Bahçeşehir Kadın Kolektifi, kadın cinayetlerine karşı mücadele ve direniş mesajı verdi.
Gençlerin, ailelerin, demokratik kitlelerin, derneklerin, inisiyatiflerin desteklediği ve kitleselleştirdiği eylemde, kadın dayanışması, mücadele kararlılığı ve boyun eğmeme tavrı sahiplenildi.
Kılavuz Yayın,
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Bahçeşehir şubesi,
Tüm Emeklilerin Sendikası Esenyurt şubesi,
Canlar Cemevi Derneği,
Tokat İş İnsanları Derneği,
Bahçeşehir Gönüllüleri,
Bahçeşehir Gölet Gönüllüleri,
Boder,
Bahçeşehir 1 ve 2. Kısım mahalle muhtarlığı temsilcileri,
CHP Başakşehir belediye meclis üyesi Özcan Gülcay Sarı enerjileriyle, mevcudiyetleriyle geceye güç verdi.
"Asla yalnız yürümeyeceksin"
"İstanbul sözleşmesi yaşatır"
"Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz"
"Gün gelecek devran dönecek, AKP halka hesap verecek" sloganları duyguların ortak diliydi.
CİNSİYETÇİ POLİTİKALARA HAYIR
Kamuoyuyla paylaşılan basın açıklamasında kadın cinayetlerine öfke, erkek egemen bakış açısına itiraz ve adalet talebi vardı;
Basına ve kamuoyuna;
Ayşenur ve İkbal’in katledilmesi, bu ülkede kadınların hayatlarının ne kadar değersiz görüldüğünün kanlı birer hatırlatıcısıdır.
Kadın cinayetleri, bireysel birer vahşet değil, patriyarkal sistemin yarattığı yapısal bir sorundur.
Erkek egemen düzenin kök saldığı, cinsiyetçi politikaların toplumun her köşesine sirayet ettiği bir düzende, kadınların katledilmesi sistemin beklenen sonucudur.
Erkek egemen düzen, kadınları toplumsal cinsiyet rolleri içine hapsederek onların özgürlüklerini, yaşam haklarını, ekonomik ve sosyal bağımsızlıklarını ellerinden almıştır. Kadınlar onlara atanan anne, eş gibi belirli toplumsal cinsiyet rollerine mahkum bırakılarak birey olmaktan uzaklaşıp omuzlarına yüklenen yükler ve emeğin taşıyıcısı olmuşlardır. Patriyarkal düzene entegre edilmiş yasalar aile yapısını koruma bahanesiyle kadına yönelik şiddeti adeta normalleştirmiştir.
Şiddetin faili yalnızca cinayetleri işleyen değil, kadınların hayatlarını bu düzenin çıkarlarına kurban eden düzenin ta kendisidir.
Kadınların öldürülmesine sessiz kalan, failleri ödüllendirircesine cezasız bırakan sistem, bu faillerin her geçen gün önünü açmıştır.
Adaletin tecelli etmesi, yalnızca faillere değil, bu düzenin yapıtaşlarına karşı da bir hesap sormayı gerektirir.
Türkiye’de kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet, merkezi sistemin, dini ve ahlaki normlarla patriyarkayı besleyerek kadınları ikincilleştiren ve onları sadece anne ya da eş olarak tanımlayan politikalarıyla da doğrudan ilişkilidir.
İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlükten çekilmesiyle kadın, tamamen korumasız kalmış ve sözleşmenin feshi faillerin bu konudaki cesaretlerini körüklemiştir.
Bu sistemde kadının bedeni, hayatı ve emeği erkek egemenliğine teslim edilmiştir.
Biz kadınlar, her gün daha fazla yok sayılmaya, susturulmaya çalışılıyoruz.
Fakat bu şiddet karşısında susmuyoruz; susmayacağız.
Şiddetin kökünü kazımanın tek yolu, bu adaletsiz sistemi yıkmak ve yerine kadınların, çocukların özgürce yaşayabileceği bir dünya kurmaktır.
Bugün;
Bir çok farklı mahalleden birleşerek bir araya gelen ilerici, aydınlıkçı kadınlar kolektifi olarak tüm kız kardeşlerimize sesleniyoruz!
Bu adaletsiz düzeni kabul etmiyoruz.
Kadınların çocukların rahatça katledildiği bu ülkede;
Korkmuyoruz, susmuyoruz itaat etmiyoruz!
Destek veren herkese teşekkür ediyoruz.
CANLARA ADALET BORÇLUYUZ
Programın son bölümünde AKP'li Gebze Belediyesi'nin imza attığı köpek katliamına tepki yağdı.
Sokaktaki canlara yönelik yaşam hakkı ihlallerine karşı birleşik mücadele çağrısı yapıldı.