Yazdır  
ALEVİ ÖRGÜTLÜLÜĞÜNÜN TOPLUMSALLAŞMA SİYASALLAŞMA YÜKÜMLÜLÜKLERİ
Esat KORKMAZ
ZERParola Dergisi
Köşe Yazarı
Alevi-Bektaşi Hareketi toplumsallaşamazsa/ toplumsallaşıp siyasallaşamazsa, inanç alanında ahlaklı bir Sünnilik lehine, toplumsal-siyasal alanda sistemin gelecek projeleri lehine kurban edilir. 

Alevi Hareketi, siyasallaşmalı mıdır yoksa siyasallaşmamalı mıdır? sorusunu ikirciksiz yanıtlamak durumundayız.
Evet, Alevi Hareketi siyasallaşmalıdır, daha doğrusu siyasallaşmak zorundadır. 
Ancak siyasallaşmasını toplumsallaşmadan gerçekleştiremez. 
Alevi Hareketi bugün gelenek örgütü, demokratik kitle örgütü ve iktidarı almaya yönelik kendisinin de içinde yer alacağı toplumsal mücadele örgütü zemininde, nasıl toplumsallaşacağını ve siyasallaşacağını bilemediği için bir bocalama içindedir. Toplumsallaşmasını ve siyasallaşmasını kendi dışında toplumsallaşan ve siyasallaşan yapılardan aldığı ödünçlerle kapatmaya çalıştığı için ne toplumsallaşabiliyor ne de siyasallaşabiliyor.
Her geçen gün kendisinden biraz daha uzaklaşıyor. 

YÖNTEM NE OLMALI?
Eğer nasıl siyasallaşacağımızı bilmezsek yakın gelecekte, küresel-ulusal sistemin armağanı kendi amacını izlemekten başka duruş bilmeyen bir kimlik ya da örgüt kimliği donuna dökülürüz. 

Nasıl Toplumsallaşacağız?

Sonuçta her birimiz örgüt donuna dökülmüş kendi örgüt bilincimizin içinde yaşarız; olağan koşullarda görünmez gibi olan bu durumu baskı dönemlerinde acı biçimde hissederiz. İçine giremeyeceğimiz-sığamayacağımız denli küçük bir örgüt dünyamız varsa yandık demektir. 

Unutmayalım: Ozanlarımızın, pirlerimizin, mürşitlerimizin avazı, hepimiz için birleştirici bir çığlıktır. 
Bu birleştirici çığlığı, önce toplumsal sonra da siyasal bir kalıba dökerek yaşamın her alanına taşımak, yeri geldiğinde bu çığlığı toplumsallığımızın ölçütü durumunda bulunan her türlü eşitsizlik-haksızlık-horlanma alanına salmakla yükümlüyüz. 

Yaşam, insana olduğu gibi toplumsal kimliklere de sayılı günler, sayılı yıllar olarak verilir.
Ama ne yazık ki boş olarak verilir. 
İçinin nasıl doldurulacağı o insanın ya da o toplumsal kimliğin kendisine bırakılır. 
Nasıl bir yaşam süreceği, nasıl bir kavga vereceği önünde duran bir olanaktır. 
Her birey ya da her topluluk hangi ihtiyaçtan doğmuşsa olanağını o ihtiyacı gidermeye yönelik olarak kullanır.
Alevilik ezilenlerin ezenler gibi düşünmeme-inanmama ihtiyacından doğmuştur.
Toplumsal bir zorunluluk nedeniyle ortaya çıkmış, yapılanıp biçimlenmiştir.
Yazgısını, ezilenlerin esenliğe çıkarılması üzerine kurmuştur; olanağını bu amaç için kullanmıştır. İşte tam da bu nedenle bu toprağın tanıdığı en gerçekçi siyaset ya da politika Alevi tarihidir. 

TARİH HAYKIRIT
Ve tarih haykırmıştır;

*Kendini bil buyruğunun izinde her Alevi, tektanrıcı dinlerin kurduğu ve temel inanç yasası olarak beyinlere taşıdığı, doğa yasalarından farklı her türden insan doğası yasasını inkâr etmekle yükümlüdür. 
Bunu gerçekleştiremezse tanıma bedeli karşılığı Sünnilikten ödünç aldığı değerlerle kendini toplumsallaştırmaya çalışır; etik değerleri öne alınmış bir Sünniliği Alevilik diye pazarlama yoluna gider. 

