Bazı coğrafyalarda makaleye başlık ararken insan zorlanır. Ama, Bali’ye verilen o kadar fazla sıfat var ki!… Tebessüm adası, zümrüt ada, kutsanmış ada, cennet adası, balayı cenneti, çiçek adası, barış adası, ölümün şenliğe döndüğü ada, ritim adası ve güney denizi rüyası ilk aklıma gelenler.
|
Bali; altın kumlu plâjları, volkanları, pirinç taraçaları, başlarının üzerinde meyve taşıyan kadınları, tropikal ormanları, şölenleri, mini tapınakları ve deniz sporları ile sürekli gündemde kalan bir ada. Her köşede tapınak veya tanrı heykellerini, meyve, süs, renkli kumaş ve çiçeklerle zevkli bir bahçeye dönüştürüyorlar.
Bali: Tanrıların Bahçesi
Bali, sanki doğumdan ölüme dek dinsel bir ritim içine girmiş. Balililer için güzel adaları, her şeyleridir. Bunu onlara sağlayan tanrılarına saygı ve şükran borçları vardır. Bu yüzden hayatları Vişnu, Brahma ve Şiva ile buluşmak için tapınakları çevresinde geçer. Ağaçlar da kutsaldır; çünkü ağaçlar yağmur ile toprak tanrılarının aşkından doğmuştur.
Bali Hinduizmi’ne göre iyi ve kötü arasında bir denge kurmak gerekir. Doğal sistemi kendi hâline bırakırsak denge hemen bozulur. O zaman kayalar düşer, denizler yükselir, lâvlar akar ve soğuk nesneler ısınır.
Tapınak kapıları simetriktir. Çünkü kapılar negatif ve pozitif güçler arasında kozmik bir denge kurar. Sol kötüdür, sağ ise iyidir. Siyah ile beyaz, zayıf ile kuvvetli, temiz ile kirli hep bir denge içinde olmalıdır. İyi ruhlar dağlarda, kötü ruhlar ise denizlerde barınır. Kötü ruhlar sadece dinî yılbaşında denizin derinliklerinden yeryüzüne doğru çıkar.
Bu yemyeşil tropik cennette nerede ise adım başı bir tapınakla karşılaşıyorsunuz. Bütün tapınaklar insan ile tanrının buluştuğu yerlerdir. Zaten her evin ve işyerinin minik bir tapınağı var. Ayrıca köy mabetleri ve kutsal yerlere kurulu özel mabetler de bulunmakta. Tapınaklarda bir ayinle karşılaşmak, Bali’de olağan bir durum. Ancak, ayinin hangi köyde ve ne zaman gerçekleştiği tam bir sürpriz. Yola düşün; bir anda bir dinsel tören karşınıza çıkıyor. Bu törenler rengârenk çiçekler, yerel müzikler ve danslarla bir şenliğe dönüyor. Tapınakların girişinde koruyucu tanrılar, dört bir yanında ise aslanlar bekliyor.
Bali’de Ölüm Şenliğe Dönüşür
Bali halkı için hayat, kısacık bir ömürle sınırlı değil. Dünyaya gelmelerinin, yaşamalarının, çalışmalarının, danslarının ve ibadetlerinin bir tek amacı var: Dünyaya daha iyi bir konumda, yeniden gelmek. Onlara göre hayat, sürekli tekrarlanan ölüm ve yeniden doğuşlarla sonsuza kadar devam ediyor. Sadece ruhu dünyaya taşıyan kirli ve geçici bir kabuk olan vücut yok olmuştur. Bu nedenle de en yakınlarının ölümü bile onları üzmüyor. Aksine şarkılarla ve danslarla kıyasıya eğlenebilmek için bir vesile oluyor.
Bali Hindu dininde ölen kişinin ruhunun yeni bir beden araması ve serbest kalması için, bedeni yakılmalıdır. Cenaze töreninin ölen kişiye lâyık yapılması da çok önemlidir ve köyün prestijinin göstergesidir. Böyle bir cenaze töreninin maliyeti çok yüksektir. Bu yüzden ölü önce geçici olarak gömülür ve cenaze hazırlıkları tamamlanınca köyden 5-10 ölü bir araya getirilip, görsel olarak ilginç manzaralara sahne olan cenaze töreni Bali takvimine göre uygun bir tarihte başlar.
Yakınlarını kaybeden aile, büyük emek ve işçilik gerektiren, bambu ağacından beyaz bir bezle kaplanan bir kule yaptırır. Tanrılara sunulacak olan değişik çiçek, yaprak, yiyecek kombinasyonlarından yüzlerce sepet hazırlanır. Bali takvimine göre en uygun gün geldiğinde, köyün zilleri ve gongları ile vurmalı çalgılar orkestrası töreni başlatır.
Genç erkeklerden oluşan kalabalık tarafından taşınan beyaz bez torbadaki ölü kemikleri ve hayvan şeklindeki tabutlar, bir gece kalacakları kulübeye yerleştirilir. Ardından yiyecekler, kumaşlar, çiçekler, pişmiş ördek, keçi ve domuzlar, kısacası ölülerin ihtiyaç duyacağı her şey tabutlara konulur.
Ertesi gün tabutlar odunların üstüne yerleştirilir ve gazyağının yardımıyla bir anda ortalığı alev ve duman sarar. Hazırlığı aylarca süren cenaze töreni bir anda kül olmuştur.
