|
|
|
|
|
05 Kasım 2014 Çarşamba 19:31
|
|
|
1660
|
|
|
0
|
|
|
|
|
Seul’den havalanan Kore Havayolları’nın (Korean Air) dev uçağında yüzlerce bebek ve çocukla birlikte yolculuk ediyorum. Niye bu çok çocuklu aileler Guam’a gidiyorlar, bir türlü anlamıyorum. Çocuklara çok ucuz tatil imkânı sunmuş olmalılar!
|
Sağım, solum, önüm, arkam hep “bebek”…Bazıları ağlıyor, bir de üstüne berbat bir koku yayılıyor.Uçuş 3,5 saat kadar, bu şartlarda dayanılır gibi değil…Uçakta dolaşıyorum, her yer bebek, boş yer yok…Uslu uslu yerime oturup, hostesi çağırıyorum.Ben bu uçağın çocuk bahçesine dönüşeceğini bilseydim, binmezdim diyorum.Bol çocuklu Koreli aileler genelde İngilizce anlıyor, tuhaf tuhaf bana bakıyorlar. Hem buçocukları peydahlarken bana mı sordular?“Ben etrafımda çok sayıda çocuk sevmem” diyorum.
Editör:Prof.Dr. ORHAN KURAL
Sonuç;
Beni üst kattaki çocuksuz “Business Class”a alıyorlar.Aman, bir iltifat, bir iltifat.
Koltuğum yatağa dönüşüyor.Guam’a girmek demek, ABD’ye ayak basmak demek… Parmak izleri, tuhaf sorular, çoksayıda doldurulacak formlar gibi…Gece 01’de bavulum elimde dışarıya çıkabiliyorum.Sıcak ile rutubet bir anda etrafımı sımsıkı sarıyor!
Bu adada iki önemli ABD üssü var. Deniz ve hava üssü! Elbette on binlerce de Amerikan
askeri! Sadece Apra Deniz Üssü’nde 20 bin personel bulunuyormuş.
Sabah erkenden halıları lekeli, duvarları kirli sarı, yatakları yumru yumru, rutubet kokulu, ucuz otelimden kendimi dışarı atıyorum. Ufak kırmızı bir araba kiralıyorum. Markasını bana
sormayın, hiç anlamam, ayrıca ilgilenmem de. 20 dolarlık benzin alıp yola koyuluyorum,
ancak bir türlü Guam haritası bulamıyorum. Araba kiralayan şirketlerde harita olmalı… Yok.
Aslında haritalar benzin istasyonlarında bulunur, ama bu coğrafyada o da yok! Elimde harita
olmadan bu adada nasıl gezeceğim. “Jeff’s Pirates Cove” olarak anılan sanki bir müze gibi her yerde reklam edilen, içinde turistik bir dükkân bulunan pahalı bir lokantada sonunda bir harita bulabiliyorum.
Araba ile adanın çevresini, güneşin dövdüğü ovaların dalga dalga uzanan çayırlar eşliğinde ortalama üç saatte dolaştım. Elbette Amerikan üslerine giremiyorsunuz! İspanyol koloni döneminin izlerine adanın farklı noktalarında rastlamak mümkün. Yolları daha da genişletmek uğruna Hindistan cevizi ağaçları tek tek yok ediliyordu. Yolların kenarından sık sık tavuklar ve ardından da civcivler fırlıyor, o yüzden aracı çok yavaş sürüyorum.
Mariana Adaları’nın en büyüğü olan Guam’da 3 bin yıldır yerleşim varmış ama ilk ayak basan beyaz denizci ünlü Macellan… Adalılar önce Macellan ve denizcilerini dostça karşılamışlar. Bol meyve, balık ve çiçekler sunmuşlar. Hastalarına bakmışlar. Ama son gün
göz koydukları geminin filikasını habersizce alıvermişler. Herhalde bu kadar hizmetlerinin bir
karşılığı olmalı diye düşünmüşler. Macellan bu işe çok bozulmuş ve adanın ismini “Hırsızların Adası” (Ladrones) olarak değiştirmiş. Macellan’ın yanaştığı sahile onun adına
çirkin, çimentodan bir anıt dikmişler. Daha sonra yoluna devam eden Macellan Filipinler’de
yerli bir şef tarafından öldürülmüştü.
1565 yılında bu adayı İspanyollar resmen ele geçirmiş, 1669 yılından itibaren halk İspanyollar tarafından Hristiyanlığı kabul etmeye zorlanmış, 200 yıl boyunca Guam
İspanya’nın bir ileri karakolu olarak görev yaptı.
1898: İspanya-ABD savaşı sonunda ada ABD yönetimine geçer.
1914: ABD bu coğrafyada bir deniz üssü açtı.
1941–1944: II. Dünya Savaşı başlarında Guam’ı bu kez Japonlar istila eder. Daha sonra
şiddetli muharebeler sonrası adayı ABD geri alır.
