Bahçeşehir Hakikat Cemevi Derneği
etkinlik serisi güzel ve özel bir programla devam etti.
14 Ekim 2023 Cumartesi akşamı idrak edilen organizasyon yüksek boyutlu, tempolu, duygulu, dolu dolu ve sürprizliydi.
Hafta sonu zamanlarını, yemek sofralarını feda edip emeğe saygıyı seçen katılımcılar, geceye değer işleyen konuklar kadar, alınterinin baş imzacılarından dernek başkanı Aslan Yıldırım’ın atmosferden ilham alan gözyaşları her yönüyle kıymetliydi.
Samimiyet ve iyi niyetle pekişen cemin yüreklerde bıraktığı lezzet, geceye tanıklık eden herkese sıcak enerjiler yükledi.
VAROLUŞ ÜZERİNE
Konuşmalar Alevilik inancında yaradılış ve varoluş kavramlarının ele alınmasıyla başladı.
Hasan Harmancı, Alevi İlkeleri kitabının öyküsünü ve yazılma amacını anlattı.
Varoluş tartışmasında en eski bilginin
“Enuma Elis” ile referans aldığını (Enûma Eliš Antik Mezopotamya'da yazılmış yaratılış destanına verilen isimdir.
Bu ismin verilmesinin sebebi destanın başlangıç metninin ilk iki kelimesi olup, manası ''yukardayken'' dir.
Destan, yaklaşık 1000 satırlıdır ve 7 farklı çivi yazısı tabletine yazılmıştır.)
daha sonra su, tanrılar, iyilik, kötülük üzerine felsefeler oluştuğunu, bilginin gökyüzü, ışık, ay gibi simgesel ifadelerle kullanıldığını aktardı.
İlk çağ izlenimleri, düşünce biçimleri, Aleviliğe dayatılanlar, Aleviliğin Farsça ile başlayan tarihi mercek altına alındı.
Gelişkin toplumsal düzen ve varacağı nokta, robotlar ve yapay zeka, yeni bilgi alanları, arka beyin, kendi kodlarımız, başlangıç ve son, kainatın jübilesi, 15-20 yıl sonrası teknolojinin geleceği seviye ve Alevi bilgeliği konuları analiz edildi.
Sunum, Alevi düşünen toplumların sadece Aleviler ile sınırlı olmadığı tezi ile bitirildi.
Doğuş ve varlığa geliş sürecinde,
Zerdüşt
Kakailer
Nusayriler
Durziler
Saibiler
Ezidiler
Ezdanlar
İsmaililer
Aliahiler toplumlarının üretimleri, etkileşimleri değerlendirildi.
BİLGİ DEVRİMİ
Doktor Rıza Akdeniz, kozmik genişleme teorisini işledi.
Bing bang tezinin içeriği, ozonlar, protonlar, 8 atomlu karbon, izotop, RNA, DNA, canlılık, su patlamaları ve evrenin varoluş bilimselliğini irdeledi.
Piri Er esprili anlatımıyla, Abbas Tan sosyolojik yaklaşımıyla, Mehmet Turan rasyonel tarzıyla, Gani Pekşen nefesiyle, sazıyla, Metin Karataş deyişlerle notalarla akışa güç verdi.
Programın niteliği ve kalitesi tüm yorgunlukları sildi, umutları tazeledi.
PİŞMEYE DEVAM
Haberi gazeteci yorumuyla zenginleştirelim;
Aleviliğin alanı çok geniş, çok kapsamlı.
Bizler gibi birçok insan saygıdeğer hatiplerin, dedelerin, yazar ve akademisyenlerin ifadelerinden, söylemlerinden, iletişim servislerinden fazlasıyla besleniyoruz.
Bilmediklerimizi öğreniyor, yarım bıraktıklarımızı tamamlıyoruz.
Demleniyoruz, pişiyoruz.
Aleviliği dar kalıplar içine sığdıran, ezberci mottolara sarılan, hurafe, kadercilik, peşin kabul gibi eşiklere mahkum bırakan, sisteme entegre olan anlayışların dışında, sosyoloji, teoloji, kuramsallık, materyalist mantık, sorgulama ve sonuca ulaşma yollarında özgürce seyahat ediyor, gelişim ve bilinçlenme yaşıyoruz.
Anlatıcılarda kibir yok, ego yok.
Birikimden, deneyimden, bilgi sermayesinden sızan ulvi tavırlar var.
Kimse kimseyi ezmeye, aşağıya çekmeye, itibarını zedelemeye kalkışmıyor.
Dinleyici kitlesi hangi inanç katmanında ve eğitim donanım harmanında olursa olsun, gelen tüm sorular olgunlukla karşılanıyor, sabırla yanıtlanıyor.
Üstenciliğin yerini tevazu, dayatmacılığın yerini sonsuz anlayış ve hoşgörü alıyor.
Zannedildiği gibi sivil katılımcı profilinin tamamı sosyalist, komünist, ilerici kesimden oluşmuyor.
