniyle iş performanslarının düşmesine neden olabilir. Performans düşüklüğünü minimale indirmek için kesinlikle sahurda yenilmesi gereken besinler tüketilmelidir. Sabah kan şekeri düşmesi, öğleden sonraya göre daha az olduğu için yoğun ve dikkat isteyen işler sabah saatlerine kaydırılmalıdır.
Oruç tutarken vücut hareketlerimiz yavaşlar ve metabolizma hızı düşer.
Bir kısım insanlar, ramazanın ilk günlerinde yoğun baş ağrısı çeker. Baş ağrısı açlıktan daha çok nikotin ve kafein eksikliğine bağlı görülür. Sabahları sigara ve kahve içmeye alışmış insanlarda daha yoğun baş ağrısını hissederler. Bunu engellemek için ramazandan birkaç hafta önce sigarayı ve kafeinli içecekleri azaltıp bedenimizi oruca hazırlamalıyız.
Oruç boyunca görülen halsizlik, yorgunluk, unutkanlık, dalgınlık, uykuya eğilim, sinirlilik, hazımsızlık, şişlik, ekşime ve kan basıncının düşmemesi için iftar ve sahur arasında yeterli besin, sıvı ve tuz alınmalıdır. Sağlıklı olan her kişi oruç tutabilir. Fakat oruç tutmada sağlıkları elvermeyen kişilerin bu konu da daha duyarlı olmaları gerekir.
Kalp – damar, böbrek, diyabet, mide, yüksek tansiyon, karaciğer yetmezliği, ağır enfeksiyon geçiren ateşli hastalar, safra kesesi taşı olanlar, kas hastaları, çok zayıf ve anemik olanlar, kanser hastalarının, belirli aralıklarla ilaç kullanma zorunlulukları vardır. Bu gibi kişilerin tedavi edici diyet uygulamaları gerekmektedir. Ayrıca hamileler, gelişim çağındaki çocukların ve aşırı yaşlıların oruç tutmaları tehlikelidir.
ORUç SAĞLIK KAPISI
-Oruçlu insanda uyarılan salgılar azalır.
-Mide bağırsak sistemi istirahata çekilir
-Orucun manevi havası stresi azaltır.
-Sürekli yeme alışkanlığından kaynaklanan obezite hastası olanların vücutları dinlenir ve yeme alışkanlıklarını düzenlemeleri için fırsat doğar.
İFTAR YEMEĞİNDE NELER OLMALI?
İftar yemekleri diğer yemeklerden çok daha farklı hazırlanmaktadır. Tüm aile dostlarının bir araya gelmeleri, uzun süre aç kalmanın doğurduğu psikoloji ile yemeklerin çeşitliliği ve miktar her zamankinden daha zengin olur. Börekler, tatlılar, iç pilavlar, kızartmalar, şarküteri ürünleri, turşular, pideler vs… hepsi iftar sofralarımızda baş tacı olarak yerlerini alırlar.
Ama uzun süre açlıktan çıkmış mideye bir anda yüklenilirse, mide – bağırsak sistemi ve kalp yorulur, tansiyon birden yükselir. Nabız artar, kalbin 02 ihtiyacını artırarak sıkıntıya girmesine yol açar. Ani kalp krizleri, beyin kanaması felç geçirmeye de yol açabilir. Hızlı ve fazla miktarda yemek yenilirse, kan şekeri önce yükselir, sonra düşer. üşüme belirtileri ile kendini hissettirir. İşte bu sebepten dolayı iftar ve sahur yemeklerinde sindirimi kolay, hafif ama vücut metabolizması için yararlı olan besinler tercih edilmelidir.