Geçen sayı kimse benden yazı istemedi. Benimde işime geldi,canım yazmak istemiyor bu sıralar.
Ekim sayısı için yazı talep ettiler, gazetede boşluk var herhalde.
Kendilerine , üzerimde bir karamsarlık olduğunu ve yazmak istemediğimi, daha doğrusu yazmak istediklerimin gazeteyi zor durumda bırakabilecek konular olduğunu belirtince, Aleks de Souza yı yaz dediler.
Güncel konu çünkü.
Adam, topa iyi vurduğu için, futbol zekası iyi diye, yedi ceddime fazla gelecek parayı cebine koymuş, mağduru oynuyor. Beyefendi memleketine 150 bin dolara tuttuğu özel uçakla dönecek, derdi bana kalacak.
Ama siyaset yazmamak lazım, Parola Bahçeşehir Gazetesi siyasi gazete değil.
üçüncü köprüyü yazayım bari. Sayın yetkililer tepkiler üzerine üçüncü köprünün İstanbul’u büyütmeyeceğini, o köprüden sadece büyük araçların geçiş yapacağını,dolayısıyla ormanlık arazilerin zarar görmeyeceğini açıkladılar.Yani yeni yerleşim bölgeleri oluşmayacak.
Oluşmayacak da, köprünün alt kısmındaki metro neye yarayacak.
Yine keleğe geliyormuşuz gibi geliyor bana. Kamyonlar üstte kendi başlarına giderken, mürettebat metroda rahat rahat gidecek desem , benim kafam basmadı bu işe.
O zaman T.H.Y.nı yazayım.
İstiklal marşımızı bir reklamlarda kullanmadığımız kalmıştı onu da becerdik sonunda.
Dünyanın en çok yerine uçuşumuz var diye gururlanırken şeytan kulağıma’’ulan, uçakları yapan milletler neden bu işi yapmıyorlar da bu iş size kalıyor ‘’ diye fısıldayınca, acaba dedim.
Bunda T.H.Y.nın yaptığı büyük zararın payı olabilir mi!
Ne bileyim benim aklım oralara ermiyor ama bu iş karlı bir iş olsaydı, bize bırakmazlardı diye düşünüyorum, mütevazı görüş penceremle.
Senin niyetin kötü kardeşim, diyebilirsiniz bana, ama ne yapabilirim.
Ben böyleyim.
Topluma baktıkça içim kararıyor.
Televizyonda yarışma seyrediyordum, yazıya başlamadan önce.
İki genç kızımız, Avrupa başkentleri ile ilgili bir soruda Roma’yı İngiltere’ye taşıdılar önce, sonunda bir ülke olduğunda karar kıldılar. Madrid şehrini Real Madrid’ten çıkarır gibi oldular ama nerede olduğunu toparlayamadılar. üçüncü şıktaki Zürihe uzaylı muamelesi yapınca bana kendilerini medeni cesaretlerinden dolayı kutlamaktan ve eğitim sistemimizle gurur duymaktan başka yapacak bir şey bırakmadılar.
Eğitim sistemi deyince. Onca insan medyada tartıştı 4+4+4 sistemini.
Lavabo boylarından, sıralara kadar. Farklı yaş gruplarının aynı sınıflarda ders görmelerinin sakıncalarından bahsettiler. Bu sistemin İmam Hatip okullarının orta bölümlerinin açılması için hazırlandığını söyleyenler oldu. Hepsiyle aynı fikirdeyim.
Ancak, bence asıl büyük tehlike olan yabancı dille eğitim veren , misyonerlik okullarının orta bölümlerini hiç gündeme getirmemelerini anlayamadım.
Unutmuşlardır, yoksa kimden çekinecekler, değil mi ! Hadi canım sende