DENİZ MANZARALI
|
Hakan Zat köşe yazısı
|
Orta yaş kapısını çoktan aralamış, safsatalara kulakları kapamış, hiçliğe susamış, en safiyane halden en katı hale kadar beşeri münasebetle yıkanmış, olgun, yorgun bir basın emekçisiyim.
Kısa düşünür, derin gözlemlerim.
Gördüklerimi silemem, yaşananları yok bilemem.
Süreçler, denklemler, çözümler ve gereklilikler sahnesinde, çok uçlu duygu dalgasıyla köpürsem de, yüreğimin son demine kadar netim.
Durulmayan kafamla, susmayan iniş çıkışlarımla, denetlenmesi zor merakımla, aykırı, zahmetli, riskli bir bireyim.
Gün gelir övgülere dizilirim, gün gelir iftiralarla linç edilirim.
BİR GRAM FARKINDALIK
Onca bilgi aktardığımız insanlar, ufkunu, vizyonunu çepeçevre açtığımız şahıslar, makamlara mevkilere çıkar.
Bazıları adam kalır taht kurar, bazıları raf ömrünü evvel tamamlar.
Maskesi düşmüş, çiğliğe bürünmüş vasat sıfatlar, hayatın boşluğundan girer, müsveddesinden çıkar.
Olan olduğuyla kalır, olmaya çalışanın ayağı takılır.
Bunca şeyi niye mi yazdım?
Farkındalık tarzdır.
GEREKÇESİ CEBİMDE
Neden bu kadar hiddetliyim?
Geçenlerde, siyasi kulislerin birinde, Chp Başakşehir grup başkanvekili olan kişinin, önceki yıl vuku bulan bir ortama yönelik, şahsım hakkında sarf ettiği sözler konu oldu.
Yok biz Chp meclis grubundan çift haneli bin liralar almışız.
İşimizi yapmamışız.
İstediğimiz olmayınca, Chp’yi kötülemeye başlamışız.
Mavi masal kuşağı.
Mert adam sözünü kuşanır, iddiasını kanıtlar.
İfşa eder, hesabını sorar.
Yalandan beslenip, kurnazlığa yönelenin hevesi kursağında patlar.
KİRLİ CÜMLELER
Güçlü mavzer Engin Altay’ın Başakşehir dublörü grup başkanvekili arkadaş, farklı bir ruh yapısına sahip.
Psikolog olmadığımız için onu anlamaya çalışmayacağız.
Akp’yle mücadele etmek yerine, basın emekçilerine kükremesine ön koşullu bakmayacağız.
Chp’li grup başkanvekili, Bahçeşehir Gölet tören alanında şahsıma ‘Alçak herif’ demişti.
Oysa, Yasin Kartoğlu ile Chp grup başkanvekilini öpüşüp sarılma anını fotoğraflamaktan başka bir şey yapmamıştık.
Görev uğruna, hakarete uğramıştık.
Siyasi aktör, patronluktan alışmış olacak ki, bir de üzerimize yürümüş, tehdit etmişti.
Zengindi.
Fabrikası vardı.
Siyasette onu koruyup, kollayacak abileri arkasındaydı.
Emekçiler kimin umurundaydı?
Ona kim hesap sorabilirdi?
Bıçkındı, yiğitti, kudretliydi.
Olaya şahit olan Chp’li meclis üyelerinin hiçbiri, grup başkanvekilinin sergilediği kalitesiz, zorba, zalim tavrı eleştirmedi.
‘Biz bir ekibiz’ lugatıyla hadise geçiştirilmek istendi.
Dönemin ilçe başkanı avcı Mustafa ve yanındaki ilçe yönetim kurulu üyeleri, söz konusu krizin kurumsal değil şahsi olduğunu ileri sürerek büyük ayıba karşı şeref haysiyet testi verdi.
Yaşananlar tam da böyleydi.
Yaşı 60’a dayanmış koca adam, ben öyle bir söz söylemedim diyerek, inkarı kaçış bilerek, cesaret şalterini eliyle imha etti.
Koca Chp’nin kimlere kaldığı daha da belirginleşti.
Üzüntümüz limitsiz derinleşti.
