Yazdır  
TÜRK KADININI EN MUTLU GÜNÜ
Hiçbir hakkı olmayan köle gibi çalıştırılan, eşya gibi evden eve taşınan, miras ve diger hukuki hakları olmayan;
TÜRK KADINI KADINLIK GURURUNU ATATÜRK İLE YAŞAMAĞA BAŞLADI

Takvimin yaprakları 1934 yılının 5 Aralık gününü gösteriyordu. Başbakan İsmet İnönü biraz sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünde yapacağı konuşma metnin son düzeltmelerini gözden geçirirken bir hayli heyecanlıydı..

Ülkesinin kurtuluşu için gözünü kırpmadan cepheden cepheye koşan bu kahraman asker bu kez siyaset alanında köklü değişiklikler yapmak için var gücü ile çalışıyordu. Bu kez hazırladıkları kanun tasarısı ise genç Türkiye Cumhuriyeti için çok önemliydi. Bu kanun tasarı ile Türk kadını eşitliğe ve özgürlüğe kavuşacaktı…

Osmanlı devleti zamanında kadınlar her zaman arka planda tutulmuşlar ve kadınlara hak ettikleri değer verilmemiştir. Kadınların ülkede var oldukları belli bile olmuyordu. Hak ettikleri değerleri görmeyen kadınlara hiç bir şekilde eşitlik, özgürlük verilmiyordu. Kadınların hiç bir şekilde hakları yoktu. Adeta bir köle gibi tarlada, evde, bağda, bahçede ırgatlar gibi çalıştırılıyor ancak bol bol çocuk doğuruyorlardı. Mirastan faydalanamıyor, sokağa çıkamıyorlar çıksalar bile yüzleri gözleri peçe içinde kara çarşaf ile dolaşıyorlardı…

Başbakan İsmet İnönü kürsüye çıkıyor

İsmet İnönü kürsüye çıktı “Türk Kadına siyasal haklarının tümünü tanımakla, Türkiye’nin ona, eski yetkilerini vermekten başka bir şey yapmadığını, Türk kadınının hakkı olduğu yerden ayrılıp bir süs gibi, memleket işine karışmaz bir varlık gibi köşeye konması, Türk töre ve anlayışına uymayan bir usuldür. Bu usul, asırlarca geçirdiğimiz felaketlerin esaslılarından birisidir.”diyordu. 

Başbakan İnönü ve 191 milletvekilinin imzasıyla önerilen “Kadınların milletvekili seçilme” hakkı yasa tasarısı; Meclis’e katılan 317 kişiden 258’inin olumlu, 58’inin çekimser ve 6’sının boş oyuyla kabul edilmiştir. 

Oturumda söz alan Sivas milletvekili İsmail Mehmet ise şöyle diyordu; “Senelerden beri hizmet ettiğimiz padişahtan biz bu hakkı isteseydik, ödül olarak bizi ya ipe çekerdi ya denize atardı. Türk kadınları, sizin için mutluluğun yolu açılmıştır, çünkü başımızda Atatürk vardır.” 

5 Aralık 1934 tarihinde Türk kadınına hakların en büyüğü olan “Seçme ve Seçilme” hakkının tanınmasından sonra. Atatürk, Türk kadınının seçme ve seçilme hakkının verilmesinin ardından şöyle seslenmiştir: “Bu karar, Türk kadınına sosyal ve siyasî hayatta bütün milletlerin üstünde yer vermiştir. Çarşaf içinde, peçe altında ve kafes arkasındaki Türk kadınını artık tarihlerde aramak lazım gelecektir. Türk kadını, evdeki medenî mevkiini salahiyetle işgal etmiş, iş hayatının her safhasında muvaffakiyetler göstermiştir.

Siyasî hayatla, belediye seçimleriyle tecrübe kazanan Türk kadını, bu sefer de milletvekili seçme ve seçilme suretiyle haklarının en büyüğünü elde etmiş bulunuyor. Medenî memleketlerin birçoğunda, kadından esirgenen bu hak, bugün Türk kadınının elindedir ve onu salahiyet ve liyakatle kullanacaktır”