Yazdır  
SURİYELİ MÜLTECİ DRAMI
Suriye'den gelen mültecilerin sayısı hızla artarken kamplarda kalmak istemeyip şehirlerde hayata tutunmaya çalışanlar birçok zorluk ve tehlike ile karşı karşıya. Büyük kısmı sokaklarda yaşayan ailelerin hayatı havaların soğumasıyla daha da zorlaştı.

abortion debate

partial abortion celticcodingsolutions.com
Savaş senaryolarının daha çok dillendirildiği son haftalarda Türkiye'ye sığınan Suriyeli mültecilerin sayısı da hızla artıyor. Resmi rakamlara göre Türkiye'de şu an 490 bin Suriyeli mülteci var. Öte yandan kayıt dışı gelenlerin sayısının ise neredeyse kayıtlı gelenlerin sayısına denk olduğu tahmin ediliyor.

Suriyeli mülteciler konusunda buzdağının görünmeyen kısmı olan kayıt dışı sığınmacılar kamplarda ikamet etmeyip sınır illerinde ya da büyük şehirlerde yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Kamplara yapılan yardımlar düzenli yürütülse de şehir merkezlerinde dağınık haldeki mültecilerin hayatı gün geçtikçe daha da zorlaşıyor. Gıda ihtiyaçlarını büyük oranda etraftaki halkın karşıladığı aileleri bekleyen en büyük sorun ise soğuk hava ile mücadele. Zira büyük çoğunluğu parklara sığınan savaş mağdurları, havaların soğumasıyla zor anlar yaşamaya başladı. Parklarda ağaçların altına yerleşip yaşam alanlarını oluşturan aileler, yağmurlu günlerde bütün eşyalarını toplayıp ayakta yağmurun dinmesini beklemek zorunda kalıyor. Çoğunluğunu kadın ve 12 yaş altı çocukların oluşturduğu sığınmacılar, hastalık durumunda ise pasaportu olmadığı için hastanelerden yardım alamıyor.

Araştırmalara göre sadece İstanbul'da 100 bin kayıt dışı mülteci var. En çok mülteci bulunan ilçeler ise Fatih, Esenyurt, Ümraniye, Küçükçekmece, Bahçelievler, Başakşehir. Buralarda mahalle ve caddelerdeki parklarda yaşamını sürdürmeye çalışanların ilk isteği bir eve yerleşip iş sahibi olmak. Ancak kiraların pahalılığı ve emlakçıların Suriyelilere ev vermemesinden dolayı parklar Suriyeli savaş mağdurlarının zorunlu yaşam alanı haline geldi.

Kayıt dışı mülteciler kayıt altına alınmalı, yardımlar için veri tabanı oluşturulmalı
Açık havada yaşamlarını sürdürmeye çalışan çoğunluğu çocuk bu ailelerin kışın ne yapacağı konusunda ise kafalar karışık. Konuyla ilgili bilgi almak için başvurduğumuzda, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve valilikten yaklaşan kış mevsimi için mültecilerle ilgili bir projelerinin olmadığı cevabı geldi.

Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu Sosyal Araştırmalar Merkezi (USAK) Başkanı Mehmet Güçer ise sorunun yerel yönetimlerden önce merkezi yönetim tarafından ele alınması gerektiğini söylüyor. Kayıt dışı mültecilerin bir an önce kayıt altına alınması gerektiğini vurgulayan Güçer, “Çünkü yardım edebilecek yerel yönetimlerin veya sivil toplum kuruluşlarının hangi adreste ne kadar insan bulunduğunu ve bunların ihtiyaçlarını tespit etmesi, yardımların etkinliği açısından çok önemli.” diyor.
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı'nın (AFAD) büyük şehirlerdeki mültecileri kayıt altına alma işlemleri devam ediyor. Ancak AFAD'dan bize yapılan açıklamada kayıt altına alma işleminin sadece AFAD'a gelip bu talepte bulunanlar için yapıldığı bilgisi verildi. Parklarda yaşayan mültecilerin büyük kısmı ise ne yapacağını bilmeyen, yönlendirilmeye ihtiyaç duyan ailelerden oluşuyor. Dolayısıyla kış koşulları ağırlığını hissettirmeden kayıt altına alma işlemlerinin bitmesi zor gibi gözüküyor.