1982: Adada bir referandum gerçekleşti, Guam özerk toprak statüsüne girdi. Adalılar ABD vatandaşlığına alındı ama Kuzey Amerika seçimlerinde oy kullanma hakkıverilmedi. Federal bölge mahkemeleri kuruldu. Guam, ABD Temsilciler Meclisi’ne iki yıl süre görev yapan bir temsilci yollama hakkına da sahip.
Adanın hemen hemen üçte birine Amerikan Üsleri kurulmuş. Yüzde 18’i ise yağmur ormanı ile kaplı. Yarım daire şeklindeki Tumon Sahili çirkin beton yığını dev otellerle dolmuş. Bilinen tüm otel zincirlerinin birer örneğini burada bulmak mümkün. Tuman Plaj Bölgesine köpek balığı giremiyormuş. Bol lokanta, kahve, lüks mağazaların zincirleri sıralanmış. Kısacası bu yörede öyle yalnız sahilin tadını çıkarmanız mümkün değil. Her yer vıcık vıcık insan dolu. Otobüs otobüs Japon ve Kore turistleri geliyor ve habire de ucuz diye alışveriş yapıyorlar.
ABD askerlerini mutlu etmek için bol sayıda bar, gece kulübü, striptiz gösterileri ve genelev var. Hatta askerlerin ellerindeki silahlarla (Magnum, M16 gibi) sanki şartmış gibi ateş etmeleri için bir “atış poligonu” bile kurulmuş. Ödenecek ücret silahın türüne göre değişiyormuş.
Guam’da hâkim kaynanasını dövmekten sanık bir adamın davasına bakıyordu:
Şahide sordu:
— Bu adamı kaynanasını döverken gördün mü?
— Gördüm efendim.
— Niye müdahale etmedin?
— Neye müdahale edeyim efendim, yardıma ihtiyacı yoktu ki, zaten kendisi rahat
rahat dövüyordu...
Dünyanın en derin çukuru olarak bilinen, (ortalama 6000 metre) Challenger diğer adı ile Mariana Çukuru, Guam Adası’nın güney batısında yer alıyor. Değişik zamanlarda farklı araştırmacılar buraya inmeyi denemişler. Bu amaçla büyük masraflarla özel denizaltıları hazırlanmış. Titanik, Avatar, Terminatör (2) gibi filmlerin Kanadalı ünlü yönetmeni üç Oscar
sahibi James F. Cameron, 12 ton ağırlıklı özel yapım denizaltısı (Deepsea Challenger) ile 25
Mart 2012 tarihinde Mariana Çukuru’na tek başına daldı. Üç saat kadar incelemeler
gerçekleştirdi ve böylece bir rekorun da sahibi oldu. Üç boyutlu kamera ile sürekli çekimler
gerçekleştirdi. Böylece “Abyss” adlı filmini çekilişinden tam 24 yıl sonra gerçekleştirmiş
oldu.
Artık Guam’da son günüm, Seul’e dönüyorum. Seul’den sabah İstanbul’a uçacağım.
Elimdeki biletin bilgisayar çıkışında uçak şirketi olarak “Sierra National Airlines” yazıyor
ama kimse bu coğrafyada böyle bir havayolunun varlığını duymamış. Nasıl olur? İnternete
bakıyoruz. Evet böyle bir havayolu var ama Sierre Leone’de! Eyvah, hele bu ara Sierre Leone’de Ebola salgını var! “Tamam dedim… Aldatıldık, ben Guam’da kaldım!” Ertesi sabah Seul’den THY İstanbul uçuşunu da kaçıracağım. Telaşla yarın Seul’e giden başka bir havayolu bulmaya çalışıyorum.
Neyse, sonunda gerçek ortaya çıkıyor… Bu saatte aynı uçuş numaralı özel Jet-Air’in Seul
Seferi var. Rahatlıyorum!
Kısa Kısa Guam
· Guam, Mikronezya yöresinin hayat standardı en yüksek adası. Hawaii adalarına 5 bin kilometre uzakta. Başkenti ise Hagatna.
· Adada toplu taşımacılık yok gibi. Sanki tüm planlama özel araba üzerine düşünülmüş.
Taksi de pek ucuz değil. Siz en iyisi Guam’ı tanımak için bir araba kiralayın. (günlüğü 50
USD gibi), ama adada ciddi bir trafik sorunu başlamış.
· Uçakla adaya taşındığı sanılan bir yılan (Brown tree snake) türü düşmanı olmadığı için
hızla üremiş ve adadaki yerel kuşlar ile yumurtaları yok eder olmuş. Şu anda yetkililer ne
yapacağını şaşırmış durumda. Büyük bütçelerle yılanların popülasyonunu azaltmaya
çalışıyorlar. İşte ekoloji ile oynamanın bir sonucu daha!
· Bu adada diğer Pasifik adaları ve Hawaii gibi yanlış beslenme yüzünden “şişkolar” çok!
