EMRE KONGAR ESTİ GEÇTİ
|
Bahçeşehir Kitap Okuma Atölyesi, Prof. Dr. Emre Kongar’ı konuk etti.
|
‘’Kitap ile yolculuk’’ projesinin kaptanı Ebru Tuay ve atölye bileşenlerinin katkısıyla olgunlaşan organizasyon, Esenkent’te bir avm’de gerçekleşti.
Salon kapasitesinin tamamıyla dolması, Emre Kongar’a zor anlar yaşatsa da, tarihsel sohbetin derinliği olası pürüzlerin önüne geçti.
Kongar’ın anlatım üslubu dinamik, biraz da agresifti.
TARİH DOĞRU BİLİNMELİ
Bu salonda bulunanların arasında, benim kitaplarımı ve Ebru’nun kitaplarını okuyanların sayısının çok az olduğunu görüyorum.
İki konu arasında tercih yapmam gerekiyordu. Genel insanlık tarihi üzerine konuşacağım. İnsanların ilk öğrendiği şey toplayıcılık olmuştur. Daha sonra avcılık gelişmiştir.
Tarihin devrimini anlamak için emekleme aşamasından, koşma evresine geçişi iyi analiz etmek gerekir.
İnsanlık orta yaşlara geldiğinde ‘’Toprak’’ diye bir kavramı tanıdı. Toprağı nasıl elde edebilirim dedi, savaştı.
Sonra elde ettiğim toprağı nasıl koruyabilirim dedi, yine savaştı.
Sürüden, kabile düzenine, takiben daha üst toplumsal kimliklere ulaştı.
Yerleşik kültür olarak komşu anlamını tanımladı. Komşunun kadınına yan gözle bakılmaz diye değer yargısı oluştu.
Kadın, aile demekti.
Habil ve Kabil kardeşler kadın yüzünden çatıştı.
Daha sonra erkek egemen, yaşlı egemen diye iki ayrı güce sayı duyulmaya başlandı.
O zamanlar kitap yok, kütüphane yok. İnsanlar bilmedikleri şeyi kendilerinden daha yaşlılara soruyorlardı. Yaşlı kişi Alzheimer olmuşsa hapı yutma durumu söz konusuydu.
SANAYİ DEVRİMİ ANALİZİ
Köle köylü üretirken, derebeyi, kont, dük, egemen sınıfı temsil ederken, toprak ağaları asilzade konumundaydı.
Yanlarında zenginlere destek veren din adamları vardı. Sisteme karşı çıkmayın, yoksa kazanlarda yanarsınız diyen din ulemalarıydı bunlar.
İkinci büyük küreselleşme fabrikalar ve sanayi devrimiyle gerçekleşti. Ticaret fabrikalarla birlikte gelişti.
Fabrikalar çoğaldıkça, işçi sınıfı türedi. İşçi, köylüden farklıydı. Çünkü, özgürdü. Emeğini veriyor, fakat karşılığını alıyordu.
Köylü ise toprak ağalarına hizmetten başka bir durum yaratamıyordu. Sanayi devrimi İngiltere’den başladı. İfade özgürlüğü denen şey, işçilerin parasını istemesiydi aslında.
Deneme sayılabilirdi. Osmanlı endüstrileşmeyi kaçırmıştı. Çünkü şartlar öyle tezahür ediyordu. Fatih İstanbul’u fethetmiş, ancak Bizans’ın kültürünü yok etmeye çalışmamış.
İstanbul Osmanlı’ya gelinceye kadar Sümer, Mısır, Roma, Bizans dönemlerini yaşamış. Fatih Sultan Mehmet, hem dahi bir komutan, hem de iyi bir devlet adamıdır.
OSMANLININ ÇÖKÜŞÜ
Dünyaya henüz ad konulmamışken, Avrasya diye anılırdı. Osmanlı’nın gerilemesi 1699 Karlofça Anlaşması ile başlamadı. Zayıflamanın tarihi 1480’lerdir.
Osmanlı’nın yaşayan ölü haline gelmesi bu tarihlere rastlar. Yenildikçe zayıflayan, zayıfladıkça yenilen bir devlet.
