Yazdır  
AYŞE ANA VE ÇOCUKLARI
HAYATİ OTYAKMAZ

buy low dose naltrexone

buy naltrexone canada blog.paulinesjewelrybox.com

İşgal yıllarında, Aydın yakınlarında karanlık bir sonbahar gecesi. Demirci Mehmet Efe, merak ve heyecan içindeydi. Düşman birliklerinin vadiden geçeceklerini öğrenmiş, kendi kuvvetlerinin hemen tamamını vadinin iki yanına yerleştirmişti. İşte, şimdi vakit gece yarısını geçtiği halde, ne tepelere yerleştirdiği zeybeklerinden dönen olmuş, ne de onlardan bir haber getiren...

Demirci Efe, büyük bir merak içindeydi. Derken bir kadın sesi gecenin karanlığını yırttı:

-Bırakın geçeyim! Demirci Mehmet Efe’yi göreceğim.

çadırının önüne çıkan Demirci Mehmet Efe, karşısında orta yaşlı bir kadınla üç çocuk gördü. çocukların en büyüğü on dört, en küçüğü ise on yaşlarında ancak vardı...

Kadın, Demirci’ye baktı... Sonra da:

-Demirci Mehmet Efe sen misin?

-Benim!..

-Buraların komutanı olan Demirci?

-Hee bacım...

Bunun üzerine kadın, küskün ve öfkeli olarak sordu:

-Ne demeye zeybeklerini saldın vadiye?

Bu soru karşısında Demirci, izahat vermek gereğini duydu:

-Ana, dedi. Düşman kuvvetlerinin vadiden geçeceğini haber aldık. Zeybekleri bu yüzden..

Kadın, Efe’nin sözünü kesti:

-Yanlış haber almışsın Efe, yanlış!

Düşman bizim köyün ardından dolaştı. Sanırım gün ışımadan burayı basacak...

-Ne diyorsun sen, ana?

Dediğimi diyorum oğul! Dün akşam zeybeklerin vadiye aktıklarını gören bizim köyün çocukları da peşlerinden akıp gittiler. Ben de düşündüm ki, düşmanda biraz akıl varsa vadiden geçmez... Köyün ardından dolaşır, ormanın içinden doğruca buraya varır. Bunun üzerine oğullarımı yanıma alıp bir tepeye tırmandım. Bekledim. İşte dediğim gibi oldu. Düşmanın ilk askerlerini görünce de atlarımıza atlayıp buraya koştuk. Demirci Efe, senin askerlerin vadide boşuna beklerler...

Demirci Efe, hayretler içinde kalmıştı. Bu yiğit Türk kadınına da hayran kalmıştı:

-Sana inanıyorum ana, dedi. Yalnız bunu önceden nasıl hissettin?

-Eee oğul, ben şehit kızı, şehit karısı, şehit anasıyım. Onların hepsinin yüreği şu göğsümde çarpar... Burada adamın az. Vadiye gönderdiklerin tez elden buraya yetişmezlerse düşman hepinizi telef eder...

-Haklısın ana. Şimdi sen çocuklarını al, şu gerideki çadırlarda biraz istirahat et. Sen görevini yaptın. Düşmanın geleceği varsa, göreceği de var demektir!

-Olmadı Efe, olmadı oğlum... Sen zeybeklerini alıp, ileride onları karşıla. Düşmanın planlarını alt üst et. Onlar sizi görmeden doğru buraya gelsinler. Ben çocuklarımla onları karşılar ve son kurşunumuza kadar oyalarım. O zaman sen askerlerinle arkadan çevirir, gebertiverirsin kefereleri...

-Sen bunun ne demek olduğunu biliyor musun ana?

-çok iyi biliyorum. Ben bu güne kadar yaşadımsa, bugün ölmek için yaşadım. Sen Demirci Efe’sin. Bütün çevrenin gözü sende. Herkes sabahleyin senden zafer müjdesi bekler. Biz ölsek şehidiz, kalsak gazi... Sana biraz vakit kazandırmak için, bir kadınla üç çocuk çok mu?

Demirci Efe’nin taş gibi yüreği kuş tüyü gibi yumuşamış, gözlerine yaş hücum etmişti:

-Ana, ana! Hiç kimse çocuklarını böylesine feda edemez!