Acımadığınız doğa
Üstünde tepindiğiniz ova
Tekmelediğiniz yuva
Arseniğe buladığınız fidan
Cıvayla kapladığınız hava
Kurşuna boyadığınız tarla
Siyanür havuzundan taşan asidin üzdüğü tabiat ana.
Çıplak bıraktığınız ormanım ben
Ağaçta kalan son yaprak
Tarlada biten ıspanak
Ocakta tüten son başak.
Vahşi kapitalizm tam karşımızda
Kendi ülkelerinin yasaklıları yanı başımızda
Altın arıyorlar
Siyanür kullanıyorlar
Emeği kör, değeri hor görüyorlar
Geleceğimize küfrediyorlar
Bizi yaşamdan kovuyorlar
Mücadele tarihi zaferlerin hafızasıdır
Adaletin devreye gireceği gün yakındır.
Şimdi;
Bir kararın zor zamanındayız
Ya hayatı savunacağız, ya ölüme razı olacağız
Direnirsek yaşama tutunacağız
Maden şirketlerinin, işbirlikçilerin, tüccarların, rantçıların ablukasına karşı, ‘Siyanüre Hayır’ iradesini sırtlanacağız
Bu bir şeref, onur, miras meselesi
Ezilen karıncanın, kökü kuruyan tahılın, yıkılan çınarın hikayesi.
Siz para kazanacaksınız diye, biz ölmek istemiyoruz.
Dağlara, yaylalara, yeşile, güneşe dadanan siyanürü reddediyoruz. Kovuğundan ettiğiniz kuşa, kalbini kırdığınız ceylana, yetim kalan çocuğa, çürüttüğünüz toprağa, korkuttuğunuz yaprağa, hapsettiğiniz baharlara söz veriyoruz.
Bedelse bedel, kavgaysa kavga, isyansa isyan.
Ne kuruttuğunuz derenin, ne kirlettiğiniz oksijenin, ne tecavüz ettiğiniz geleceğin hesabını sormadan hiçbir yere gitmiyoruz.
Yüreğimizdeki kararlılıkla
Dilimizdeki ısrarla
Cesarete asılı kalan bakışlarımızla
Buzluğa sakladığımız göz yaşımızla
İnadımızla, hırsımızla
Usanmadığınız, utanmadığınız siyanürün acısını
beyaz mendillerimizle saracağımız anların müjdesini veriyoruz.
İnsan insanın yurdudur.
Ne insanımızdan, ne yurdumuzdan vazgeçmiyoruz.