OBEZİTE İLE YAŞAMAK
|
Yaşam döngümüz tempolu, yorucu ve yıpratıcı. Dengesiz besleniyor, kimi zaman ölçüyü kaçırıyor, bazen de kontrolsüz yaşıyoruz. Aşırı kilo alımı, stres, hareketsizlik gibi kritik sorunları göz ardı ederek, sağlık problemlerine fırsat tanıyoruz. Hayat kalitemizi bozan ve ahengimizi sarsan hastalıklarla yüzleşince, geç kaldığımızı anlıyoruz.
|
İstinye Üniversite Liv Hastanesi Genel Cerrahi Bölüm Başkanı Profesör Doktor Turgut İpek ile geleceğimize ışık tutacak, çözüm sunacak kıymetli konular konuşuyoruz.
--Sizi tanımak isteriz sevgili hocam.
Ben Profesör Doktor Turgut İpek. Trabzon’luyum.
Hastanemizin bulunduğu bölgede çok sayıda akrabamız, Karadeniz’li insanımız var. Onlara yakın olmaktan dolayı mutluyum.
1980 yılında Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde başlayan çalışma sürecim 2015 senesine kadar sürdü.
Ardından Kemerburgaz Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni ve Sağlık Meslek Yüksek Okulu’nu kurdum.
Şimdi, İstinye Üniversite Liv Hastanesi Genel Cerrahi bölümünün başındayım.
İki profesör, iki uzman arkadaşımızla beraber, genel cerrahi ameliyatlarını başarıyla gerçekleştiriyoruz.
--Genel cerrahi bölümünün kapsamı nedir?
Bütün cerrahilerin başı genel cerrahidir. Çocuk cerrahisi, kalp cerrahisi, göğüs cerrahisi, beyin cerrahisi gibi kollar temelde genel cerrahiye bağlıdır. Sindirim sisteminin tüm aşamaları, yani ağızdan başlayan, yemek borusundan inen, bağırsaklardan geçen ve anüse kadar ulaşan yolculuk genel cerrahinin sorumluluk alanındadır.
Bu sistem içinde yer alan endokrin sistemi, tiroid, pankreas, meme dokusu, böbrek üstü bezleri, karaciğer, safra yolları ve bağlı unsurların hastalıklarından kaynaklı cerrahi tedaviler ve uygulamalar bizi ilgilendirir.
--Obezite neden çağın sorunu?
Obezite, üzerinde yoğun olarak çalıştığımız bir alan.
Ülkemizde ve dünyada yaygın olduğu için genel bir sorun.
Obeziteyi ve onkolojik cerrahiyi ele alırken belirli tekniklerden bahsetmemiz lazım.
Konu üzerinde 1990’lı yıllardan itibaren çeşitli çalışmalarımız var.
Safra kesesi, dalak, kalın bağırsak, karaciğer gibi organlara bağlı sorunlar artık ileri laparoskopik cerrahiyle çözüme ulaştırılıyor.
Deliklerden girilen ve kamera desteğiyle gerçekleştirilen bir teknik. Özel cihaz, ekipman ve makineler gerektiriyor.
İstinye Üniversite Liv Hastanesi tıbbi cihaz parkurunda TEM cihazı yer alıyor. Torbasız ameliyat olarak tanımlanabilen kanser ameliyatları yapılabiliyor. Rektal tümörler için minimal girişimsel ameliyatlar diye açıklayacağımız bu tür ameliyatları yapan az sayıda hekim var.
Birisi benim.
Üç dört delik, ya da tek delik üzerinden gerçekleşen laparoskopik ameliyatlar hastanemizde yapılmaktadır.
--Obezite cerrahisi nasıl başladı?
Obezite cerrahisine 1994 yılında Cerrahpaşa’da başladık.
O dönem açık yapılıyordu. Daha sonra laparoskopik cerrahi ile devam ettik. Hastalığın tipine ve özelliğine göre çeşitli alternatif tedavi yöntemleri gelişti. Mide kelepçesi diye bilinen tercih bir müddet sonra terk edildi. Bypass ameliyatları ile sadece kilo verdiriyorduk.
Şartların gelişimi ile beraber, bu tip ameliyatlarla, tansiyon ve Tip 2 diyabet hastalıklarının iyileşmesi sağlandı.
Tip 2 diyabet cerrahisi öne çıktı.
Hastaların insülin kullanmalarına gerek bırakmayacak sonuçlara vardık.
--Şişmanlık hangi riskleri taşıyor?