Alevi tarihi geçmişte bu yükümlülükleri yerine getirmiş, yani toplumsallaşmış; toplumsallığıyla siyaseti terbiye etmiş, siyasal olanla-toplumsal olanın birbirine kesintisiz taşınmasını sağlamıştır. 

Ve haykırmıştır: 

* İnsan, toplum ve doğa, yaratıcı-yokedici tanrının tasallutundan kurtarılmalıdır. 
Kendini yitiren insanın yeniden kendini bulma, toplumu kurtuluşa taşımanın nesnel yasalarını yakalama çabasını, yaşadığımız ana ve geleceğe taşımak zorundadır.

İşte bunun için Alevilik tarihi, devrimci tarihimizin bilgisidir.
Devrimci tarihselliğimiz ise Alevi tarihinin şimdileştirilmesidir. 
Aleviler kendi tarihlerine bireysel, ötesinde toplumsal katılım sağlamak istiyorlarsa, geçmişi şimdinin bilincinde yoğurmaları gerekir. Özü gereği Alevi tarihi yorumcudur; geçmişte olup bitenlerin nedenlerini araştırır, güncellendiğinde aynı nedenlerin hangi kılıklara büründüğünü ve nerelerde konuşlandığını saptar. 
İnsana özgü bir toplum ve insana özgü bir toplumsal yaşam kurmayı amaçlar. 
Yöntemi ise toplumsal olayları etkileyen nedenler olarak öne çıkan üretici güçlere dayanarak, toplumsal değişmeyi kanıtlama temellidir.

SİYASALLAŞMANIN NERESİNDEYİZ?

Bu nedenle Alevi Hareketi toplumsallaşmak, toplumsallaşarak siyasallaşmak istiyorsa devrimci çözümlemeyi bulmak, yani sivil toplumda ayrı ayrı sınıfsal konumlanışlar tarafından belirlenen ve günlük yaşamda sürdürülen toplumsal ilişkileri yakalamak/ bunların taşıyıcısı/sahibi olmak zorundadır. 
Bu temel ilişkileri ölçü alarak başlatılan Alevi örgütlü hareketi, eşitsizlikleri devlete uzatıp bu aygıtı kendi toplumsallığını ve siyasal gücünü tanıma temelli bir dönüşümü başlatır. 
Açıktır ki bu bir etkileşim ve geçişmedir, yani toplumsal olanın siyasallaşmasıdır. 
Bu süreçte bunun tersi de gerçekleşir, yani siyasal olan toplumsallaşır.
Devletin bu belirlenmişlik koşutundaki girişimleriyle sivil toplum yeniden biçimlenir. 

Örgüt türü nasıl toplumsallaşacağımızın ve nasıl siyasallaşacağımızın anahtarını verir. Alevi örgütlülüğü dediğimizde dört türlü örgütlenme anlarız: 

1) Geleneksellik zemininde inanç öğelerinin ya da doğal, yüz yüze ve kendiliğinden ilişkilerin şekillendirdiği topluluk örgütlenmeleri; doğrudan demokrasi temelli gelenek örgütlenmesi: 
Bu örgütlenme tipi, yaşanan yabancılaşmayı ölçü aldığımızda, var olan durumuyla yaşatılamaz. 
Artık uzak geçmişteki işlevini, Alevi Yol Kültür Merkezleri içinde Yol-Erkân Okulu olarak yaşama taşınmak zorundadır. 
Yol-Erkân Okulları, çatı örgütünden yoksun, yatay bir örgütlenme olacaktır; 
Aleviliğin evrensel ilkeleri çerçevesinde, özerk olarak çalışacaklardır. 
Yol dediğimizde algıladığımız felsefe, öğreti, inanç ve erkân dörtlüsünün son iki halkası, bu okulların görev alanı olacaktır. 
2) Çağdaşlık zemininde ussal iradeye bağlı olarak şekillenen ve topluluk çıkarlarına, toplumsal çıkarlara dayalı düşüncelerin uzlaşmasının bir ürünü biçiminde beliren toplum örgütlenmeleri; temsili demokrasi temelli demokratik örgütlenme,
3) Aydın örgütlenmesi; düşünce üretme ve ürettiği düşünceyi makaleye, kitaba ve uygulamaya bağlayarak yaşama salma, 
4) İktidarı alma amacını güden, Alevilerin çok büyük çoğunluğunu da içine alan politik örgütlenme; temsili demokrasi temelli siyasal örgütlenme.

