Yazdır  
KAYNAKLAR NEREYE AKIYOR
PARA TEK İSTİKAMET
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul milletvekili Özgür Karabat, Akp iktidarının ekonomi yönetim politikasını analiz etti.
Devletin faiz politikasından önce kamu kaynaklarının nasıl kullanıldığının sorgulanması gerektiğinin önemine vurgu yapan Karabat, derin krizin sarsıcı etkilerini değerlendirdi.
PARA POLİTİKASI BAŞARISIZ
Türkiye derin bir ekonomik buhran içinde.
Çıkış yolu için sadece para politikaları konuşuluyor.
Sonuç ise hüsrandan başka anlam ifade etmiyor.
İşsizlik, enflasyon, yoksulluk, barınma ve gıda sorunları kronikleşti.
Problemlerin çözümü için öncelikle teşhisin doğru konulması gerekiyor.
Hatalı teşhislerle isabetli tedavi yapılamaz.
Hatta hastalık derinleşir, farklı türleri ortaya çıkar.
Faiz ve vergi düzenlemeleri bir sarmala döndü.
Ekonomi debelenip duruyor.
YANLIŞ KARARDAN DOĞRU SONUÇ ÇIKMAZ
AKP, Türkiye’nin dinamikleri gözetmeden sıcak parayı merkezine alan ekonomi politikaları oluşturuldu.
Sistem tıkanınca vergi ve faiz politikaları devreye alındı.
Türkiye’nin bu kısır döngüden çıkmasının yolu, planlı bir üretim reformunun hayata geçirilmesidir.
ÖNCESİ VAR
Ayrıntılı çözümden önce kısa bir özet geçelim…
AKP’nin son 22 yılda inşa ettiği ekonomide, para bolluğu içinde inşaat ve hizmet sektörleri ön plana çıkarıldı.
Anadolu’nun en ücra köşelerine bile alışveriş merkezleri açıldı. Halkın sürekli tüketim yapması desteklendi.
Her şehre kurulan üniversiteler ile akademik başarı hedeflenmedi. Bunun yerine gençlerin tüketim yaparak kentin ekonomisini canlandırması istendi.
Devlet üretimden neredeyse çekildi.
Kamunun fabrika sahibi olması, neoliberal bakış açısı ile küçümsendi.
Türkiye gibi gelişmemiş bir ülkenin ekonomik aktivitelerinin tamamen özel sektöre devredilmesinin olumsuz sonuçları olacağı hesaplanmadı.
Türkiye’nin orta gelir tuzağına düşmesi ve günün sonunda orta sınıfın bitmesi, bu plansızlığın sonucudur.
İthalata bağımlı bir sanayi, düşük katma değerli ihracat bir başarı olarak sunuldu.
Hizmet sektörünün ülke ekonomisinin dinamosu haline gelmesi görmezden gelindi.
2024’ün birinci çeyreği verilerine göre, istihdam edilenlerin %14,6'sı tarım, %20,8'i sanayi, %6,6'sı inşaat, %58'i ise hizmet sektöründe yer aldı.
“Yabancılar gelsin Türkiye’de konut alsın, otellerde konaklasın, alışveriş yapsın” denilerek, hizmet sektörü büyütüldü.
Düşük ücretlerle ağır çalışma koşulları gençlere reva görüldü.
“İş var ama gençler iş beğenmiyor” sözleri ile işsiz gençlerimiz rencide edildi.
Milli gelirinin büyük kısmını hizmet sektöründen sağlayan İngiltere bile artık bunun tıkandığını görerek, yeniden sanayileşme hamlesi başlattı.
Bizde ise sanayicilerin sorunlarına kulak tıkandı.
Devletin üretim sürecinde reaksiyon alması istenmedi.
DEMOKRASİ UNUTULDU
Tabii bunları anlatırken, ülkenin antidemokratik hale gelmesinin de etkilerinden söz etmemiz gerekiyor.
Hukukun uygulanmadığı, Anayasa’nın sadece lafta kaldığı bir ülkede ekonomik kalkınma nasıl gerçekleşsin?
Elbette küresel sermaye ülkelerin demokrasisine bakmaz.
Sadece çıkarını ve rantını gözetir.
Ancak hukukun işleyip işlemediği bunlar için önemlidir.
Bir ihtilaf yaşanması durumunda hakkını alıp alamayacağını bilmek ister. Yabancıların reel sektöre yatırım yapmamalarının en önemli sebebi budur.
Hukukun olmayışı, geleceğe olan güvensizliği körükler.
Ülkenin aydın zihinleri bu nedenle akın akın yurt dışına gidiyor. Nitelikli kalkınmanın anahtarı olan teknik personel bu nedenle bulunamıyor.
ÇÖZÜM ÜZERİNE
Devletimizin yeterli kaynağı var.
Analizimizin başlığında da yer alan “kaynak” meselesine değinmemiz gerekiyor.
AKP’nin yaptığı özelleştirmelerden 64 milyar dolar gelir elde edildi. Cumhuriyet döneminde inşa edilmiş onlarca fabrika satıldı.
Bu fabrikalar, devlete yük olarak gösterildi.
Sürekli zarar ettiği, memur kadrolarının şişirildiği vurgulandı. Geldiğimiz noktada AKP her yıl kamuya işçi alımını düzenli olarak artırdı ve kamudaki istihdamın sayısı 5,5 milyona ulaştı.
Bu sayı fazladır demiyoruz.
Hatta Türkiye kamu istihdamında OECD ortalamasının da gerisindedir.
Burada, AKP’nin eleştirdiği konularda kendisinin de aynı şeyi yaptığına dikkat çekiyoruz.
Bu, 64 milyar dolarlık özelleştirme geliri nerede?
2002-2023 döneminde gerçek ve tüzel kişilerden toplanan vergi tutarı 3.4 trilyon doları aştı.
Bunca gelir giderleri karşılamaya yetmeyince hesap şaştı.
Çözüm üretimin artırılması, çözüm sanayi hamlesinin başlatılması, çözüm kaynakların adil, yerinde ve verimli kullanılması.