İnsan, sevdiği kişiye özlem duyar.
Güven köprüsü oluşturur.
Güven duygusu, insan hayatında önemli bir yer tutar.
Bir başkasına güvenmek neden bu kadar zordur?
Hayatımıza derin anlamlar yükleyen ve değerli hissettiren güven kavramı, nerede başlar?
Nasıl akış alır?
Devamı nasıldır?
Ne zaman sonlanır?
SEVGİ DEVREDE
Üzerinde yoğun tartışılması gereken konunun bilimsel analizini saptamak adına, Dünya Değişim Akademisi uzmanlarından görüş aldık.
Tahmin edemeyeceğimiz cevaplarla karşılaştık.
Uzmanlar diyor ki;
“Aşk, âşık olunanla, aynı yerde olma özlemidir.
Aynı yerde olmayınca, yan yana durmayınca, özlem acı verir.
Âşık olunan bir sığınaktır.
Sığınak yeteri kadar güvenilir değilse, âşık olan acıya karışır.
Kişi kendinde olmayan güveni âşık olunanda arar.
Ama bulamaz.
Çünkü, kendine güvenmeyen, kimseye güven bağlayamaz.
Kırılmanın acı sonuçları ortaya çıkar.
Birey zihnindeki aşk idealini bir başkasına yansıtır.
Ona yaslanır.
Zihindeki ideal âşık kalıbı karşılık bulamayınca, acı katlanır.
“Hayalimdeki âşık bu değildi!” tepkisi ayaklanır.
Hayaller gerçeklere evrilmemiştir.
Düş ile düşünülen arasındaki ince çizgi zedelenmiştir.
GERÇEK OLMAYANIN PEŞİNDE
Aşk biter ve kişinin içinden bir şeyler kopup gider.
O kopan şey nedir?
Hayaller.
Beklentiler.
Bil ki, hayaller her zaman yok oluşlara gebedir.
Acı gelecek ve çekilecektir.
Asıl olan hayali aşkın peşinden gitmeyi bırakma iradesidir.
Özdeki aşkı bulmak ve gerçeği keşfetmektir.
Biten aşk, zaten hayalidir.
Gerçek aşk, benliğin sahibidir.
Aradaki derin uçurumu acılar doldurur.
Hayaldeki âşık ile hayattaki kişi arasında mesafe aşkı yoğurur.
Hayaller, aşkın açtığı derinliği doldurmaya yetmez.
Sızı veren boşluk ne ile doldurulacaktır?
Boşluğun ilacı, acının tadıdır.