En Büyük ve En Kutsal Bali Tapınağı: Besakih
Besakih, XI. yüzyılda bin metre yükseklikteki kutsal Agung Dağı’nın güneybatı yamacında geniş bir alana, 17 küçük ve 3 ana yapıdan oluşan bir kompleks olarak kurulmuş ve daha sonra genişlemiş. Birçok önemli ayin burada yapılıyor. Ancak, tapınak içinde peşinizi bırakmayan, bence dini sömüren gençler ve her yeri kaplamış satıcılar, tapınağın o mistik ve sessiz havasını bir anda yok ediyor. Ama, gene de onlardan kaçıp zirveye kadar çıkmanızı ve oradan muhteşem manzarayı seyretmenizi öneririm.
Bali Dilinde “Sanatçı” diye bir Sözcük Yoktur
Bali dilinde “sanatçı” diye bir sözcük yoktur. Çünkü, ada halkının tamamı doğuştan sanatçıdır. Otantik mimarîsi bile tüm alçakgönüllülüğüne karşın, tek kelime ile göz kamaştırıcı. Süslemeyi tam bir sanat hâline getirmişler. Özel günlerde her biri sanat eseri olan rengârenk kumaşlarla örtünüyorlar. Her köy bir sanat dalını benimsemiş, öğrenmiş, babadan oğula, kalfa-usta anlayışı ile aktarmış ve geçimini böyle sağlamış. Celuk; altın ve gümüş işlemeciliğinde usta olmuş. Batungulan, taşlardan bir senfoni; Ubud ise resimde bir ekol yaratmış. Mas; siyah sert abanoz, güzel kokulu sandal, açık renkli kestane ağacını işleyerek ahşap oymacılığında harikalar yaratıyor… Ve diğerleri; şemsiyeler, maskeler, uçurtmalar, yastıklar, yorganlar, kemik oymacılığı, çömlekler, hasırlar…
Bali’de “Tüm köylüler sanatçı, tüm sanatçılar da köylüdür.” derler. Hele hele bir köy var ki, dükkânları tamamen çeşit çeşit, renk renk farklı malzemelerden yapılmış kedi heykelleri ile dolu. Halkı da sessiz mi sessiz, namuslu mu namuslu. Biz güzel huylu köyün bu davranışlarını, kedi sevgilerine bağladık. Bali’de bir kedi tapınağının da olduğunu hemen ekleyeyim.
Kecak Dansı ve Erkekler Korusu
Bali’de dans, tanrılara hoş görünmek ve onları çağırmak adına dinin bir parçası. Dekor ve maskelerle pantomim sanatını da kullanan bir şölen. Kecak Dansı da aralarında en tanınmış olanı. Gösteri boyunca 50 kişilik erkekler korosu “cak cak cak” sesleri ile düetler yaparak, deniz dalgaları gibi sağa sola sallanarak, zaman zaman ayağa kalkarak anlatılanlara eşlik ediyorlar.
En sonunda, atı andıran hareketlerle Balili bir genç, kor hâlindeki Hindistan cevizleri arasına dalıyor ve onları bir öfke ile dağıtıyor.
Resimde Ubud Ekolü
Ubud halkı, çok sayıda ziyaretçiye rağmen yörenin huzurunu ve özelliğini korumayı başarmış. Mc Donald’s kurulmasına karşı çıkarak bu ünlü Amerikan zincirinin globalleşme adına yöresel havayı bozmasına izin verilmemiş. Doğa içine gömülmüş bungalovlarda kalarak, sayısız ufak dükkânı gezerek, ünlü Caffe Lotus’ta nilüferlerle dolu gölün gerisinde ada gibi yükselen tapınağı karşınıza alarak yöresel tatları deneyebilirsiniz.
Ubud, resimde kendi ekolünü yaratmış. Bu ekolün yeni temsilcilerini yetiştiren büyük bir sanat okuluna da sahip. Burada yapılan eserler dünyanın farklı yörelerindeki sanat galerilerinde sergilenmekte.
Maymun Ormanı’nı, Kıtamani bölgesinde Batur Yanardağı’nı ve gölünü, en geniş halk tapınağı Besakih’i, sanatçılar yolu’nu ve Ubud köyünü, kediler diyarını, pirinç taraçalarını, iki ada üzerine kurulmuş lüks otellerin bulunduğu kumsalında deniz sporları yapılan Nusa Dua’yı, daha sakin ve sevimli kalabilmiş Sanur’u, Keçak dansını, cenaze ve mabet törenini, ahşap taş oymacılığını, eski bir kraliyet sarayı olan Denpasar Müzesi’nde altın batikleri, tekstil örneklerini, çanakları, taş heykelleri, maskeleri, gölge tiyatrosu kuklalarını, tanrı figür ile resimleri ve geniş bir alanda yer alan Bali Art Festivali kapsamındaki Analung Klâsik Dans grubunu izliyebildik.
Tüm Bali’yi tanımak dört günde mümkün değil; ama zamanı iyi değerlendirdik.
Yorgun olarak odama girdim, kendimi geniş odanın geniş yatağına attım. Gözlerimi kapadığımda acaba belleğimde Bali’den geriye ne kalmıştı?
Göğün açık mavisi, denizin beyaz dalgası, rengârenk sörf tahtaları, pirinç taraçalarının açık yeşili, zambağın beyazı, sayısız irili ufaklı mabet, üçgen şapkalı şirin ördek çobanları, nilüfer havuzları, aşk çiçeği kutsal lotus, çam ağacı gibi kat kat yükselen tapınak kuleleri, kısa ve kıvrık kuyruklu, uzun suratlı kediler, tütsünün kokusu, tarlalarda kuşları korkutan renk renk uçurtmalar, Bali’nin kendine has siyah çatılı, ilginç mimarîsi ve bana “çok yakışıklısın” diyen ikinci el kitap satan dükkânın sevimli buruşuk suratlı sahibesi…,
Editör:Prof.Dr. ORHAN KURAL
|