ATMACA GAYRİMENKUL ŞAMPİYON AĞIRLADI
|
Atmaca Gayrimenkul, Türkiye kaligrafi şampiyonu, kum sanatı ustası büyük bir yeteneği ağırladı.
|
Genç dahi Oğuz Kızıklı, Atmaca Bahçeşehirpark satış ofisi etkinlik arenasında gerçekleşen sanat gösterisinin kahramanıydı.
Ailelerden oluşan şık bir kitle önünde performansını sergileyen ünlü sanatçı, kum sanatındaki becerisini, isim bulma ve algı tekniklerine de taşıdı.
Salondaki davetlilerden ellerindeki küçük kağıtlara birer isim yazmasını isteyen Kızıklı, hangi konuğun hangi ismi yazdığını buldu.
Eğlenceli dakikalar sonrasında hat konusundaki zekasını da gösteren sanatçı, isimlere göre yazı figürleri oluşturdu.
DOĞAL KABİLİYETLER
Oğuz Kızıklı aktivite sonrası sorularımızı yanıtladı.
---Eğitiminiz ve mesleki kariyeniz?
İstanbul Doğuş Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Endüstriyel Tasarım bölümü 2012 yılı mezunuyum. Üstün başarı bursuyla okudum.
Bahçeşehir sakinleri ile bir araya gelmekten çok mutluyum. Bugün üç farklı kategori sunduk. İllüzyon, hat sanatı, kum sanatı.
El becerisi konusunda hızlı ve pratik bir insanım. Aynı zamanda tembelim. Lise yıllarımda az çalışarak nasıl iyi para kazanabilirim diye düşünürken, aklıma bu tip bir meslek geldi.
Eğitimini aldığım branşla pek de alakası olmayan bir konu. Çok fazla zorlanmadan, 10-15 dakika gibi kısa bir zaman içinde profesyonel kazanç sağlıyorum..
İşimi seviyorum. Sonuçlarını daha çok seviyorum.
---Nasıl başladı?
İllüzyon hikayem biraz ilginç. İspanya’da bir amcayla tanıştım. 2013 senesiydi. Algı, hissiyat, öngörü kavramlarında bende özel bir güç, potansiyel olduğunu söyledi.
İnsanların cebinde kaç para olduğunu biliyordum. Buna benzer sıra dışı tespitler, tahmin doğrulukları ve yerinde analizler geliyordu.
Açıklamaya çalıştığım şeyleri dünyada sadece 10 kişinin yapabildiğini, benimle beraber 11 olduklarını beyan etti. Hem şaşırdım, hem de heyecanlandım.
Ortadaki durum mental illüzyondu. Nasıl oluyor diye merak ederseniz şöyle bir örnek vereyim;
Bir adam görüyorum. Tanışıyorum. Onunla konuşurken, hayatı hakkında doneler ediniyorum. Yoğunlaşıyorum ve detaylar çıkarıyorum. Doğru söyleyip, söylemediğini, niyetini anlıyorum.
Örneğin her akşam 19.00’da ailenin düzenli olarak yemek masasında yan yana geldiğini, adamın muhtemelen memur tipinde bir işte çalıştığını, otoriter olduğunu belirleyip, kendi içinde çeşitli kombinasyonlarla doğrular çıkarıyorum. Geç uyumadıklarını, annenin ev hanımı olmadığını öngörebiliyorum. Bu tür seziler kuvvetleniyor ve neredeyse hemen her şeyi çözer hale geliyorum.
---Günlük hayattaki karşılığı ne peki?
Tam da bu noktada sıkıntı başlıyor. Örneğin önemli bir proje için yapacağımız iş toplantısında ilk dakikalarda işverenin kararının ne olacağını kestirebiliyorum. İşi alıp alamayacağımı anlıyorum. Durum olumsuz ise, otuz dakikaya yayılacak görüşmeyi beş dakikada sonlandırmak gerekiyor. Zaman kaybı yaşamak istemiyorum. Sosyal yaşamda bir kişiyle iletişim kurduğumda saç renginden, elbisesinin motifinden, elini yanağına koyma şeklinden, konuşmasından, jest ve mimiklerinden fikir çıkartabiliyorum. Yapacağım tek şey yoğunlaşmak. Aklından geçenleri okuyabiliyorum. Adını söylemese de biliyorum.