Tarih Sevr anlaşmasıdır. Lozan’da aykırılıklar vardır. Rusya-Osmanlı savaşının ardından düzenlenen 1774 yılında imzalanan Küçük Kaynarca Anlaşması’nda, önemli bir madde yer alır. Rus çarı, ya da o dönemdeki çariçesi, Osmanlı’daki Ortodoks halkların koruyucusudur artık.
1854 Kırım Savaşı’nın sonrasında Rusya Osmanlı’ya borç vermeye başlamıştır.
Aslında 1881 yılında Duyun-u Umumiye yani, dış borçları denetleyen kuruma el konulduktan sonra, ekonomik bağımsızlık tehlikeye girmiştir.
Devamı hızlı gelmiştir zaten.
SAVAŞLAR AYRINTILARIYLA ÖNEMLİDİR
Kemal Tahir, Kurtuluş Savaşı’nı Türk-Yunan savaşı olarak yorumlar. Atatürk’ü Vahdettin’in Anadolu’ya gönderdiğini ve Samsun’daki isyanı bastırmakla görevlendirdiğini söyler. Sebebini de İngiliz menfaatlerinin korunma gerekliliğine bağlar. Ermeni soy kırımı diye bir şey yoktur. Karşılıklı katliamlar vardır. Çünkü, o dönemde ‘’Soy’’ kavramı gelişmemiştir. Rusya, Ermenilerle beraber doğu illerimize girmiş, Müslümanları camilere toplayıp katletmiştir. Bunun karşılığında da Osmanlılar’ın Ermeni ve Rus’lara yönelik saldırıları görülmüştür. Kuvay-i Milliye ile Kuvay-i İnzibatiye’yi karıştırmamak gerekir. Osmanlı tarihinde iki dahi vardır. Biri Fatih Sultan Mehmet, diğeri Mustafa Kemal Atatürk. Osmanlı, Fatih Sultan Mehmet’e gelinceye kadar emirlik, beylik düzeninde yönetilmiştir. Fatih’le beraber gerçek imparatorluk kimliği edinmiştir. 1200’lü yıllardan başlayan Haçlı seferleri, aslında bazı özellikleri nedeniyle Fatih’in işine gelmiştir. Haçlı seferlerinde Osmanlı ile ittifak yapan Hristiyan gruplara rastlıyoruz.
LENİN ATATÜRK’E YARDIM ETTİ
Kurtuluş Savaşı’nda Atatürk’e yardım eden tek devlet adamı Lenin’dir. Askerlere ruble ile maaş ödenmesi, altın yardımları, emperyalist ülkelere karşı duruş sergileyen Lenin sayesindedir. Savaşın sonunda Bolşevizm’in Türkiye’ye uyarlanması konusunda Atatürk’le görüşmüş, Atatürk ‘’Köylü halktan Bolşevizm çıkmaz’’ demiştir.
O yıllarda ülke nüfusu 11 milyon civarındadır. Mevcut nüfusun çoğu kılıç artığı tabir edilecek kadar yorgun ve yaralıdır. Kalan kısmı da sıtma gibi hastalıklarla boğuşmaktadır.
Fabrika yok, sanayi yok. Birkaç kilometre demiryolu, yabancıların elinde. Atatürk cumhuriyeti isterken, Kazım Karabekir, Rauf Orbay, İsmet İnönü halifeci cephede yer almıştır. Atatürk’ün cumhuriyet talebine karşı çıkmışlardır. İsmet İnönü, Nato’nun, Abd’nin ileri karakolu olarak görev yapmıştır. Köy enstitülerini kuran da İsmet İnönü’dür, program içeriğini değiştirerek etkisizleştiren de kendisidir. Tamamen kaldıran ise Demokrat Parti’dir.
Diktatör Salazar Nato’nun kurucusudur. Adnan Menderes, Refik Koraltan, Celal Bayar ve Fuat Köprülü, dörtlü takrir verirler.
Chp’nin toprak yasasına karşı, din tarım toplumunun yöneticileri gibi davranırlar. Bu çıkış aslında, toprak ağalarını kurtarma hamlesidir.
Takrir ret yiyince, 7 Ocak 1946 tarihinde Demokrat Parti’yi kurarlar.
Din, mezhep, ırk, milliyet kavramlarından demokrasi çıkmaz. Atatürk Osmanlı’nın 200 senelik farkla kaçırdığı endüstrileşmeyi, sanayileşmeyi, yenileşmeyi 15 yıla sığdırmış büyük bir devlet adamıdır.
|