ACILARIN TARİFİ
|
Fatma YAZGAN ZerParola Dergisi Köşe Yazarı
|
Acının tarifi mümkün mü?
Ya da acı ölçülebilir mi?
Hayatta en büyük acı ölüm acısıdır çoğumuz için.
En büyük kayıpları ölümle yaşarız.
Ölüm müdür gerçekten acıların en büyüğü?
Ya da ölmekten beter eden duygular sözlüğü mü?
ÖĞRENDİM
İnsanların acıya bakışlarının çok farklı olabileceğini, acının içinde yaşarken öğrendim.
1983 senesiydi.
Askeri darbe sonrası abim idam edildi.
Abimin, yoldaşlarının, arkadaşlarının infazdan önce yazdıkları son mektuplar içimize işlemişti.
Bir çoğu elimize geçmemişti.
Bir çoğu da sistem tarafından gösterilmemişti.
Yapılanlar, yaşananlar adaletsizdi.
Devlet bu gerçeği 34 yıl sonra kabul etti.
SATIRLAR BİZİM
Farklı kurumlara başvuruda bulunarak mektupları almaya başladık.
Ailem adına bu işlemlerle ben uğraştım.
Çok zor ve sancılı bir süreçti.
Varlığını bildiğimiz, hak arama iradesiyle yıllarca çalmadık kapı bırakmadığımız mektupları ben alacaktım.
Yalnızdım.
Canım yanıyordu.
Tüm süreç film şeridi gibi gözümün önünden geçiyordu.
Birkaç dostum yanımda olmaya çalıştı.
Beni o ana hazırlamak için çaba gösterdiler.
Destek verdiler.
Bir akşam o dostlarımdan biriyle sahilde buluştuk.
Kahvelerimizi içerken, mektuplar hakkında konuştuk.
Yıllar sonra okuyacağımız mektuplardan nasıl etki alacağımızı bilmiyorduk.
Hayatımızda birçok şey değişecekti.
Hazır mıydık?
Emin değildik.
AN GELİR DE
Kafenin önünde, sahile bakan bölümde feryat eden bir adam dikkatimizi çekti.
Küçük bir teknenin önünde, dizlerine vura vura ağlıyordu.
Yeni tadilat yaptırdığı teknesinin boyasını, işçiliğini beğenmemişti.
Telefonda konuştuğu kişiye bu durumu anlatıyordu.
Ağlıyordu, kanıyordu.
Arkadaşım "şu anda ikinizde aynı şekilde acı çekiyorsunuz "dedi.
Önce kızdım."Saçmalama ben bir ölüye agliyorum, o ise kötü boyanmış bir tekneye” dedim.
Arkadaşım cevap verdi;
“Elbette öyle ama, şu anda içiniz yanıyor.
Nedenler benzer olmasa da acılar aynı sonucu doğuruyor.”
Durdum, dinledim.
Teknesi için üzülen adamı seyrettim.
Ve gerçekten ruhunun acıdığını hissettim.
Acının, kaybın adı yoktu.
O gün bir kez daha fark ettim.
ACIYI AYRIŞTIRMAK
Aynı anda biri ölüm için acı çekerken, diğeri ayrıldığı sevgilisi için, öteki kaybettiği bir eşyası için aynı şiddette acı duyabiliyor. Burada acıları ayrıştıran temel şey, acının sürekliliği.
Ölüm acısını diğerlerinden özel kılan nokta da burada.
Yokluk, özlem ve hüzün yerinde kalıyor.
Teknesi yanlış boyanan adamın acısı telafisi olası hayat dönemeçleri arasında geçicilik özelliği taşıyor.
O acının geri döndürülme şansı var.
Bizimkisi, imkansızın kendisi.
YARALAR SARILSA KEŞKE
Çok yakın bir arkadaşım 90’larda gözaltında kaybedildi.
Bambaşka bir acı vermişti.
İzahı mümkün değildi.
Sevdiğin insanın ölümü, onun son öyküsü olmuştu.
Bulamadık.
Mezarını bile kucaklayamadık.
Gelmeyeceğini bildiğin, ya bir gün gelirse duygusunu umuduna yüklediğin bir vedaydı.
Kayıp ailelerinin yaşadığı çilelerin küçücük bir parçasıydı.
Evladının bedenini panzerin arkasında sürüklenirken gören ailenin acısını,
çocuğunun naaşını günlerce buzlukta saklamak zorunda kalan anne babanın çığlığını, üzerine zırhlı araç sürülen, tekerleklerin altında can veren körpecik fidanların yaşadıklarını, Berkin’in yürek ağrıtan masalını, daha iyi anlamamız lazımdı.
Acı ölçülebilir miydi?
Zaman fırsat tanımadı.
Saygılarımla
|