Onur, gurur bakiyesi hiç bu kadar eksi vermemişti.
BAK SEN KONUŞANA
Siyasette yeni hedeflere hazırlandığını tahmin ettiğimiz aday adaylarından birisi, o gün Gölet tören alanı dahilindeydi.
Geniş kadrolu ekibiyle tarihi skandalı baştan sona seyretti.
Ne taraf oldu, ne insani değerler manzumesi resmetti.
Ertesi gün telefon edip, geçmiş olsun mesajını iletti ve ekledi;
‘Yaşadıklarınıza ve muhatap kaldığınız çirkinliğe çok üzüldük.
Parti terbiyemize yakışmayacak bir durumdu. Bunun bir sonucu olmalı. Adı geçen şahsı dava etme konusunda kararlıysanız, destek noktasında yanınızda durulacağının bilinmesini isteriz.
Size hakaret eden ve tehdide yeltenen grup başkanvekili hakkında böyle bir dava dosyasının olması, onun görevden alınması hususunda referans teşkil edebilir.’
KARABAT DEVREDE
Dava konusunu gündeme getirmeden önce, Chp İstanbul milletvekili Özgür Karabat’ı aradık.
Çünkü, Chp Başakşehir belediye meclis grubu listesini beyefendi yapmıştı. İcraat sahipleri kadar, icraata meyilli isimleri listeye dolduran da, mesuliyet ortağıydı.
Karabat dinledi, sinirlendi, şekerlendi;
‘Grup başkanvekili arkadaşımız aslında iyi bir insandır.
Neden böyle yaptı, anlayabilmiş değilim.
Seçim zamanlarında, duygusallık sergileyip, seçmenle olumsuz diyaloğa girdiği anlar olmuştu.
Ama, basın emekçileriyle bu tür bir şey yaşanması hoş değil.
Görüşüp, konuşup, halledeceğim.
Bekleyin.’
Bekledik.
Ne özür geldi, ne pişmanlık yasası.
Ne insani duygular düşünüldü, ne vicdan arenası.
Çok sağlam bir tecrübe daha yaşadık.
Siyasilere asla ve asla güvenilmeyeceği gerçeğini kalın harfler, iri puntolarla belleğimize kazıdık.
DENİZ MANZARALI
Son sözler ilçe başkanına gelsin.
Başkanlık siftahının üzerinden 10 ay geçti.
Acemiliği bitti, koltuğu ağırlığınca şekillendi.
Sayın Bakır’ın kongrede dağıttığı beyaz mendili saklıyorum.
Kimseyi dışarıda bırakmayacağız, herkesle kucaklaşacağız sözlerinin yaşam pratiğine yansıyacağı günleri üç mevsimdir bekliyorum.
SEÇME SEÇİLME HAKKI
Gençlik kolları kongresinde süreç istendiği gibi gitmedi.
Ya da, ilçe başkanının gücü, gençliğe yetmedi.
Özgür Karabat milisleri, Aşkın Tuna abilerinin hamarat organizasyonuyla zafer ipini göğüsledi.
Sıra kadınlara geldi.
Üç adaylı seçimin galibini, özgür inisiyatif değil, irade savaşları belirledi. Kongreye günler kala, öne sürülen ifadeler tehlikeli ve inciticiydi; ‘Gençlik kolları seçimine müdahale etmedik ama, kadın kollarını bırakmayız.’
97 yıllık Chp’nin, bitmeyen demokrasi sınavı!
Chp Başakşehir kadın kolları kongresine erkek partililer daha fazla ilgi gösterdi.
Kimi delegeyi ikna etti, kimi belirlenen aday lehine ajitasyon çekti.
Seçim sonucu, ilçe yönetiminin imza sirküsüne denkti.
DİYALEKTİKLE OYNANMAZ
İlçe başkanı, kongreden önce devrimciydi.
1 Mayıs’a giderdi.
Anmalara iştirak eder, saz çalar, türkü söylerdi.
Boş vakitlerde sol yumruğunu havaya dikerdi.
Zafer işaretini parmağından esirgemezdi.
Profil, gençlik ve devrim ateşinden esinlenmişti.
Başkan seçildi, sol yumruk geriye çekildi.
