Öğretmenler günü kutlu olsun!
Dünyanın en kutsal mesleğini icra eden güzel kalpli meleklerin yüreği huzur dolsun.
Günlük yaşantımızda hep söyleriz;
'Ağaç yaşken eğilir’.
Çocukluk dönemi ile başlayan eğitim süreci aileden, çevreden, okuldan alınan eğitimle beslenir, gelişir.
Okula başlayan çocuk, Milli Savunma Bakanlığı’na, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'na, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'na ihtiyaç duymaz.
İlk durağı okuldur ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın konusudur.
Yarınlar için, gelecek için çalışan tek bakanlık odur.
İLK OLMANIN ÖNEMİ
Peki ilk olmanın ne önemi var?
Küçükken çocuğa doğru ve yanlışları kolaylıkla öğretebiliriz.
Örneğin, anne baba çocuğa şiddet uygulamıyorsa, doğrunun bu olduğuna inanacak, o da arkadaşlarına şiddet uygulamayacaktır.
Huzurlu, çalışkan, anlayan ve dinleyen bir öğrenci olacaktır.
Ailede şiddet eğilimi varsa, çocuk kendisini ruhsal çıkmazların içinde bulacaktır.
Hiç şüphesiz problem okul sıralarına yansıyacaktır.
Öğretmenler her ne kadar öğrencilerini doğruya yönlendirme gayreti içine girse de, aileden gelen psikoloji çocuğun her dönemini zorlayacaktır.
YANLIŞI DÜZELTME ŞANSI
Zaman ilerledikçe, çocuklar büyüdükçe yanlışın düzelme ihtimali zayıflayacaktır.
Öğrenme güçlükleri, isteksizlik, motivasyon düşüklüğü başarısızlıkla anılan sonuçlara uzanacaktır.
Öğretmen, sadece bilgi vermekle kalmaz.
Aynı zamanda çocuğun kişiliğine etki yapar.
Çocukta gördüğü olumsuzluklara dokunarak, gelişimdeki bariyerleri kaldırmayı amaçlar.
BAŞARIDA KRİTER ARAYIŞLARI
Öğrenim penceresinde ise durum biraz daha farklıdır.
Ana amacın sınıf geçmek olması yanılgının ana damarıdır.
Bir üst sınıfa geçme hedefi için çalışmak günü kurtarmaktır.
Öğrenimde asli yaklaşım bilgi altyapısını güçlendirip, söz sahibi olmaktır!
Peki nasıl söz sahibi olunur?
Diploma, ilk izlenimin doğal anahtarıdır.
Çok güzel okullardan mezun olan, ancak iş yaşamında başarıyı yakalayamayan onlarca örnek vardır.
Diğer taraftan okulunu vasat notla bitirdiği halde, kendini gelişime adayan ve ilgilendiği alanda gayet başarılı olan insanlara da rastlamak mümkündür.
Eğitim, aile, çevre ve öğretmenden etkileşim alır.
Davranışlar, konuşma kalıpları, anlatım gücü ve bilgiyi doğru kullanma hamlesi karakter kazanır.
Öğrencinin çalışması kadar, öğretmenin sınıfa ve konuya hakimiyeti, öğrencilerle olan iletişimi başarı endeksini etkiler.
Çarpan etkisi genişler.
SÜRECİN İZİ
Çocuk ilk eğitimini aileden edinir.
Okul ikinci kademe iletişim adresidir.
Kreş, anaokulu, ilköğretim derken, eğitim yolculuğu şekillenir. Annem orta eğitimde öğretmenlik yapmıştı.
Bakış açısını şöyle tanımlamıştı;
‘Aile, hamur için malzemeyi verir. İlkokul öğretmeni hamuru yapar. Şekli belirlemek ortaokul öğretmeninin işidir.'
Keşke, ağaç yaşken değil de, olgun hale gelince eğilse.
Kırılıp, yok olup gitmese.
FEDAKARLIK SANATI
Öğretmen sadece ders anlatmaz.
Bilgi aktarmakla kalmaz. Öğrencisini yakından izler.
Yapılan işleri, duyulan heyecanı, derse saygıyı takip eder.
Öğrenci, annesinden çok, öğretmeniyle temastadır.
Dersteki performansı, arkadaşlarına karşı davranışları, toplum içindeki tutumları, genel özelliklerine yansır.
Pedagojiyi bilen, özne ile irtibata geçen öğretmen, çocuğun hayattan kopmasına engel olabilecek ilk kişidir.
Ailedeki huzursuzlukları hisseder.
Ekonomik sorunları, okula kayıtsız kalma koşullarını tahmin eder.
Önlemini alır ve sorunların giderilmesi uğruna mücadele eder.
Öğretmen, eğitim vermekle kalmaz.
Yaşamı destekler, sorunları halleder.
Atatürk'ün, ‘Öğretmenler!..
Cumhuriyet, fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek seciyeli muhafızlar ister.
Yeni nesli bu nitelik ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir.’ sözü büyük önem arz eder.
AİLE OLABİLMEK
Esnaftan bir kere alışveriş yapar, memnun kalmazsanız tekrar uğramazsınız.
Doktor, probleminizle yeteri kadar ilgilenmiyor, güler yüz göstermiyorsa, başka hekim bakarsınız.
Komutanınızı askerden sonra görmeme ihtimaliniz yüksektir.
Ama, öğretmen öyle değildir.
Her gün hayatın içindedir.
Aileden birisidir.
Okul tamamlansa da diyalog bitmez.
Emekli olan öğretmenlerin evlerine ziyaret yapılır.
Önemli günlerde varlıkları taçlandırılır.
Sevgi, saygı bağı tüm zamanlara yayılır.
İşte öğretmenlik tam da bu yüzden kutsaldır.
GEÇMİŞİ ANLAMAK GEREK
Cumhuriyetin kuruluş yıllarına gidelim.
Okuma-yazma oranı %5 seviyelerinde.
Savaştan çıkmış bir halk.
Yorgun toplum.
Yaralı hayatlar.
Eğitim-öğrenimin önemini çok iyi bilen ve gören, Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk,16 Temmuz 1921’de, Ankara'da Maarif Kongresi'ni topladı.
Eğitimle ilgili çalışma programları tasarlandı, başlıklar tartışıldı.
3 Mart 1924’de Tevhid-i Tedrisat Kanunu çıkarıldı.
Eğitim birliği sağlandı.
Atatürk, gelecek nesillerin sağlam bilgilerle yetişmesi için öğretmenlerin gücünün farkındaydı.
Tarihten bir alıntıyla görüşlerimizi detaylandıralım;
Atatürk’ün yaveri Salih Bozok, Çankaya Köşkü'ndedir.
Devlet işleriyle ilgilenir.
Sıra akşam yemeğine gelmiştir.
Atatürk’e döner;
‘Paşam TBMM’de bir karar alınmış.
Cumhurbaşkanı olarak onayınız bekleniyor.' der.
Atatürk söze girer;
--Konu nedir?
Milletvekilleri kendilerine zam yapılması için karar aldı.
-Öğretmen maaşlarını geçiyor mu?
Yok Paşam; hiç öyle bir şey olabilir mi?
-Tamam o zaman.
Gelen karar imzalanır.
Bu özel günde, başöğretmen Atatürk ve annem başta olmak üzere tüm öğretmenlerimizi minnetle anıyor, Öğretmenler Günü'nü kutluyor, saygılarımı sunuyorum.
Ebru ÖZTÜRK
Eğitimci&Sosyal Girişimci&STK Başkanı