TURİZMİN TARİHİ
|
Ebru ÖZTÜRK Epilepsi ve Yaşam Derneği Kurucusu ve Başkanı Epilepsi ve Yaşam Platformu Kurucusu ve Başkanı
|
Ülkemizde 1977 yılından bugüne uygulanan Turizm Haftası, ilk önce turizmin başlangıcı oluğu dönem olan Mart ayının 2. Pazartesi turizm günü olarak belirlense de, havaların serin olmasından dolayı 1983 yılında 15-22 Mayıs olarak kabul edilir.
4 mevsimin bir arada yaşanması, tarihi ve termal imkânlarının olması sayesinde, yaz turizmi, kış turizmi, termal turizm, sağlık turizmi, kültür turizm olarak gelişmiş, dağ turizmi ve kongre turizmi konusunda da gelişmekte olan ülkeyiz. Bireysel, grup ve kitle turizmleri de son 30 yıldan bugüne hem sosyal, hem de lüks kategoride hızlı bir şekilde gelişmekte...
Geçmişe günümüze doğru yola çıkarak; turizmin nasıl geliştiğine beraber bakalım... Sümerlerin yazıyı ve tekerleği bulduğu biliniyor. İlk seyahatin Sümerler tarafından M.Ö. 4000 yılında başladığı söylenir. Bunu Finikeliler izler. M.Ö 3000 yılında Çin ve Hindistan’daki gezginler, ticari amaçlı gezmeye başlarlar ki; o dönemde Mısır Piramitleri ile ilgili çeken yerin Mısır olduğu belirtilmekte. M.Ö. 18. yy’da Eski Roma döneminde ilk meyhanenin açıldığı, Hammurabi Yasalarında geçer. M.Ö. 700 yılında Yunanistan’da başlayan olimpiyatlar, M.Ö. 334’de Efes’de sportif çalışmaların devamı, turizmin tarihi olarak kayıtlarda yerini alır. M.Ö. 480-421’de Heredot ilk turist ve seyyah olarak, kültür turizmine adım atmıştır.
Konaklama ise, Selçuklu Devletine uzanır. Birçok yayınlarda, Selçukluların, konaklama konusunda tarihte en son nokta olduğunu belirtilir. 795’de ilk kervansaray örneği ribatlar (sınır güvenliği-stratejik merkezdeki yer) inşa ediir. İlk konaklama turizmine başlandığı, Orhun Yazıtlarından bulunan ‘Monaylık’ konaklama yeri bilgisine dayanarak açıklıyorlar. Selçuklu döneminde kervansaraylar sıklaştı. O zamanlar kervansaraylar vardı. Kervansaraylar, konaklama, yeme, hayvanların korunmasını hizmetlerini içeriyordu. Türklerin ne kadar misafirperver olduğu bilinir. İşte kervansaraylar da ücretsiz konaklamaların olduğu, vakıf desteği ile işletilen yerlerdi...
Osmanlı Devleti döneminde gelir sağlamak için yolların üzerine hanlar da kurulmaya başlandı. Hanlar ticari olarak kurulan mümesseselerdi. Kervansaraylar ile hanlar arasında birçok fark vardı. Kervansaraylar, hayırsever, odaları kapalı olmayan, yerleşim yeri dışında ve Selçuklu Devleti döneminde başlayan konaklama yerleriydi. Oysa hanlar, ticari amaçlı, aile odaları olan, yerleşim yeri içinde, Osmanlı Devleti döneminde yapılan yapılardı.
Ortaçağda en önemli seyahatler, kayıtlarda Haçlı Seferleri olarak geçer. Gelişmiş olan Doğu’dan, Batı bazı şeyleri fark eder ki; ilerleyen süreç rönesansı getirir. Marco Polo, Evliya Çelebi, İbni Batuta tarihte tanınmış seyyahlar olarak bilinir.
İngiltere’deki hanların, posta arabaları için 1485-1892 arasında kurulduğunu kaynaklarda görmekteyiz. İlk barların 1634’de ABD’de Hollandalılar tarafından ‘Cole Yeri’ olarak açıldığı da bilinmekte. 1645’e ise, Venedik’de ilk cafe açılır. 1814 yılında İngiliz Thomas Cook 570 kişinin seyahatini gerçekleştirmesi ile tarihe ilk organizatör olarak geçer. 1838 yılında ise, Great Western tarafından, ilk gemi seferi New York-İngiltere arasında 68 kişi ile turistik seyahat gerçekleştirir.