Canan Karatay Hoca’ya ihtiyaçları var!
· Guam ile Türkiye arasındaki zaman farkı tam yedi. Türkiye yedi saat geride! Guam yeni
yılı ilk kutlayanlar arasında!
· Adaya yılda ortalama 1,2 milyon yabancı tatil için geliyor. Bu sayının yüzde 80’ini
Japonlar oluşturuyor. Daha sonra sırada Koreliler ve Ruslar geliyor.
· Guam, Japon ve Koreliler için de ucuz bir sayfiye adası. Uçak dâhil lüks otelde tatilleri için
beş günlüğüne 1500 USD ödüyorlarmış, elbette bu sırada bolca da alışveriş yapıyorlar.
· Belli dönemde içlerindeki öldürme dürtüsünü yerine getirmeleri için avcılara izin
veriliyormuş.
· Benim Guam’da kaldığım günlerde Senato seçimleri vardı. Yollara sık sık yerleştirilmiş
reklamlardan nerede ise tüm adayları ben bile iyice tanıdım. Yasama meclisi için 21
senatör seçiliyormuş. Havaalanına ismi verilen Antonio B. Won Pot, ABD Temsilciler
Meclisi’ne katılan ilk Guam temsilcisi imiş. “Demokrasi Savaşçısı” olarak biliniyor.
· Deniz kenarında keyifle çayımı içecek şirin bir kahve bulamadım, göremedim. Ama dev
süpermarketlerin şişman müşterisi çoktu.
· Okulları ziyaret ettim. Eğitim sistemi çok iyi. Çok sayıda uygulama, grup çalışmaları var.
Şarkılar söyleniyor, okul gezileri gerçekleşiyor.
· Çamarolar (Chamorros) olarak anılan yerel halk (yüzde 57), Filipinliler (yüzde 25),
Endonezya ve İspanyol kökenliler bulunuyor. Elbette yüzde 15 oranında da Amerikalılar
var. Çinliler ise azınlıkta!
· 1972 yılında Guam ormanlarında 29 yıldır saklanan bir Japon askeri Çavuş Yokoi ortaya
çıktı. II. Dünya Savaşı’nın bittiğinden haberi bile olmamış. Ama elindeki imkânlarla
imparatorluk üniformasını bile yenilemiş. ABD, izinsiz olduğu için onu sınır dışı etmiş
ama bu sadık asker Japonya’da nasıl karşılandı bilemiyorum!
· Guam’ın önemli bir ihraç kalemi de kurutulmuş Hindistan Cevizi.
· Guam’ın mavi, ortasında amblemi olan bir bayrağı var. Ada, bir vali tarafından yönetiliyor.
· Saddam Hüseyin’in devrilmesinde kendisine destek veren 2500 Kuzey Iraklı Kürt
ülkelerinde can emniyetleri kalmadığı için 1996 yılında ABD hükümetince Guam’a
yerleştirildi.
· Guam’da başta deprem ve tufan olmak üzere sık sık doğal afetlere rastlanılıyor.
· Oldukça iddialı Guam Üniversitesi’nde 10 bin öğrenci okuyor. “Coal” başlıklı kitabımı bu
üniversitenin kütüphanesine hediye ettim.
· Her çarşamba başkent Hagatna’da halk pazarı kuruluyor, bitimine doğru bu pazar bir
festivale dönüşüyor. Herkes yiyeceğini alıp bir köşede oturup yerel orkestra eşliğinde
geleneksel dansları seyrediyor, danslara katılıyor ve eğleniyor.
· “Âşıklar Kayalığı” olarak anılan noktadan, zorla İspanyol bir subayla evlendirilmek
istenen yerli güzel bir kız aşığı ile birlikte atlayarak intihar etmiş. Adaya gelen ziyaretçileri
manzarası ile ünlü bu kayalığa muhakkak götürüyorlar.
· Guam deyince tüm Türk internet sitelerinde bu coğrafyada bugün yerli halkın haberdar
olmadığı tuhaf bir gelenek karşınıza çıkıyor. Güya Guam’da bakire kızlar evlenemezmiş.
Görevli bir adam köy köy gezerek evlenecek olan kızların bir ücret karşılığı kızlığını
bozarmış.
Sarışın, havalı bir bayan Guam’ın geniş bir caddesinde ters yönde araba kullanırken
kendisini polis durdurmuş.
—Bayan! demiş, “Hayrola, böyle nereye gidiyorsunuz? Okları görmediniz mi!”
—Ciddi misiniz? demiş sarışın güzel endişeli bir ses tonu ile,
—Bırakın okları vallahi ben Kızılderilileri bile fark etmedim!
Editör:Prof.Dr. ORHAN KURAL
|
|
|
|
|
|
|
|
|
POPÜLER HABERLER |
|
|
|
|
SON HABERLER |
|
|
|
|
|
|