Yazdır  
7.nci PADİŞAH
Fatih Sultan Mehmed
Babası: İkinci Sultan Murad
Annesi: Hümâ Hatun
Doğumu: 29 Mart 1432
Vefatı: 3 Mayıs 1481
Saltanatı: 1451 - 1481 (30) sene

Eşleri: Gülbahar Hatun; II. Bayezıd ile Gevher Sultan'ın annesi
Gülşah Hatun; Karamanoğullarından İbrahim Bey'in kızıdır.
Sitti Mükrime Hatun; Dulkadiroğlu Süleyman Bey'in kızıdır.
Çiçek Hatun; Türkmen Beyi kızıdır.
Helene Hatun; Mora Despotu Demetrus'un kızıdır.
Anna Hatun; Trabzon İmparatoru'nun kızıdır; evlilikleri kısa sürmüştür.
Alexias Hatun; Bizans Prenseslerindendir.

Erkek Çocukları: Mustafa, İkinci Bayezıd, Cem, Korkud.
Kız Çocukları: Gevherhan Sultan.

 
        Fatih Sultan Mehmed, Osmanlı padişahlarının en büyüklerinden biridir. Sultan II. Murad’ın oğludur. Annesi, Sinop Hükümdarı İsfendiyar Bey’in kızı Hatice Halime Hümâ Hatun’dur. 30 Mart 1430 yılında Edirne’de doğmuştur.
        Fatih Sultan Mehmed, ilki 1443¢de, ikincisi de 1451 yılında olmak üzere iki defa tahta çıkmıştır. 31 yıl padişahlık yapmıştır. 1453 senesinde İstanbul¢u fethederek; hem Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’in müjdesine mazhar olmuş, hem de Orta Çağ’ı kapayarak Yeni Çağ’ı açmıştır.
        Fatih Sultan Mehmed’in babası Sultan II. Murad Han, âdil ve büyük bir padişahtı. Ayrıca bilgin, şair ve dindar bir insandı. Henüz küçük bir şehzade olan oğlu Mehmed’in iyi bir şekil-de yetişmesi için, büyük bir gayret gösterdi. O’na, devrinin en meşhur ilim adamlarını hoca olarak tuttu. Oğlu Mehmed’i, bu bilginlere emanet etti.
        Fatih Sultan Mehmed’in ilk hocası Molla Gürâni’nin, Fatih’in yetişmesinde büyük emeği geçti. Molla Gürâni, Fatih’e sürekli olarak;
“ Haramdan uzak durmasını, bir belâdan kaçar gibi haramlardan sakınmasını” öğütlüyordu. Fatih, hükümdar olduktan sonra bile hocasına saygıda kusur etmemiştir. Molla Gürâni’yi görünce, camide dahi olsa ayağa kalkarak O’nu selâmlamıştır. Fatih Sultan Mehmed daha sonra, Molla Hüsrev ve Akşemseddin gibi çok değerli âlimlerden ders alarak iyi bir eğitim ve öğretim görmüştür.
        Fatih daha on iki yaşında bir şehzade iken, babası tahtı O’na bırakarak kendisi Manisa’ya çekildi. Osmanlı tahtına on iki yaşında bir çocuğun geçtiğini gören Haçlılar, savaş için hazırlıklara başladılar. Sultan Mehmed, bir durum değerlendirmesi yaptıktan sonra, babası Sultan Murad’ın tekrar tahta çıkması için haber gönderdi. Tehlikeyi ciddiye almayan II. Murad:
    “Görelim bakalım, oğlumuz nasıl padişahlık eder,” diyerek bu teklifi reddetti. Bunun üzerine genç padişah Sultan Mehmed, babası Sultan II. Murad’a şu mektubu yazdı:
    “Eğer padişah biz isek; size emrediyorum, hemen gelip ordumuzun başına geçin. Yok, eğer padişah siz iseniz, derhal gelerek devletinizi savunun.”
       Sultan II. Murad, oğlundan aldığı bu mektuptan sonra hemen ordularının başına geçti. Haçlı ordusunu Varna’da bozguna uğratarak şanlı bir zafer kazandı.
        Fatih Sultan Mehmed tahta çıktıktan sonra, bütün enerjisini İstanbul’un fethi için harcadı. İstanbul’u alarak hem Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’in müjdesine ulaşmak istiyor; hem de Osmanlı topraklarının tam ortasında kalan bu şehri alarak, ülkesini rahatlatmak istiyordu. Bu gaye ile hemen hazırlıklara başladı. O zamana kadar kimsenin aşmayı başaramadığı Bizans surlarını yerle bir edecek topların dökümünü gerçekleştirdi. Daha sonra Boğaz’ın Rumeli yakasına bir hisar (Rumeli Hisarı) yaptırarak, Bizans’ın Karadeniz’le olan bağlantısını kesti.     
       Nihayet 53 gün süren bir kuşatmadan sonra, 29 Mayıs 1453’de İstanbul’u fethetti. Artık İstanbul semalarında Ezan sesleri yankılanıyordu.
       Fatih’in İstanbul’u fethi ile Orta Çağ kapandı ve Yeni Çağ başladı. Bu olay dünya tarihinin dönüm noktalarından biridir. Bir İtalyan tarihçi, İstanbul’un fethiyle ilgili olarak şöyle diyor:
   “İstanbul’un alınmasını sağlayan nedenlerin başında, Türk ordusunun üstünlüğü ve Fatih’in askerî dehası gelmektedir. Orta Çağ’a son veren Türkler, yeni bir savaş tekniği ortağa koyarak, Yeni Çağ’ı açtılar. Tarihte uçan füzeleri, ilk defa İstanbul’un fethi sırasında Fatih kullandı. Bu füzeler daha sonra yüzyıllarca unutuldu. İnsanlık bu füzeleri, ancak daha sonradan 20. yüzyılda kullanmaya başladı.”