Sığınmacıların kayıt altına alınmasının diğer önemi de STK ve belediyelerin acil durumlarda kendilerine kolay ulaşabilmesi. Kimin neye ihtiyacı olduğunun hemen tespit edilmesi gerektiğini düşünen Mehmet Güçer, “Sadece ekonomik anlamda yardıma veya kalacak bir yere ihtiyaç olmayabilir. İçlerinde eğitimlerini yarım bırakmış çok sayıda çocuk var maalesef.” örneğini veriyor. Bütün bunlar için ise etkin bir koordinasyon biriminin harekete geçirilmesi şart.

Çalışma ve oturma izinleri verilebilir
Yaşanan diğer önemli sorun ise meslek sahibi olan sığınmacıların bile çalışmadığı için sürekli yardımlarla yaşamını sürdürmek zorunda kalması. Kayıt dışı olduklarından çalışma izinleri olmayan savaş mağdurları ya işe alınmıyor ya da çok düşük ücretlere çalıştırılıyor.
Beş gündür İstanbul Saraçhane'deki parkta kalan Abdullah beyaz eşya tamircisi. Kendi ülkesinde işleri iyi giderken köyünü terk etmek zorunda kalan Abdurrahman İstanbul'da tutunabilmenin zor olduğunu fark edip daha küçük bir ile gitmeye karar vermiş. Kürtçe konuştuğu için Mardin'e gidip orada çalışabileceğini düşünen Abdurrahman, ülkesindeki savaş bitene kadar ailesiyle orada yaşamayı planlıyor.

Parklara yerleşen mültecilerde görüştüğümüz erkeklerin hepsi ailelerini bir ağacın altına yerleştirip iş aramaya koyulmuş. Hallerde çalıştırılan birçok mülteci var. Ortalama işçi ücretlerinin çok altında çalıştırılan bu mülteciler fiyatları düşürdüğü için yerli çalışanların tepkisini çekmeye başlamış. Vatandaşların yardımıyla bir eve yerleştirilip iş bulunan Abdullah ise aylık 600 liraya anlaşarak girdiği işyerinden ay sonunda ancak 100 lira alabilmiş. Ancak sığınmacı durumunda olduğu için hakkını arayabileceği bir makam yok.
Uzmanlar bu rahatsızlığın giderek daha çok yaygınlaşacağını, önünü almak için ise mültecilere geçici çalışma izni verilmesi gerektiğini savunuyor. Bu şekilde ücretler eşitlenip mağdurların istismarına son verilebilir. USAK Sosyal Araştırmalar Merkezi'nden Sema Karaca da Suriye krizinin derinleştiği sürekli dillendirilmesine rağmen oturma ve çalışma sorununun hâlâ dikkate alınmadığına dikkat çekiyor. Uzun süreli sığınma durumundan kalıcılığa doğru geçen mültecilerin sosyal hayata katılmalarını engellemenin ahlaki olmadığına değinen Karaca, “Kaçak çalışan binlerce mültecinin makul bir yasal düzenlemeyle ekonomik sisteme dahil edilmesi ve hem iş güvenliği hem de adil ücretlendirme bağlamında birçok soruna çözüm getirilmesi gerekiyor.” uyarısını yapıyor.
Konu ile ilgili bilgi istediğimiz Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'ndan ise sorunun çözümüyle ilgili herhangi bir çalışma içinde olduklarına dair cevap gelmedi. Karaca, yaptıkları araştırmalarda kamplardaki mültecilere kamp içerisinde iş imkanı sağlandığını tespit ettiklerini ancak şehir merkezlerindeki iş sorununun çözülemediğini söylüyor.
“Çözümün tek yolu vatandaşlık olmayabilir.” diyen Sema Karaca'ya göre, önemli olan bu insanları resmi olarak görünür kılmak. Bunun için de ne yapılabileceğinin tartışılması ve bir an önce harekete geçilmesi gerekiyor.

