Yazdır  
İMAMOĞLU ÇAREYİ GÖSTERDİ
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu Koronavirüs sürecindeki kriz yönetimi ile ilgili çağrıda bulundu. Zor günlerin fırsata çevrilmesi gerektiğini ifade eden başkan, bu atmosferde siyasi fayda gözetmenin ülkeye katkı sağlamayacağını, duyarlılık ve akılcı davranışla sorunların aşılacağını duyurdu.
İmamoğlu şöyle konuştu;
 AYRIMCILIK GEREKSİZ
Şu anda dünyadaki ilk mesele insanlık, yaşam ve var olma mücadelesidir. Böyle bir ortamda, benim partim az kazanacakmış, çok kazanacakmış hiç umurumda değil. Parti neymiş Allah aşkına? Makam ne ifade ediyor? İnsan ayrıştırmak, siyasi fayda düşünmek tarzımız değil.


TEDBİRLER AMAÇLA UYUŞMALI
Koronavirüs gibi önemli bir dönemden geçiyoruz. Devlet bu konuda bazı tedbirler açıkladı. Açıklamaya da devam ediyor.
Elbette alınan her tedbirin olumlu sonuçları görülecektir.
Bunu inkar edemeyiz. Ek kararların yaşama yansımasını da beraberce analiz ediyoruz.
Yaşanan pandemi süreci kademeli tedbir almanın sonuca etkisini tartışılır hale getirmiş durumda. Dünya genelinde bizden önce bu deneyimleri yaşayan şehir ve ülkelerde, örnekleri çok net olarak var. Katı tedbirlerle, sürecin daha sağlıklı ve kolay atlatılmasına destek olabiliriz. Daha az can kaybıyla bu savaşı kapatabiliriz.   
İstanbul’da 1 kişinin 16 kişiye hastalık bulaştırdığı yönünde bir tespit var. Aslında sayın Sağlık Bakanı net mesajlar veriyor. Kişisel karantinanızı ilan edin diyor.
Vefat sayısı, Türkiye’de yüzde 80 artmış 1 günde. Bu, ürkütücü bir artış. Bütün bu rakamlara, verilere bakıldığında, kademeli geçişin çok sağlıklı olmadığı kanaatine varmak mümkün.

SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI ŞART
İllerde kurulmasına karar verilen Pandemi Kurulu’na, ilk defa geçen cumartesi davet edildim. Benimle birlikte bazı bilim insanları da sokağa çıkma yasağında ısrar ettiler. Geç kalınmaması noktasında uyardılar. Ancak, bu karar çıkmadı. Muhtemelen, şehirlerin pandemi kurulları tekrar toplanacak. Veriler de gösteriyor ki; Türkiye’de İstanbul’u kontrol altına aldığımız taktirde, diğer şehirlerde yapılacak sıkı bir tecrit uygulamasıyla birlikte, salgınla çok iyi bir mücadele verecek noktaya gelebiliriz. ‘Sokağa çıkmayın’ şeklindeki uyarıların bence son günlerini yaşıyoruz. Çünkü, bir süre sonra artık yaygınlaşan hastalık ortamından sonra, bunu ilan etseniz de gereği kalmayacak. Açıklanan tedbirler İstanbul gibi bir kent için ne yazık ki yetersiz seviyede.

CİDDİ ADIMLAR ATILSIN
Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da 898 bin kişi toplu ulaşımı kullandı. Muhtemelen daha da artacak. Kartal ilçesine denetime gittim. Yardım hazırlıklarımızı denetledim. Daha sonra Yenikapı, ardından Florya’da çalışmalarımı devam ettirdim.
E-5, TEM; beni çok üzecek şekilde yoğundu. Her ne kadar mobilizasyon yüzde 15’lere inmiş olsa da, bizim yüzde 15’imiz, 2-2,5 milyon insan demek. 2-2,5 milyon insan, Avrupa’nın en büyük 10 şehrinden biri olmak demek. Bu konuda gerçekten, ciddi, katı, net adımlar atmamız lazım.

