Şelale Evleri 251 Ada 1 Parsel üzerindeki 14 ihtişamlı villa Emlakbank döneminde yapıldı.
Maliyet+kar esasıyla satışa çıkarıldı.
Uydu kent santim santim kaliteli yapılarla donatıldı.
ZER İnşaat ve Taahhüt AŞ
(Dolmabahçe Turizm AŞ-Süzer Grubu),
MESA Mesken Sanayi AŞ
Nurol İnşaat ve Ticaret AŞ. Bahçeşehir üretim proseslerini dönemin en üst seviye kriterleriyle markalaştırdı.
AYIPLI MUAMELESİ
Şelale 251 Ada 1 Parsel’in malikleri, iki buçuk katlı lüks villalarında, güle oynaya, üst konfor standartlarıyla yaşamaya başladı.
Bir akıl geldi, tüm huzur standartlarını, rahatı, refahı, ferahı deformasyona uğrattı.
Servetleri İstanbul’dan Edirne’ye şerit olacak sevimsiz kapitalistler, mevcut düzeni bozacak, yeni projelere yelken açtı.
Piyango diye tabir edilen emsal kristalleri köküne kadar kullanılacak, menfaat tahribat ilişkisi, ‘’kanuni hakkımızdır’’ temelinde savunulacaktı.
Öyle de oldu.
Saçındaki beyazlar içindeki kirliliği örtmeye yetmeyen aç gözlüler, para için insafını, ahlakını, insanlığını sattı.
BU ATEŞİN DUMANI TÜTMEZ
14 villanın yıkılıp yerine yüksek bloklar dikilmesi için onlarca inşaat şirketine davet yapıldı.
Eş, dost, efrada ‘’Burası yakında rant dolaşımına girecek.
Villa satın alın, kazançlı çıkın’’ fikriyatı uygulandı.
Her şey planlı, her şey ustacaydı.
El sıkışılan inşaat firması işe ‘’Çürük’’ raporu almakla başladı.
Villalar ayıplıydı.
Villalar yıpranmıştı.
Villalar yaş almıştı.
Villalar yıkılmalıydı.
Riskli yapı kararı, projeyi ‘’Kentsel dönüşüm’’ kapsamına sokacaktı.
Böylelikle yasal harç ve maliyetlerden kısmen kurtulunacak, muhaliflerin sesi kısılacak, maliklerin 2/3 rızası yeterli olacaktı.
Kurnazcaydı.
Kimseden ses çıkmaz zannettiler.
Gücün karşısında duramazlar diye düşündüler.
Oysa, durum başkaydı.
Yenilenmesi için kötülenmesi gereken Bahçeşehir’i, işin uzmanı inşaat şirketleri ayağa kaldırmıştı.
Villalardan ‘’Çürük’’ diye bahsetmek, Mesa Mesken’i, Nurol’u, Süzer’i itibarsızlaştırmak, aşağılamak, ayıplı mal üreticisi konumuna sokmaktı.
Farkında olunmadan başa iş alınmıştı.
Henüz 25 yaşında olan yapılara ‘’Çürük’’ yaftası yapıştırmak, riskli bina diye tanımlamak, müellif, sinsi, yakışıksız bir yaklaşımdı.
Deveden büyük fil, filden büyük orman vardı.
Ateş yanıyordu, dumanı yoktu.
Niyet baştan bozuktu.
CALL CENTER
Kusurlu hareketlerin mimarları, haklı çıkma sevdasıyla bir yığın yol denedi.
Bahçeşehir’de projeye kim karşıysa telefonla arandı, ikna çemberine dahil edildi.
Utanmıyorlardı.
Saatlerce meşrulaştırma propagandası yapıyorlardı.
Rant pastasını kremasıyla götürmeyi kafaya koymuşlardı.
Kuklalaşmaya, sıradanlaşmaya, vasatlaşmaya yüz tutan tavırları,
ar damarı tıkanıklığıydı.
Soysuzluktu.
Hastalıktı.
Arsızlıktı.
SAYFA ÖYLE AÇILMAZ
Hikaye böyle başlamıştı.
Bahçeşehir'de, toplam 15 bin konutluk 4.5 milyon metrekare arazi, Süzer Grubu tarafından Emlak Bankası'na satılmıştı.
Banka söz konusu arazi üzerinde, yüzde 50'si bankada olmak üzere, Süzer-Nurol ve Mesa Mesken ile ortaklık kurup işe atılmıştı.
Süzer ile kat karşılığı, Mesa-Nurol ile de maliyet+kar esasına dayalı inşaat sözleşmeleri tasarlandı.
Mesa Mesken, ilgili sözleşmeler kapsamında,
1990-1994 yılları arasındaki birinci etap çalışmalarında, 446 villa ve bin 761 apartmandan oluşan 2 bin 207 konut inşa etti.
1995-2001 döneminde, yani ikinci etap aşamasında, 236 villa, 690 apartmandan oluşan 926 yapı üretti.
Bu işlerin toplam keşif bedeli 303.7 milyon dolardı.
Nurol ise 3 bin 500 civarında konut tamamladı. İnşaatı sonlandırılıp satılmayan konutlar,
Emlak Bankası'nın yaptığı altyapı yatırımlarına karşılık TOKİ'ye devredildi.
Yeni sayfa açmak isteyen zengin şımarıklar bu gerçekleri sapına kadar bildikleri halde, anlamamazlıktan geldi.
14 villaya çürük demek, aynı dönemde aynı firmalar tarafından yapılan binlerce konutu lekelemekti.
Ne demekti?
‘’Süzer-Mesa-Nurol 25 yılda çürüyen, değersizleşen, raf ömrünü yitiren evler yapıyor.
Depreme karşı güvensiz projelerde yaşıyoruz.
Bu sebeple yeni sayfa açıyoruz.
Teknolojik evlerde oturmayı arzuluyoruz.’’
14 villa maliki mutlu olacak diye, binlerce konut sakinini huzursuzluğa sürüklemek.
14 villa maliki para kazanacak diye, kurumsal kimlikleri uluslararası arenada saygınlık gören nezih firmaları yerin dibine gömmek.
Bahçeşehir gibi onur, gurur tablosu bir yaşam alanını tasfiye etmek.
Sayfa öyle açılmaz, böyle açılır ağalar.
Bazen kendi düşen de ağlar.
Hakan ZAT
ZerParola Dergisi
Köşe Yazarı