        İstanbul’un fethini bizzat gören ve o zamanlar Bizanslı bir prens olan ünlü tarihçi Dukas, İstanbul kuşatması sırasında Fatih’in gemilerini karadan yürütüşünü şu şekilde anlatmaktadır:
    “Böyle bir olayı kim gördü ve kim yapabildi?.. Neslinin en büyük padişahı olan Fatih Sultan Mehmed, gemilerini denizler yerine dağların, tepelerin üstünden geçirerek Haliç’e indirdi. Böylece Bizans’ı mahvetti.”
       Bir başka yabancı tarihçi olan Schlumberger de Fatih’i ve İstanbul’un fethini şöyle anlatı-yor:
    “Fatih’in İstanbul’u alması, tarihin en büyük olaylarından biridir. Türkler’in İstanbul’u fethi, Avrupa’nın kaderi üzerinde olumlu etki yaratmıştır. Bu fetih, tarihin akışını değiştiren bir olay olmuştur. Özellikle o devirde yeni bir silah olan ve Fatih Sultan Mehmed’in mührünü taşıyan topun zaferidir.”
       Fatih Sulan Mehmed, büyük bir asker, âdil ve büyük bir devlet adamı, dindar bir insan, şair ve yazar bir hükümdardı. O, samimi bir Müslüman’dı.
       Fatih, hükümdarlığı süresince yirmiden fazla devleti ve üç imparatorluğu tarih sahnesin-den silmiştir. Yabancı tarihçilerden Zorzo Doflin, Fatih’i bizzat görüp konuşan bir yazardır. O, Fatih’i şöyle anlatıyor:  
    “Nadiren gülerdi. Zekâsı daima çalışma hâlindeydi. Çok cömert ve hoş görülü bir in-san olan Fatih, kararlı bir insandı. Soğuğa ve sıcağa karşı dayanıklıydı..”
       Fatih, kesin konuşur, kimseden çekinmezdi. Arapça ve Farsça’dan başka, Yunanca ve Sırpça’yı çok iyi anlar ve konuşurdu. Matematik, tarih, coğrafya ve felsefe ilimlerinin bütün inceliklerini bilirdi. Avrupa haritası sanki kafasının içindeydi. İnce yüzlü, uzunca boylu, saygıca korku uyandıran bir yapısı vardı.                                   
       Fatih, nefsine hâkim, İslâmiyet’e son derece bağlı, estetik ve sanata önem veren, ilim a-damlarını koruyup kollayan bir insandı. Ayrıca çok hoş görülüydü; Fetih günü Fatih’in gösterdiği af, insana saygı ve inanca verdiği hürriyeti görenler hayran kaldılar. O, Osmanlı’ya bağlı olarak yaşayan hiçbir insanın inanç ve din hürriyetine müdahale etmemiştir. Bu yüzden dolayı Avrupalılar’ın bir kısmı:
    “Başımızda kardinal serpuşu görmektense, Osmanlı sarığı görmeyi tercih ederiz” diyerek, Osmanlı hâkimiyetini severek ve isteyerek kabûl etmişlerdir. 
     “Avnî” mahlâsıyla şiirler de yazan Sultan Fatih, aynı zamanda büyük bir şairdir. Bir şiirin-de şöyle diyor:
      “ Yokdürür zulme rızâmız,
      Adle biz mâilleriz.
      Gözleriz Hakk’ın rızâsın,
      Emrine kâilleriz.”
       Fatih Sultan Mehmed daha genç yaşta iken, devlet yönetme sanatının bütün inceliklerini öğrenmişti. Türk-İslâm sanatının bütün detaylarını bilirdi. O, zamanın en yüksek teknolojisini kullanarak bütün dünyayı şaşkına çevirdi. Fatih, saltanatı boyunca ilme ve ilim adamlarına en yüksek değeri veren bir hükümdar olmuştur. Bugünkü İstanbul Üniversitesi’nin temeli, denebilir ki Fatih zamanında atılmıştır.
       Kuruluşundan itibaren bir kara devleti olan Osmanlı Devleti, Fatih’in İstanbul’u fethiyle denizlerde de gelişmeye başladı. Kuvvetli bir donanmayla, bütün Ege adaları fethedildi.  
      Yirmi iki yaşında İstanbul’u fetheden Fatih, hükümdarlıkta bulunduğu sürece fetihten fetihe koşarak, Osmanlı Devleti’nin sınırlarını kat kat büyüttü. Tarihimize şanlı zaferler ilâve etti. Diğer yandan da ülkeyi ilim, kültür ve sanat eserleriyle donattı.  
        Büyük Türk-İslâm kahramanı Fatih Sultan Mehmed, 1481 yılı Mayıs ayında yeni bir sefere çıktığı sırada zehirlendi. Bu zehirin etkisiyle, şehâdet şerbetini içerek hayata gözlerini yumdu. Bazı tarihçiler, Fatih’i zehirleyen kişinin saray doktorlarından, Venedikli dönme Yakup (Jakop) Paşa adlı bir Yahudi olduğunu kaydederler. (Öztuna, Yılmaz, Büyük Türkiye Tarihi, cilt; 3, sh.137.)
       Fatih Sultan Mehmed, arkasında bıraktığı eserlerle ve gösterdiği kahramanlıklarla Müslüman Türk Milleti’nin gönlünde taht kurmuştur ve hâlâ yaşamaktadır. Rûhu şâd, makâmı Cennet-i A’lâ olsun (Âmin).