HUKUKSUZLUKLA MÜCADELE VERİYORUZ
Büyükşehir belediye yönetimlerinin başlattıkları kampanya konusu gündemi fazlasıyla meşgul etti.
Açıkçası bundan derin üzüntü duyuyorum. İnsanların masum davranışı, halkın belediyelere olan irtibatıyla beraber; olan insanın olmayan insana ulaştırmak istediği yardım elinde, en değerli kurumların başında belediyeler geliyor. Sürece dair açıklamamızı yaptık. Polemiği sürdürmek istemiyorum. Zira, birçok hukuksuz işlemle karşı karşıya kaldık. Hem bağış sürecinin kesintiye uğraması, hem hesaplara bloke konması, hem bağış yapılmasının önünün kesilmesi çok gereksizdi. Vicdanları yaralayan bir sürece dönüştü. Şaşkın ve üzgünüz.

BAĞIŞ YAPMAK İSTEYENLE BULUŞURUZ
Biz, elbette farklı modeller buluruz. Bağış yapmak isteyen vatandaşlarımızla, bir vesileyle buluşuruz. Onlarla ayni yardım üstünden ya da farklı modellerle, İstanbulluya ulaştırmak istedikleri bağışlarına, mutlak bir yöntem sağlarız.
Belediyeler ne ilk defa bağış alacak, ne de son. Bu, önüne hiçbir kanunun geçemeyeceği şekilde, belediye başkanlarının şartsız bağış kabul etme yetkileri dahilinde. Çok net.
Bankaların hesaplarımıza yönelik yapmış olduğu bloke işlemi, çok anlamsız bir işlem. İnsanların paralarını iade etme gibi işlemler de başlatılmış. O insanlar, bir şekilde o bağışlarını bize ulaştırırlar. İnsanların zor günde yanında olma çabası içindeydik. Belediyeler olarak kampanyamızı, daha önce başlattık. Yaptığımız şey de vatandaşımızın o sıcacık elini, yine bir diğer vatandaşımızın sıcak eliyle buluşturmak.
O güzel inancımızın maneviyatıyla, veren elin, alan eli görmediği bir uygulama yapmak.

VATANDAŞ ANLIYOR
Devletimiz kampanyayı bizden sonra başlattı.
Biz daha sonra başlasaydık, bu iş yanlış bir iş olurdu.
Bir yola çıktık. Yani bunu, bu şekle getirmenin hiçbir anlamı yoktu. Güzel güzel giderdi. Biz, devletimizin kampanyasına da destek veriyoruz. Ne demek yani? Yeter ki insanlarımız çare bulsun. Devlet, belirli ekonomik paketleri daha güçlü açıklayarak somut çözümler oluşturmalı.
İşini kaybedecek milyonlarca insanın, en az 3 ay nasıl geçineceğine dair çözümler üretmeye dair paketler açıklanmalı. Devlet kampanyasını yapsın. Saygı duyarız. Başımızın üstünde yeri var. Neticede tarihe bir not düşüldü. Biz, doğruları yapmaya gayret edeceğiz. Vatandaşımıza, sosyal yardım elimizi uzatmamıza kimse engel olamaz. Maksimum bütçelerimizi kullanma konusunda kararlıyız.

KARALAMA POLİTİKALARI ÜZÜCÜ
Ekrem İmamoğlu’nun, ya da başka belediye başkanı arkadaşlarımızın ‘Kaşı var, gözü var’ diyerek bahaneler üretiliyor. Alakasız konular üzerinden polemik yaratılıyor. Karalama, siyasallaştırma, ötekileştirme, kutuplaştırma politikaları servis ediliyor. Böyle bir ortamda, ben sokağa çıkma yasağı istedim diye, kendisine gazeteci diyen, Sayın Cumhurbaşkanı’nın gezilerine katılıp, masanın en önünde poz veren insanlar, benimle ilgili komplo teorisi üretip, bir sürü safsata yaratıyorlar. Bu ülkenin ismini taşıyan gazetenin köşesinde yazı yazan bir insan, içi boş hamlelerle gündeme gelme çabasında. Derinden üzülüyorum. Çok acı.

