Birinci Dünya Savaşı’nın kara bir kabus gibi Anadolu üzerine çöktüğü zamandı!..
Vatanımızın her tarafı işgal ediliyordu. Maraş’ı da İngilizler işgal etmişti. İngiliz askerlerinin Maraş’a girmesiyle azınlıklar, bilhassa Ermeniler kraldan fazla kralcı kesilmişlerdi. İşgalci askerleri tören ve eğlencelerle karşılamışlardı. çeşitli taşkınlıklar yaparak masum, yaralı ve yorgun halkı zülüm ve işkenceyle ezmeye başlamışlardı.
Bir süre sonra 29 Ekim 1919’da İngilizler, Maraş’ı Fransızlara teslim ediyorlardı. Maraş’taki Ermeni azınlığı, bu kez de buketlerle Fransızları karşılıyor ve mahalle aralarında dolaşarak Türklere hakaret yağdırıyorlardı. Maraş halkı içine çekilmiş, içten kaynayan bir volkan gibi, olayları sabırla izliyorlardı. İçten kaynayan bu volkanın patlaması için ufak bir kıvılcım yeterdi. O zaman ne Fransız’ı ne de Ermeni’si kalırdı!
Bıçak kemiğe dayanmış, patlama günü gelip çatmıştı... Maraş’ın Uzunoluk çarşısı’ndaki ihtiyar Sütçü İmam da her Maraşlı gibi olayları yakından izliyordu. Olup bitenler karşısında heyecanını zor tutuyordu. Bu böyle gidemezdi! Yiğit Maraşlı, zalim ve hainlerin elinde esir olamazdı!
Bir gün (30 Ekim Cuma günü) Sütçü İmam acısını içine akıta akıta dükkânında oturuyordu. Karşıdan Fransız askerleriyle birlikte bazı Ermeni gençlerinin bağıra bağıra geçtiklerini gördü. “Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh!” dedi. Fakat tam bu sıra bazı Türk kadınları Uzunoluk Hamamı’ndan çıkıyordu. Bu serseri grubu bu Türk kadınlarına saldırdılar... Peçelerini yırttılar...
Düşman, demek şimdi de Maraş’ın tesettürüne ve namusuna el uzatıyordu. Türk kadınının örtü ve namusuna uzanan kirli eller kırılmalıydı!
Bu sırada kadınların imdadına koşan bir Türk genci vurulmuş, kanlar içinde yatıyordu.
Sütçü İmam daha fazla dayanamadı. Bir ok gibi fırlayarak caddeye koştu. Bir nara atarak, aslanlar gibi kükredi. Tabancasına davrandı... Bir kurşun, arkasından bir kurşun daha... Bir daha... Kalabalık bir anda karıştı. Fransız ve Ermeniler çil yavrusu gibi dağılmışlardı. Birkaçı da yerde cansız yatıyordu...
İşte Maraş’ın kurtuluş destanı böyle başladı. Sütçü İmamın attığı kurşunlar, bu kurtuluş destanının öncüsü ve patlayan volkanın kıvılcımı oldu.
Maraşlılar teşkilatlandı ve birbirlerine kenetlendi. 21 Ocak 1920 çarşamba günü dişini tırnağına takarak savaşa girdi. Bu savaş her gün bir kahramanlık destanının dile getirdi!
12 Şubat 1920 sabahı Maraş yiğitleri şehre girdi. Ay-yıldızlı Türk bayrağı bir daha inmemek üzere, Maraş kalesinin en yüksek burcuna çekildi.
Artık Maraş kurtulmuştu, hürdü. Şu anda Maraş’ın Uzunoluk çarşısı’nda bir âbide üzerinde şu yazılar yer almaktadır:
“30 Ekim 1919’da Sütçü İmam, Türk namusunu burada silahıyla korudu.”