Aşırı kilo alımı obezite cerrahisi için önemli bir gündem teşkil ediyor. Şişmanlıkta, inme, beyindeki damarların tıkanması, böbrekte bozukluklar, meme kanseri, bacakta yaraların oluşması, kalın bağırsak kanserinin artması gibi sağlık sorunları görülüyor.
İnsan yaşamını doğrudan etkileyen sağlık problemlerinin aynı sebep altında birleşmesi, bu tip hastaların tedavi süreçlerini daha özel kılıyor.
--Devletin obezite hastalığına bakış açısı nedir?
Obezite hastalarına hemen ameliyat önermiyoruz.
Tedavinin yollarını araştırıyoruz. Türkiye’de yıllık 15 bin obezite cerrahisi yapılıyor. Toplumun yüzde 20’si hasta grubunda.
Önemli bir sayı bu. Çok fazla insan risk altında. Devlet ilk 100 günlük projeleri içine obezite hastalığı başlığını da aldı.
Hastaneler, kadrolarıyla birlikte eğitim programlarına katıldı. Standardı uyan, yeterli personel ve tıbbi kritere sahip olan kurumlar sertifikalandırıldı.
--Süreç nasıl işliyor?
Sağlık Bakanlığı 33 kuruma obezite merkezi açma yetkisi verdi.
Bir tanesi de İstinye Üniversite Liv Hastanesi.
Ameliyat öncelikli karar değil.
Hasta, merkeze geldikten sonra kontrol ediliyor. Durumu belirleniyor.
Altı modül söz konusu. İlk modülde hastamıza çeşitli tıbbi tetkikler uyguluyoruz. Psikolog ve diyetisyenle görüşmeler sağlıyoruz.
İkinci modülde, branşlara yönlendiriyoruz. Dahiliye, genel cerrahi, fizik tedavi, psikiyatri doktorları ile iletişimler oluşturuyoruz.
Diğer branşlardan gelen bilgi ve yardıma göre tespitler yapıyoruz.
Üçüncü modülde ise, obezite okulu eğitimi başlıyor.
Hastalığa dair 600’e yakın sorunu tek tek irdeliyoruz.
Hastanın kendisini tanımasına destek veriyoruz. Onar kişilik gruplarla eğitim programımızı sürdürüyoruz. Slaytlar, görseller ve detaylı anlatımlarla şişmanlığın nedenlerini izah ediyoruz.
Bakanlık, ilk kez obeziteyi hastalık olarak tanımladı.
Bu yaklaşım önemli bir gelişme.
--Risk grubundaki hastalar kim?
Vücut kitle indeksi bu konudaki en önemli kriterimiz.
Boy-kilo oranını görmeliyiz.
Devlet, body mass indeksinde belirli ölçüleri esas alıyor.
40 body mass ve üstü değer taşıyan hastaları ameliyat edilebilir grup olarak kabul ediyor. 30-35 arasında olanları ve 35-40 arasında kalanları obezite merkezi değerlendiriyor.
Hastalar, bazen kozmetik kaygılarla veya durumdan oluşan memnuniyetsizlik duygularıyla ameliyat olmak istiyor.
Tabi, bu ameliyatların kendi içinde taşıdığı önem kadar, ameliyat sonrası sürece, hastanede kalma zamanına ve ek hastalıkların durumuna bakmak gerekiyor. Diyet yapılmış mı, spor disiplini var mı, başka sağlık sorunları yaşanmış mı, araştırılıyor.
Obezite merkezinde bizimle beraber modüllere başlayan hasta ile, 3 modül sonunda tekrar konuşuyoruz. Ameliyata alacak olsak bile, belirli seviyede kilo vermesini sağlıyor, şartları rahatlatıyoruz.
Devlet desteğine bağlı olmaksızın, kendi isteğiyle obezite cerrahisine başvuran hastalarda çeşitli sorunlar çıkabiliyor.
Ucuz maliyet beklentileri, doktor kalitesinin göz ardı edilişi, komplikasyon öngörüsünün yapılamayışı ciddi riskler doğuruyor. Sadece para kazanma amacı taşıyan kişi ve kurumlar bazen standart dışı uygulamalara yönelebiliyor.
Ameliyatın ardından gerekli hastane yatış sürelerini tamamlamayan hastalar, evlerine gittiklerinde yeterli takip desteğinden yoksun bırakıldıkları için, hayati tehlike yaşayabiliyor.
Devlet, destek vermese dahi tüm sürecin sorumluluğunu yönetiyor.
--Genelde hangi tür hastalar başvuru yapıyor?
Akılda daha iyi kalması için şöyle örnek verelim;
1.70 boyunda, 87 kilo ağırlığındaki bir kadın hasta 35 body mass değerindedir. 40 body mass aşamasına geldiğinde 112 kiloya çıkar.