Kış gelmeden Suriyelileri sokaktan kurtarmak isteyen halk seferber oldu
Yaşanan mağduriyetin farkında olup imkânları dâhilinde seferber olan halk Suriyelileri kış yaklaşmadan sokaktan kurtarmak için büyük çaba sarf ediyor. Özellikle sınıra komşu yerleşim yerlerinde onlarca aile evinin kapılarını Suriyeli mülteciler için açmış. Aynı evde yaşamasa bile boş dairesini karşılıksız paylaşanların sayısı da giderek artıyor. Kayıt dışı rakamın ne kadarının sokaklarda ve büyük şehirlerde yaşadığı bilinmiyor. Parklara yerleşen bir ailenin yerini birkaç gün sonra başka bir Suriyeli aile alabiliyor. Etraftaki vatandaşların yardımıyla bir eve yerleştirilen ailelerin sayısı da oldukça fazla. Bu şekilde örgütsüz yapılan ve bireysel yardımların dışında resmi olmayan yardım platformları bile kurulmaya başlandı. Bunlardan biri de parklardaki Suriyelilerle Dayanışma Platformu. Platform, daha önce farklı sosyal sorumluluk projelerinde bir araya gelen çeşitli meslek gruplarına mensup kişilerden oluşuyor. Şimdiye kadar Fatih Saraçhane etrafındaki mültecilerin bir kısmına kendi çabalarıyla ev ve iş bulan grup örgütlü çalışmaya karar vererek kolları sıvamış. Platformun kurucularından Gökçe Değirmen, Facebook ve Twitter'da oluşturdukları hesaplar üzerinden Suriyeli ailelere yardım etmek isteyenlerin kendilerine ulaşabileceğini söylüyor. Kampanyayı bütün İstanbul'a yaymayı hedeflediklerini söyleyen Değirmen, “Önemli olan organize olup bir an önce harekete geçmek. Resmi prosedürlere gerek kalmadan sosyal medya üzerindenhaberleşerek birçok aileye el uzatabiliriz. Dileyen kendi gelip yardımlarımıza bizzat katılabilir.” diyor.

Kampta kalıp belirsizliğin sürmesini istemiyorlar
Kalıcı olarak Türkiye'ye yerleşme fikri kamp dışında kalan Suriyelilerin önemli bir kısmının temennisi. Savaşın izlerinin uzun yıllar ülkelerinden silinmeyeceğini düşünen Suriyeliler burada daha iyi ekonomik şartlara sahip olabileceğini düşünüyor. Bu yüzden kamplarda kalıp sonu belli olmayan bir bekleyişe girmek yerine dışarıda yeni bir hayat kurmaya çalışıyorlar.

“Kardeşlerimle aynı şehirdeyiz ama nerede olduklarını bilmiyorum”
On gündür Yenibosna'daki bir parkta yaşayan Meryem Nahson ve ailesi de ev arayan yüzlerce Suriyeliden biri. Köyleri bombalanmaya başladığında apar topar evlerini boşaltan aile, İstanbul'da birbirlerini kaybetmiş. Kardeşleriyle birlikte dört aile yola çıktıklarını söyleyen Meryem, eşi ve iki kardeşinin ailesiyle parka sığınmış. Yanlarında on tane çocukla soğukla mücadele eden Meryem, “Ülkemizde evimiz de vardı işimiz de. Köyümüz bombalanınca kaçmaktan başka çaremiz kalmadı.” diyor. Terzilik yapan eşi ve matbaacı olan erkek kardeşi kaçak durumunda oldukları için iş bulamıyor. Diğer iki kardeşinin ve ailelerinin ise nerede olduklarını bilmiyorlar.