Aralarında seküler karakterler de var, ulusalcılar, sağ politik çizgiye yakın olanlar da. Aileler eşli, çocuklu geliyor.
Analı babalı teşrif edenler, komşusunu akrabasını getirenler bir kaç fikirsel temasın ardından ortama adapte oluyor.
Herkes bir ağızdan deyiş söylüyor, nefes oluyor.
DEĞİŞİM YAKINLAŞTIRIR
Bahçeşehir Hakikat Cem Evi kültürel, sanatsal, eğitsel projelerini, sosyal odaklı söyleşi ve etkinliklerini ilk günden beri takip ediyoruz.
”Bunlar Alevi düşmanı”
“Akp ajanları”
“Allah’sızlar kervanı”
“İlk kongrede hepsini yollarlar”
”Öyle bir tepki gelir ki toplum içine çıkamazlar” diye yorum getirenlerin çoğunda, öfke tortularının çözüldüğünü, yaşananlara dair merak örüldüğünü ve gerçekler konuşulup yazıldıkça hırsların gömüldüğünü görüyoruz.
Söz konusu değişimi anlamlı ve olumlu buluyoruz.
Çünkü dernek yönetimi;
Buraya işçiler gelsin, patronlar girmesin demiyor.
Sol düşünce hattı dışında kimse bizi dinlemesin demiyor.
Yerimiz sınırlı, her toplantıya katılan dostlar sandalyeye oturmalı, yeniler ayakta kalsa da olur diye ötekileştirme hali asla yok.
Aksine herkes birbirine yer veriyor, el sıkıyor, yüreğini seriyor.
GERÇEKLE YOĞRULMAK
Kimsenin konuşmaya cesaret edemediği konu başlıkları tek tek tartışmaya açılıyor.
Bilgi demetleri ortaya dökülüyor.
Gerçekle yoğrulma evresi başlıyor.
Işığın aslında mor renge denk olduğu, uzaklaştıkça kırmızı, yaklaştıkça mavi göründüğü, inci tanesinin yaşamı böldüğü, gidenlerin ardından dillenen ‘devr i daim olsun’ ‘yeri cennetlik olsun’ söyleminin gerçeklikle ilintisi, ölüm kelimesinin yok oluşa değil, değişim ve dönüşüm düşüncesine hizmet etmesi gerektiği, Aleviliği sonu belli olmayan hüsranla sınava çeken zihniyetin, tarihsel bilgi ve belgelerde düştüğü yanlışlar anlatılıyor.
Alevilikte devriye, hakka yürüme kavramı, kendi değerlerine yabancılaşma tehlikesi ve kaynak içi anlatımlar tartışılıyor.
Yunus Emre’nin 14.yüzyıldaki şiirlerinden örnekler veriliyor.
Aşıklar, ozanlar, mürşidler, pirler tarihi paylaşılıyor.
Aşık Veysel’in sözlerinden sonuçlar çıkarılıyor.
“Aynı vardan varolmuşuz” anlatımının derinliğine iniliyor.
Aleviliğin 14 bin yıl değil 70-80 bin senelik köklü üretiminden feyz alınması gerektiği, takiye yani olduğu gibi görünmeme denemelerinin oluşturduğu zararlar, 7 ulu ozan, 12 imam zorlaması açıklığa kavuşturuluyor.
Aleviliğin İbrani dinlerle alakası olmadığı, İslam’la ilgisinin bulunmadığı, imamcı tavrın reddedilme, gerçeklerin yeniden istihdam edilmesi arayışının önemine vurgu yapılıyor.
Biz Hacı Bektaş’ın fukarasıyız deniliyor.
Boş inançlardan, bizi anlatmayan, bize ait olmayan değer yargılarından silkelenmeliyiz çağrısı yapılıyor.
“Karıncanın tanrısı karıncadır.
Allah baba diyen İslam anlayışının tanrıyı insanlaştırma çabası en büyük tanıktır.” ifadeleriyle, yaradılış ve varoluş kavramları sentezleniyor.
Veysel’in dizeleri ile durum özetleniyor;
Dalgın dalgın seyreyledim alemi
Renkler ne çiçekler ne koku ne
Bir arama yaptım kendi kafamı
Görünen ne gösteren ne görgü ne
Çeşitli irenkler türlü görüşler
Hayal midir rüya mıdır bu işler
Tatlı muhabbetler güzel sevişler
Güzellik ne sevda nedir sevgi ne
Göz ile görülmez duyulan sesler
Nerden uyanıyor bizdeki hisler
Şekilsiz gölgesiz canlar nefesler
Duyulan ne duyuran ne duygu ne
Kimse bilmez dünya nasıl kurulmuş
Her cisime birer zerre verilmiş
Cümle varlık bir kuvvetten var olmuş
Gelen ne giden ne yol ne yolcu ne
Herkese gizlidir bu sırr-ı hikmet
Her nesnede vardır bir türlü ibret
Veysel'i söyletir bir büyük kuvvet
Söyleyen ne söyleten ne Tanrı ne?