18. yy ikinci yarısından sonra, dünya çapında turizm gelişir. Ülkemizdeki akış ise, 1892 yılında İstanbul’da Otel Wagon Lits tarafından Pera Palas kurulur ve Şark Ekspresi ile gelen turistler burada ağırlanır. 1955 yılında ise Emekli Sandığı ve Hilton ortaklığı ile ilk zincir otel olarak Hilton İstanbul hayata geçer ve 1956 yılında bunu Divan Otel ile 1966’da Ankara Dedeman takip eder. Turizmcilerin yolunu açmak için 1958 yılında Emek İnş. ve İşlet. olarak kurulup, 1962 yılında Turizm Bankası A.Ş., kısaca TURBAN hayata geçer. TURBAN turistik yerlerin lokomotifi olur ve ülkemizde gerek tarihi, gerek yaz turizminin en güzel noktalarını saptayarak; buralarda turistik tesisler açar. Otelin veya tatil köyünün açılması, o bölgede esnafın hareketlenmesi, o bölgeye altyapının gitmesi ile vuku bulur. Bu çalışmayı diğer firmalar takip eder. Açılan otellerin yıldız sayısını belirler. Yeni kurulan şirketlere kredi için banka görevini de yerine getiren TURBAN, ülkenin geneline bacasız endüstriyi kurar.
1961 yılında eğitimli turizmcilerle yola devam edebilmek için, 1961 yılında Ankara Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi Ulus’da kiralanan yer ile hayata geçer. 2 yıl sonra, Beşevler’deki (artık yıkılan) restoran, pastane, otel, bahçe kısımlarının olduğu otel ile birlikte, okul kurulur. Hem okuyan, hem nöbetçi olarak görev yapan öğrenciler, yaz döneminde yurt dışına staja gönderilir. Köy Enstitülerinin yaktığı çoban ateşlerini, bu sefer turizmciler eğitimli kişiler olarak gittiği bölgelerde yakar, halka turizmi öğretir. 1960’lı yıllardan itibaren Türkiye’de turizm gelişir. Ülkemizde 4 turistik bölge olarak değerlendirilen turizm, Ege-Akdeniz, Kapadokya, Güneydoğu Anadolu ve İstanbul’dan oluşur. İstanbul ile Ege-Akdeniz Bölgesi’ne giden turizmcilerin dedikleri uygulanırken, Kapadokya ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde ‘PATRON ZİHNİYETİ’ devam ettiği için, turizmcilerin birçoğu 2 bölgeden ayrılır. Bu nedenle, Ege Akdeniz ve İstanbul turizm konusunda, diğer 2 bölgeden daha fazla gelişmiştir.
Günümüzde turistin gitmek istediği noktayı sanal ortamdan bulması, bilgi alması ve/ya yorumlaması çok kolay... Bacasız fabrika dediğimiz, 4 mevsimi, tarihi, ılıcaları, yaylaları, denizi olan memleketimizin tek bir şeye ihtiyacı var: Sunulabilmek! Dünyada 2 anfi tiyatro varken, Roma biliniyor, Side bilinmiyorsa, dünyada kayağa uygun kar Alp’ler bilinip; Sarıkamış bilinmiyorsa, dünyada en yoğun peribacası olan Kapadokya’yı ve dünya tarihini değiştiren Göbeklitepe’yi, Mısır Piramitleri kadar bilmiyorlarsa, şapkamızı önümüze alıp, düşünmek gerekir. Bence dikkat edilecek diğer husus ise, yurt dışında 200 yıllık evler koruma altına alınırken, bizde çok daha eski yapılar YANLIŞLIKLA yanıp, yerine bina izni alınabiliniyorsa, bu da diğer düşündürücü konu olmuyor mu? Kültür ve Turizm Bakanımız eski turizmcilerden olduğu için, eminim bazı şeyleri daha net görebilecektir.
Ülkemizin değerinin daha iyi bilindiği, daha çok değer verildiği, yurt içi ve yurt dışına daha iyi sunulduğu günlere yelken açmak dileğiyle, Turizm Haftanızı kutluyorum. Sevgiyle kalın....
|