DEVLETİN ŞEHİRLERDEKİ KOLUYUZ
Biz, şu anda toplumun, insanların sağlığı için uğraşıyoruz. İstanbul’a büyük emek veren bir kurumun içindeyiz. 39 ilçe belediyesi ile birlikte kente hizmet üretiyoruz. Sadece insanımızın sağlığını istiyoruz.
Devlet içinde devlet cümlesine değinmek istiyorum.
Anayasa’ya kim bakarsa baksın, belediyelerin has bir devlet yapısı olduğunu görür.
Devletin, şehirlerdeki en güçlü kollarıyız. İlçelerdeki en güçlü hizmet ağıyız. Biz, devlet adına hizmet ediyoruz. Yaptığımız bütün sosyal yardımları valiliğe, bakanlığa bildiriyoruz. Mükerrer iş yapmıyoruz. Ulvi, hassas ve kutsal görev üstlenen kurumlarız. Bugün Ekrem başında, yarın bir başkası olabilir. Yani bundan 20-25 sene önce Sayın Cumhurbaşkanı’mızın İstanbul’un başında olduğu gibi.

İNSANLIK TARİHİ YENİDEN YAZILIYOR
Şu aşamada partisel ayrımlar beni ilgilendirmiyor.
Allah aşkına, belirli bir siyasal partinin bu işten fayda sağlaması diye bir kavram düşünülebilir mi? Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır? Ben partim üzerinden neden bir nemalanma peşinde koşayım? İnsanlık tarihi yeniden yazılıyor. Bence insanlık tarihi, bir dönem değişimini yaşayacak. İstanbul’da, en az 3 aylık zaman zarfında, sağlıkla, pandemiyle ilgili süreçleri yaşadıktan sonra, sonra, kendimizi sokağa atacağız.
Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Ekonominin kuralları yeniden yazılacak. Sosyolojinin kuralları yeniden tartışılacak. İdareciliğin, idarenin, ülke yönetmenin, yeni organizasyonların gerçekliği tartışılacak.
ALLAH KALBİMİZİ BİLİYOR
Birileri Diyanet üzerinden kurumsal fetva vermeye kalkıyor.
Şu kurumlara yardım yapılabilir deniyor. Boş işlerle uğraşmıyorum. Allah, kalbimizi biliyor. Devletimizin sahadaki en kuvvetli eliyiz. İnsanlara sağlıklı yardımı ulaştırabilecek en yetkili devlet kurumu belediyelerdir. Onun için, fetvaya ihtiyacımız yok.
Fetvaları kendilerine kalsın.

HER KURUM KIYMETLİ
Belediye bizim, kaymakamlık bizim, valilik bizim.
Belediye başkanı bizim adamımız, bizim insanımız, vali bizim insanımız, kaymakam bizim insanımız, muhtar bizim insanımız. Yahu seçilmişse seçilmiş, görüşü kırmızıymış, siyahmış, beyazmış, maviymiş. Ne önemi var Allah aşkına?
O masa, bütün kurulur. O masada uzlaşılır, tartışılır, doğru kararlar verilir. Ortak bir şekilde uygulanır. Başarı, oradan gelir. İnsanlar, farklılıklarıyla, temsiliyet kabiliyetleriyle süreci zenginleştirir. Yöneticinin olası hatasını minimuma indirir. Bundan, her akıllı yönetici faydalanmak ister.

SON 1 AYDA 700 MİLYONLUK KAYIP
İspanya hükümeti, işsiz kalan yurttaşlarının 2 yıl boyunca maaş almaları konusunda teminat verdi. İspanya, Avrupa’da ekonomik olarak ön sıralarda yer alan bir ülke değil.
Dünyanın farklı ülkelerinin de sosyal devlet kavramıyla, bu tür ilanları yaptığı ortada. Şöyle basit bir örnek vereyim size; 1 ay içerisinde İBB’nin gelir kaybı, 700 milyon lirayı aştı.
Gerçekten bütün kurumlarımız zor durumda. Türkiye’nin büyük bir ekonomik tedbire muhtaç olduğu ortada.
Devlet öz kaynaklarını kullanmak ve kötü günler için biriktirdiği fonları, kamuya, topluma açmak zorunluluğunda.
Enerjiye dönük, işsizliğe dönük destekler hemen devreye alınmalıdır. İnsanlar yoksullukla yüz yüze bırakılmamalıdır.