50 body mass sınırı oluştuğunda 150 kiloya dayanmış demektir.
Aşırı kilolu (morbid obez) hastalarda ameliyata almadan önce hastayı zayıflatmamız gerekiyor. Bunu da mide balonu ve mide botoksu ile yapıyoruz.
Yüzde 10-15 arasında kilo verdiriyoruz.
Hasta, ameliyatı kaldırabilir duruma geliyor.
Bu tip ameliyatlar masum ameliyatlar değil.
Yağ dokusunu eritirken, kas dokusunu eritmemek lazım.
Hasta vitamin eksikliğine bağlı sorunlar yaşamamalı.
Bu aşamada fizyoterapist devreye girmeli.
Sarkma ve kozmetik sebeplere bağlı problemler baş gösterdiğinde ise plastik cerrahi uzmanları hastaya destek verebilmeli.
--Diyet kavramından ne anlamalıyız?
Diyet terimi gidip gelen bir kavramdır. Yaparsınız kilo verirsiniz. Beyin, nefes almak gibi algılar. Vücut değerlerinizi yaşam tarzınıza oturtamamışsanız, kilolar geri gelir. Siz hiç şişman inşaat işçisi gördünüz mü? Göremezsiniz. Çünkü, beden sürekli hareket halindedir. Kentleşmenin bu kadar yaygın olduğu bir süreçte, bisiklet yollarına, güvenli yürüyüş alanlarına, koşu alanlarına ihtiyaç var. İşlenmiş gıdalarla yaşam sürdürülüyor. 18.00’de yenen akşam yemeğinin ardından, 24.00’e kadar televizyon başındayız.
Devamlı atıştırma halindeyiz. Kilo alımı aile sorunu haline geliyor. Çünkü, evde ne pişerse hep beraber yeniyor. Aktivasyon az, alınan fazla. Obezite hastalığı, insan yaşamından 10 yılı alıp götürüyor.
Bu bilince göre davranmalıyız.
--Tip 2 diyabeti konuşabilir miyiz?
Tip 1 doğuştan olan, Tip 2 sonradan çıkan şeker hastalığıdır.
İnsülin kullanımına kadar giden evreleri vardır.
Göbek çevresindeki yağlanma, uyku apnesi, aşırı horlama şikayetleri, uykudan yorgun kalkma halleri, Tip 2 diyabetin göstergeleri olabilir. Obezite ameliyatları ile Tip 2 diyabet hastalarının yaşadığı problemlerin önemli ölçüde azaldığını gözlemledik. Vücutta yemek yememizi sağlayan bazı hormonlar vardır. Sleeve Gastrektomi olarak bilinen mide küçültme ameliyatlarıyla, hem midenin hacmi küçültülür, hem de hastanın az gıdayla tokluk hissetmesi amaçlanır. Midenin en çok esneyen, genişleyen, iştahı yöneten bölümü cerrahi işlemle çıkarılır, yerine tüp şeklinde bir mide bırakılır. Midenin çıkarılan kısmından salgılanan ghrelin adı verilen hormon nedeniyle iştah kontrolü sağlanmış olur. Yemek ne kadar sürede mideye ulaşıyor, nasıl etki yapıyor? İleri laparoskopik cerrahi yöntemiyle beş metrelik mesafeyi 2.5 metreye düşürüyoruz. By passlıyoruz, köprüleme yapıyoruz, yolu kısaltıyoruz. Bunlar güzel ameliyatlardır.
Cerrahiden önce bazı tahliller yapılmalıdır.
Pankreas dokusu çalışıyor mu, bunu anlamamız lazım.
Zorunlu tetkikler olmadan hiçbir ameliyata karar verilemez.
Komplikasyonlar herkesin başına gelebilir. Çözümü bilmek gerekir.
--Doktorlarımız obezite cerrahisi alanında yetkin mi
Ülkemiz hekim kalitesi bakımından çok iyi durumda. Tıp, dünyayı bir yıl geriden takip ederdi. Amerika’da elde edilen bir çalışma sonucu, bize bir yıl gecikmeyle intikal ederdi. Yeni sistem hakkında eğitimler alır, tanımaya çalışır, adaptasyon sağlardık. Komplikasyonlar var mı, ne kadar hızlı davranmalıyız, bunları tartışırdık. Şimdi farklı yaklaşımlar söz konusu. Tıp alanında görülen ilerleyişi çok daha etkin biçimde algılıyor, öğreniyor, uyguluyoruz.
Hekim kadrolarımız yetkin, donanımlı, tecrübeli.
Umarım gelecekte de bu kaliteyi önemser ve koruruz.
|