Sağ el kalbin üzerine indi.
Aklımıza Abdülhadi Akmugan posterleri geldi.
Belediye başkan adayı olduğu süreçte, 6 aylığına namaz kılmaya başlayan, camiye alışan başka siyasiler de hafızamızı inletti.
Diyaletikle oynanması riskti.
Yanlışların önüne geçilemedi, imaj hızla eridi.
İSTİFA ETMEK ONURDUR
Kongre, sert eleştirilen, hiç haz edilmeyen, Özgür Karabat’ın taktiğiyle kazanılmıştı.
Üye kat, destek yarat, delege yap, başkanlığı kap.
Slogan bu kadardı.
Ancak, ilçe başkanı olmadan önceki yapıyla, ilçe başkanı olduktan sonra sunulan ürün birbirinden çok farklıydı.
Bizli cümleler, yerini ben tekiline bıraktı.
Çabanın büyüğünü veren, desteğin en babasını gösteren yol arkadaşları tek tek cepheden ayrıldı.
Çok kısa sürede istifalar arka arkaya patladı.
Arka sokaklarda abilik yapanlar, ego gösterisine tepki koyarak emeği sıfırladı.
Herkes ilçe başkanına çalışıyordu.
Ama, ilçe başkanı gün be gün yalnızlaşıyordu.
Pandemi yetişti, sular duruldu.
AH O TWEETLERİN GÖZÜ KÖR OLSUN
Deniz Bakır genç bir ilçe başkanı.
Daha genç zamanlarında kamuoyuna servis ettiği, Kılıçdaroğlu ve Kaftancıoğlu’nu eleştirdiği tweet içerikleri başına dert oldu.
Chp Başakşehir, Chp İstanbul il kadrosuna yönetici veremedi.
Kaftancıoğlu, Başakşehir’i en başından kafasından sildi.
Sayın Bakır, ne yaptı, ne etti, olumsuz duvarları kaldırmayı beceremedi. İlçe başkanlığı gibi önemli ve değerli bir kazanımı, çok erken tüketti.
YANLIŞ YAPAN ALTINDA KALIR
Deniz Bakır, partisinin ilçede mülkiyet edinmesini sağlayacaktı. Partiye ait bir minibüs alınması için girişim yapılacaktı.
Boğazköy’deki ilçe binası yeni ve modern yerine taşınacaktı.
Üye sayısı çoğaltılacak, saha etkinlikleri artırılacak, hiç durmadan çalışılacaktı.
Vaatlerin yüzde 90’ı karşılık bulmadı.
Pandemidir, ne yapsak yeridir mantığıyla, serbest zamanlar Boğazköy parkındaki uçurtma programlarıyla taçlandırıldı.
Hanelere yardım kolisi hazırlandı.
Üzerine Chp stikerları yapıştırıldı.
Çok ayıptı.
Partililere istihdam sağlanması konusunda İBB ve Chp İstanbul il başkanlığıyla koordinasyon oluşturulamadı.
Orta bölgede pankart asan gençler yerine, ilçe yönetim kurulundaki gençler İBB iştiraklerine yerleştirilmeye başlandı.
Tuhaflık hızlandı, gerilim harlandı, tepkiler tırmandı.
ÖDEV TEMİZE ÇEKİLİR
İçimde tuttuklarımın tamamını anlatsam yazı hedefini aşacak.
Bir iki küçük tavsiyeyle noktalamak istiyorum.
Bak Deniz kardeşim;
--Başakşehir ilçesinin güncel nüfusu 410, seçmen sayısı 285 bin. Kamuoyu seni ve ekibini tanımıyor.
Bilinirlik konusunda genel anket yaptırsan, Bahçeşehir’de bile yüzde 30’u bulamazsın.
Önce kendini tanıt.
Tanışma seanslarına, basın ve medyadan başla.
10 ay olmuş. Tek bir basın toplantısı düzenlememişsin.
Yönetim kurulundaki isimleri tanımıyoruz.
Özelliklerini, mesleklerini, yeteneklerini, projelerini bilmiyoruz.
Halkla ilişkiler diye bir kavram var.
Piyasada kitapları var.
Al, oku.