İster doğrudan demokrasi temelli gelenek örgütü olsun isterse temsili demokrasi temelli demokratik ya da politik örgütlenme olsun ara amaç toplumsallaşmak, son amaç ise siyasallaşmaktır. 
Siyasallaşmanın aracı toplumsallaşmaksa öncelikle toplumsallaşmanın araçlarıyla yaşama müdahale etmek gerekir. 

Bu üç örgüt tipinin yetenekleri ve olanakları farklıdır: Doğal olarak kullanacakları toplumsallaşma araçları ortaklık gösterdiği gibi farklılık da gösterecektir. 

GELENEK ÖRGÜTLERİ
Gelenek örgütleri; gerçek yaşamın gereksinimlerini karşılamaya yönelik olan ve yüz yüze ilişkilere, doğrudan demokrasiye dayanan topluluk örgütlenmeleri ya kan-soy ya yer ya da inanç bağı toplulukları olarak yapılanır. 
Ne var ki, çağdaş toplum, sınıf ideolojilerinin yönlendirdiği çıkara dayalı bir toplumsal sistemi yerleştirince, topluluk örgütlenmelerinin varlık nedeni olan yüz yüze ilişkiler, kan-soy bağları ve ilahi ideolojinin biçimlendirdiği inanç dayanışması önemli ölçüde çözüldü. En azından belirleyici olmaktan çıktı. Artık topluluk örgütlenmeleri, emeğe-halkın çıkarına yararına dayalı düşüncelerin uzlaşmasının bir ürünü olarak yaratılan toplum örgütlenmelerini, yani demokratik ve politik örgütlenmeleri besleyen, yüz yüze ilişkileri ve doğrudan demokrasiyi canlı tutan, inanca bağlı değerleri yeryüzüne indiren bir geleneksel kanal biçiminde varlığını sürdürmelidir. 
Kendini güncelleştirerek kucakladığı tabanın zenginliğini toplum örgütlenmelerine taşıyan, sorunlarını aktaran bir örgütsellik olarak var olmalıdır. 
Bu örgütlü yapının toplumsallaşma araçları, inanç ve inanç uygulamasına ilişkin olacaktır. 

Unutmayalım ki bugün Alevi inancı ağırlıklı olarak işlevsizdir.
Daha doğrusu, yaşama sızma-katılma yeteneğini önemli ölçüde yitirmiş durumdadır. Bu tehlikeli durumun çözümlenmesi zorunluluktur. 
Çünkü tüm Ortodoks dinlerde bu arada Sünnilikte inanç, işlevsizse tehlikesizdir; bu nedenle laiklik ilkesi gereği dünya işleriyle ve toplumsal yaşamla bağı kopartılarak vicdanlara sıkıştırılır; ancak ahlak ve öte-dünya öğretisi olarak yaşamasına izin verilir. 
Alevilikte ise bunun tersi doğrudur.
İşlevsizse tehlikelidir; yaşamın sorgulaması dışında kalarak kemikleşen Alevi inancı, Alevilerin taşıyamayacağı bir inanç-yaşam karşıtlığı yaratır. 
Açıkça belirtmek gerekirse işlevsizlik laiklik için de tehlikeli bir duruma yol açar ve gerektiğinde zor kullanarak vicdanlara sıkıştırılmak gibi bir sonuç üretir. 
Bunun önüne geçebilmek için Alevi inancının yaşama sunulması ve böylece yaşam tarafından sorgulanmasının sağlanması gerekir. 
Çünkü Alevi inancının ilkeleri insanın aklının ve doğanın aklının-inanç diliyle söylersek Tanrı’nın-Hakk’ın aklının- sonuçlarından başka bir şey değildir de ondan. Ancak böylesi bir gelişme sürecinde inanca değişim-dönüşüm kazandırılabilir, geri dönüşümlü duruma getirilebilir. 
Başka türlü bir Alevinin inancıyla kucaklaşması olanaksızdır.

Anlatılan nedenlerle Alevi gelenek örgütü, Alevi inancının özgünlüğünü; bu özgünlüğün ezilen insanlar tarafından Anadolu toprağında üretildiğini anlatmak; anlatılan inancın uygulamasıyla yaşama müdahale etmek göreviyle yükümlüdür. Bu yükümlülüğünü yerine getirdiği gün ya da getirdikçe Alevilik, kendi toplumsallığını dışındaki dinamiklere gösterecektir. 