ZOR GÜNLER BİZİ BEKLİYOR
Açıklanması gereken paketin, 4’te 1, 5’te 1, 6’da 1’i olduğunu söyleyen otoriteler var. O bakımdan, bizim beklentilerimiz yüksek. Bu ortamda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bize yazı yazdı. Dedi ki; ‘Öngörüleriniz neler, talepleriniz neler?’
Yaklaşık 3 sayfalık özeti bakanlığa bildirdik. Hangi konularda neye ihtiyaç duyarız, bunların toplam bütçesi nedir, kısa, orta ve uzun vadeli şekliyle tanımımızı yaptık. Dolayısıyla, eğer paketin tamamı buysa, çok zor günler bizi bekliyor. Ama daha büyük hazırlıklarımız varsa, bunları bilmemiz gerekiyor.
Sadece vatandaşımız değil, İBB olarak bizler dahi, şu anda merkezi bütçeye bağımlı kurumlarız. Hep birlikte mücadele etme açısından devletimizin, hükümetimizin ekonomik destek içeriklerini bir an önce kamuoyuyla paylaşmasını arzu ediyoruz.

BU NASIL BİR HIRSTIR?
Haydarpaşa’yla uğraşıyoruz. Allah aşkına, bu nasıl bir hırstır? Günün gündemi midir? Bir yanlışı düzeltmek bu kadar zor mudur? Ya da bir eksiği kapatmak bu kadar imkansız mıdır?
Biri yanlış yapmış olabilir, önü kesilir, konu çözülür. Yahu biz doğru yapıyoruz da bizim önümüz kesiliyor. Yanlış yapanın da önünü kesin ya. Kim olduğunu bilmediğimiz, ihaleye birkaç yıl kala 10 bin TL sermayeyle kurulmuş bir tane kuruma vereceğiz, bunun da hukuki alt yapısını saçma sapan gerekçelerle sıkıntılı hale sokarak, hukuku zedeleyerek teslim edeceğiz. Hem de ne zaman? Pandemiyle can mücadelesi verdiğimiz bir tarihte.
Yüzümüzü nereye dönelim? Akla dönelim, bilime dönelim ve o süreçlere bakalım. Ama ben bu süreçleri şöyle görüyorum:
Her geçtiğimiz zorlu tünel, bizim bambaşka bir ışıkla buluşmamıza işarettir. Belki biz, bugünlerde elde ettiğimiz deneyimlerle, milletimizle muazzam işler başaracağız.
Ben, o umutla bakıyorum.

SOKAĞA ÇIKMAYIN
50 bine yakın maske hazırladık. İnsanların maskeli gezmesi konusunda koşullar var. Bunun duyurusunu yaptık. Sayın Vali’mizle konuşup, bazı konularda kararlar almamız lazım. Maske konusunda, ‘Yeterli olmaz’ diye mesaj atmıştım.
Maske sayımızı 100 bine çıkarttık.
Lütfen sokağa çıkmayın. Maskemize ihtiyaç duymayın.

ZİHNİMİZDE KANAL MANAL YOK
Koronavirüsün dünyayı derinden etkilediği bir zamanda Kanal İstanbul projesinde ısrarcı olmaya bütün dünya güler, insanlık güler. Zaten toplumsal mutabakatın olmadığı, yüzde 70’in, yüzde 80’in ‘hayır’ dediği bir proje.
Biz çocukları düşünüyoruz. Zihnimizde kanal, manal yok. Zihnimizde, zeki çocukların geleceği var. Allah, onları korusun. Allah, onlara zihin açıklığı versin. Onlara güzel gelecek hazırlayalım. Gerisi teferruat.