--Bahçeşehir’de bir parkta belediyenin yol geçirme projesine tepki vermek için çadır eylemi başlattın.
Önce bireysel dedin, sonra kurumsal oldu.
Halk, esnaf, üç, beş, on sayısı dışında kimse yoktu.
Sonuna kadar sürdüreceğini söyledin.
Gezi direnişi geri geliyor sandık.
Beş günde geri çekildin.
Televizyon ekranlarına çıkmaya, demeç vermeye çok meraklıysan, neden eski Pazartürk arsası satılırken ortalığı ayağa kaldırmadın?
İhale olmuş, proje yüklenicisini bulmuş, siz dava açıyorsunuz?
Neye, kime?
--Park eyleminde olduğu gibi her yerde vatandaşla karşı karşıya geleceksin. Vatandaş sana ‘Kimin ekmeğine yağ sürüyorsunuz’ diyecek. Hemen sinirlenip, ‘Ben avukatım. Beni şöyle böyle yargılamanıza izin vermem.’ sözleriyle insanlara gözdağı yapma.
İtici oluyor.
Chp kurumsallığında böyle sokak ağzı konuşmalar yer almıyor.
Ayrıca aynı yerde eylem koyan tek sen değilsin.
İyi Parti Başakşehir ilçe örgütü, alanda karargah kurdu.
Hepsi de sen ve yönetiminden şikayetçi.
Toplumda şov değil, somut ve reel iş beklentisi yüksek.
--İBB size bir görev tevdi etmiş.
Başakşehir’deki İBB arsalarını göstermiş, planlarını göndermiş ve şöyle demiş; ‘İşte bana ait arsalar. Büyüklükleri bu. Hangi mahallede ne eksik varsa, çalışma yapıp bize gönderin.
İlgilenelim, hizmet edelim.’
Örneğin; kreş, örneğin oyun parkı, örneğin spor salonu, örneğin kütüphane, aşevi, her neyse.
Dört ay olmuş çalışmayı başlatmamışsın bile.
Bu ilçe senin ve avukat ilçe başkan yardımcılarının vakitlerinin uygunluğuna göre mi yönetilecek?
Eski belediye meclis üyelerinden teknik katkı isteyip, bedavaya iş yaptırma alışkanlıkları ne zaman sona erecek?
--Yeni bir ilçe başkanısın. Param yok, bütçem dar gibi mazeretlere sığınmamalısın. Madem para yoktu, o makam neden talep edildi?
Genel merkezden, ilden, Chp’li belediyelerden gelen kaynaklar yetmiyor mu? Bahçeşehir’li iş insanlarının her ay yaptığı düzenli maddi destekler kafi gelmiyor mu?
Masraf içerikleri nedir?
Faaliyet yok, çalışma yok, sitem var, şikayet var.
Bu mantıkla olası erken seçimi nasıl çevireceksiniz?
Ağlayarak mı?
Sızlayarak mı?
EBRU TİMTİK DERS OLSUN
Som cümleler ağır gelecek.
Gelsin.
Çağdaş Hukukçular Derneği üyesi, halkın avukatı Ebru Timtik, ölüm orucu direnişinin 238.gününde, hayatını kaybetti.
Siyasi görüş rengini bir tarafa bırakalım.
Her şeyden önce Akp zulmüne karşı direnen bir avukat yitirildi.
Adalet talep eden, adil yargılanma isteyen bir genç hukukçu yaşama veda etti.
Hiç mi üzülmedin?
Hiç mi etkilemedin?
Hiç mi kanın donmadı?
Hiç mi canın yanmadı?
Şahsına ait sosyal mecralarda, tek bir cümle gözyaşını göremedik.
Tek bir hüzün ifadeni bulamadık.
Bu mu devrimcilik?
Bu mu insan haklarına saygı?
Bu mu demokrat kimlik?
Bu mu meslektaş duyarlılığı?
Bu mu solculuk?
Faşizmin gerçekleştirdiği katliamları, fasulye, nohut dağıtarak mı savuşturacaksınız?
Bodrumlarda, sokaklarda, meydanlarda insanlar ölüme mahkum edilirken siz susacak mısınız?
Tarih ayanları da, cayanları da unutmayacak.
|