Konfederasyon, federasyon ve alt birimleri, çağdaş koşullarda yaratılmış bir toplum örgütlenmesidir, yani demokratik kitle örgütleridir. Böylesi bir örgüt öncelikle devrimci bir örgütlenme olmalıdır ve Alevi kesimin ağırlıkla içinde yer aldığı halk yığınlarının çıkarını-yararını savunmalıdır. Tıpkı geçmişte olduğu gibi, Alevi topluluk örgütlenmelerinin özel konumu nedeniyle oynadığı toplumsal rolde olduğu gibi, yalnızca Alevilerin değil, çıkarları bir ve aynı olan diğer halk kesimlerinin demokratik istemlerinin kucaklamalı, demokrasi ve laiklik mücadelesine omuz vermeli, gerektiğinde bu mücadelenin öznesi olabilmelidir. 

Ama diğer yandan Alevilik sorunlarıyla sınırlı topluluk örgütlenmelerini kucaklamalıdır. Kendini besleyen ana damardan yoksun olan ya da bu damarı dışta bırakan, görmezlikten gelen, küçümseyen bir toplum örgütlenmesi şey değil, hiçbir şeydir. 

GELENEK ZEMİNİ
Gelenek zemininde ve Alevi inancının-kültürünün yönlendiriciliğinde canlandırılan ya da canlandırılacak olan bu örgütlenmeler aracılığıyla Alevi kimliği yeniden yapılandırılmalı, inancın ve kültürün gerekleri yaşama geçirilmelidir. 

Özetlersek;
Alevi demokratik örgütlülüğü, geleneksel temelde Alevilerin tümünü kucaklar. 
Alevi olmaktan kaynaklanan sorunların çözümüyle uğraşır. Ancak belirleyici-güdücü-yönlendirici öğesi Alevilerin ezici çoğunluğunun da içinde bulunduğu geniş halk yığınlarının çıkarına dayanır.
Bu çıkarın gereği olarak demokrasi-laiklik mücadelesine omuz verir, bu yolla ülke insanının gelecek alınyazısının belirlenmesine katkı sunar. 

Alevi politik örgütlenmesi yalnız başına siyasallaşamaz.
İnanç yanı da olan bir siyasal hareket laik bir toprakta iktidara taşınamaz. 
O zaman şu soru akla gelecektir.
Alevilerin bir iktidar sorunu olmayacak mı? Doğal olarak olacaktır. 
Peki Aleviler politik mücadele zemininde kendi toplumsallaşmalarını nasıl sağlayacaklardır? Bu konuda Alevilerin olanakları, dışında kalan toplumsal güçlerden ayrıcalıklıdır. 
Çünkü bu toprağın en gerçekçi politikası, Alevi toplumsal mücadeleler tarihidir. Mücadele tarihi içerisinde üretilen ve bugünlere taşınması için on binlerce can bedeli ödenen kâmil toplum tasarımını güncelleştirmek yeter.

İşte Aleviler, bu toplumsal tasarımı güncelleyerek politik zeminde toplumsallaşacaklar ve kendilerinin de içinde yer aldığı iktidara taşınma amaçlı halk hareketinin gündemine yerleştireceklerdir. Halkın beynine, halk hareketinin gündemine taşınır taşınmaz bu toplumsal tasarımı, benim toprağımdaki siyaseti halk çıkarına, terbiye edecektir.

Demek ki halkın çıkarını üretecek her öneri, her uğraş ya da mücadele Alevi demokratik örgütlenmesinin, kendilerinin de içinde yer aldığı politik örgütlenmenin toplumsallaşma araçlarıdır. Toplumsal ilişkileri-çelişkileri taşımaya başladığında, kâmil toplum tasarımını halkın kavga gündemine aktardığında Alevilik toplumsal bir güç olarak öne çıkmaya başlar ve tam da bu noktada, Alevi olmaktan kaynaklanan sorunlar tüm devrimci toplumsal dinamiklerin omuz vereceği halkın çıkarının bir parçası durumuna gelir.

Ezilenlerin dayanışma içine gireceği, ezenlerin kaygıyla tanık olacağı bu işlevli-etkin toplumsallık, politik alana akarak siyaseti terbiye edecek, Alevi toplumsallığını dikkate alan, bu toplumsallığa dönüşümlü bir siyaset üretecektir. Siyasete dönüşümlü bir toplumsallık ve toplumsallığa dönüşümlü bir siyaset yaratıldığı gün, bence sorun çözümlenmenin kanalına oturacaktır.