Hatta bazen babaannesinin adını bile söyleyebiliyorum. Ne alaka diyeceksiniz, ama yaşadıklarım bu çizgide. Gözlerine bakmam yetiyor.
---Yeteneğinizi farklı alanlara götürmeyi düşündünüz mü?
Dünyaya İslami çerçeveden bakıyorum. İnsanları günaha sokacak, haram kavramına itecek hal ve hareketlerden özellikle uzak kalmaya özen gösteriyorum. Dünyanın sayılı poker milyonerlerinden olabilirdim.
Çünkü rakiplerimin kartlarını görebilme, sezebilme becerim var. Fakat, bunu yapmadım, yapmam da. Yeteneklerimin bana iyi dostlar kazandırmada faydası dokunsun istiyorum.
Doğuştan gelen algı kabiliyetine sahibim.
Ön sezim beni gerçeğe götürüyor. Kapasitemi adaletli temelde, yanlışa sapmadan, başkasının hakkını zarara uğratmadan kullanmaktan yanayım. Önce vicdan.
---Ailede başka örnek var mı?
Yok hayır. Annem, halam, teyzem hep normal insanlar. Hatta kötü yemek yaptıklarını bile söyleyebilirim. Onların yemeklerini yemiyorum. Kardeşim normal. Ekstra nitelikleri yok.
Babam sıradan bir vatandaş ve ben ondan hiç harçlık almadım. Uzaklarda bir Faruk dayım varmış. O da sadece sandalye yapabiliyor. Yani aileden gelen genetik bir kodlama söz konusu değil.
---Becerilerinizi sıralarsak.
Sekiz tane ana becerim var. Bunlara el sanatı da diyebiliriz.
Kum sanatı, illüzyon, top cambazlığı, su sanatı, karikatür, gölge sanatı.
Kaligrafide 2011 Türkiye şampiyonuyum.
Origami sanatında 2009 Türkiye şampiyonuyum.
On yıldan beri profesyonelim. Şansım çok açıktır. Bir iş biterken, hiç alakasız bir yerden yeni iş hacimleri doğar. Bereketim yerindedir.
Devlet sanatçısıyım. Kaligrafi konusunda Türkiye’nin en iyisi olduğum için, benden sonra şampiyona yapmayı bıraktılar. 2011’den sonra bu konuda organizasyon düzenlemiyorlar.
Çünkü yeniden yarışsak, yine kazanacağım. Hep kazanacağım. Kültür Bakanlığı’nın kaligrafi işleri olunca bana yaptırıyorlar. Sembolik ücretler ödüyorlar.
---İlginç anılarınız olmuştur mutlaka.
Çok sayıda oldu. Bir tanesini anlatayım;
İtalya’da, Milan kentinde sergi açtım. Hat sanatında iddialı 44 eserim sanatseverlerin ilgisine sunuldu.
Açılış günü 500’e yakın seçkin konuk vardı.
Saat geldi ve ziyaretçilerin gezme, değerlendirme, keşif seansı başladı.
Kapıdan ilk giren sanatsever, gördüğü iki tabloyu hemen satın aldı. Sonra diğer tablolar hızla satıldı.
44 eserin tamamı sahiplenildi. Çok iyi para kazanmıştım. Hemen İtalya’dan bir dairenin mülkünü edindim.
---Son cümleler lütfen.
Sanat paylaşımdır. Paylaşıldıkça çoğalır ve kıymetli hal alır. Sanatçılık boyutu sadece yazıp, çizenden ibaret değildir. Anne de bir sanatçıdır. Çocuğu dünyaya getirir, öğretir, geliştirir.
Gençler aklın, yetenekten önce geldiğini bilmelidir. Benim yaptığım işin şifresi bu. Aklımı kullanıyorum. Durum konumunu oranlıyorum. Zekamı da işin içine katıp sonuçlar yaratıyorum.
Aslında çok yetenekli değilim. Çok akıllıyım. Maltepe’de ofisim var. Kurumsal işlerimi oradan yönetiyorum.
Atmaca’nın davetlisi olarak Bahçeşehir’e gelmeden önce, Almanya, Hollanda, Belçika, Afrika ve Antalya projelerim oldu.
Hemen hemen hiç boş kalmıyorum. Sanatı sevin, sanatla yaşayın diyorum.
|