|
|
|
|
|
05 Kasım 2014 Çarşamba 19:22
|
|
|
1676
|
|
|
0
|
|
|
|
|
Türk halkı O’nu, ilk olarak danslarıyla sevdi. Ardından tam 25 yıl önce, “Efsane” şarkısıyla bir anda müzik dünyasında şöhreti yakaladı. 25 yıla 15 albüm ve 2 single’ı sığdırdı. Bir çok başarılı albüme prodüktörlük yaptı. Yoğun ve yorucu geçen onca yılın ardından, huzuru Bahçeşehir’de buldu. Parola Dergi-Gazetesi olarak, biz de bu ayki sayımızda, Hakan Peker ile, müziği ve hayatı konuştuk.
|
Uzun bir aradan sonra “Mütemadiyen” adını taşıyan single’ınla güzel bir başarı grafiği yakaladın. Geçmiş yıllarla kıyaslandığında, bu başarı seni tatmin etti mi?
Eskiden albüm satışları başarı kriteriydi. Şimdi ise internette tıklanma sayısı ve görünür olmak önem kazandı. Biz “Mütemadiyen” ile güzel bir çıkış yaptık. İyi bir promasyon dönemi yaşadık. Cd çıktı, radyolarda çalındı, TV’lerde gözüktük, caddelerde bilboardlarda yer aldık. Tüm bunlar iyi ve başarılı bir çıkış yaptığımızın göstergeleriydi. Çünkü, artık başarı, satıştan çok, o anki gündemde yer almak olarak algılanıyor. Biz bu single’da fazla ticari bir boyut düşünmedik. 2 bin adet bastık, iyi de bir satış rakamına ulaştık. Ama geçmiş dönemleri düşününce bu başarı bana yetmiyor. 22 yıl önceki o büyük satış başarıları artık müzik sektöründe yaşanmıyor. Benim albümlerim o dönemlerde 1 milyon satış yapardı. En düşük rakam 500 bin olurdu. Şimdi ise, müzik dünyasında gördüğüm satış rakamları beni güldürüyor.
MÜZİK HER YERDE BEDAVA
Eski heyecanlar yitirildi mi?
Tam olarak öyle de değil. Müzik Türkiye’de çok dinleniyor ama çok hızlı tüketiliyor. İnsanlar artık, müziği satın almaya değer bulmuyor. Eskiden korsan derdi vardı ama o yıllarda albümlerin korsanı da, aslı da satıyordu. Şimdi müzik her yerde bedava.
“ Mütemadiyen” ile gençlere ulaşabildiğini düşünüyor musun?
Dün akşam konserim vardı. 18-20 yaş arası gençler gelmişlerdi. Şarkılarla dans ediyorlardı. Çok hoşuma gitti. Çünkü, ben şarkıların bir bölümünü onlar daha doğmadan önce yapmıştım. O şarkılarda bile dans ediyor olabilmeleri beni mutlu etti.
MÜZİKTE DANS RİTMİ ARARIM
“Karam”, Burak Kut’un “Benimle Oynama”, Özlem Tekin’in “Aşk Her Şeyi Affeder mi”, Zafer Peker’in “Diyemedim”… Bunlar hala dinlenen ve sevilen şarkılar. Bu şarkıların albümlerde yer alması senin seçimindi. Hit olacak şarkıyı nasıl bir hissedişle algılıyorsun?
Ben dansçılıktan müziğe geçtim. Bu nedenle, müzikte dans ritmi ararım. Müzik seçerken dans edebileceğim ve dans ettirebilecek müzikleri seçerim. Bir de sevmediğim bir şarkıyı çok tutacağını hissetsem de okumam. Zorlama seçimler yapmam. Kendi müzik zevkime göre müzik yaparım. Birçok insan da benim sevdiğim tarz müziği seviyor olmalı ki, seçtiğim şarkılar tutuyor. Benim sırrım bu.
Sen, “Ben starım ulaşılamam” tavrı içinde hiç olmadın. Uzun yıllar müzik dünyasında hala başarıyla var olabilmenin bir sırrı da bu mu?
Ben bu olduğuna inanıyorum. Kendimi asla hiçbir şeyden soyutlamıyorum. Arabamı tamire götürüyorum, alışverişimi yapıyorum, sohbetler ediyorum. Çoğu kez şöhret olduğumu unutuyorum. İnsanlar resim çektirmek isteyince ünlü olduğum aklıma geliyor. Bunu yaptığım için de, toplumda neler oluyor, beklentiler neler, tüm bunları gözlemleme ve anlama fırsatım oluyor.
Şöhret için demir leblebi, ateşten gömlek vb. tanımlamaları yapılır. Sence de öyle mi?
Ben de, şöhretin zorluklarını çok yaşadım. Ama idare ettim. Özel hayatıma dikkat etmeye çalıştım. İçki içeceksem çok içmedim ya da ortalıkta içip dağıtmadım. Özel hayatımı deşifre etmedim. Gerekirse gizli yaşadım. Kız arkadaşımla bir yere gideceksem basının olduğu yerlere gitmedim. Gittiğim de ise bizi çekerlerse, “Neden yaptınız?” diyerek hesap sormadım. Bu nedenle basınla kavgam hiç olmadı.
SON YILLARDA HERKES KENDİ DÜNYASINDA STAR
Son yıllarda giderek artan, sanatçı-gazeteci, sanatçı- sanatçı kavgalarını nasıl değerlendiriyorsun?
Son yıllarda görünen o ki, kimse kimseye tahammül edemiyor. Herkes kendine bir dünya yaratmış ve kendi dünyasında star. Durum böyle olunca da, saygısızca atışmalar oluyor. Bu durumun bir tür kültürel yozlaşma olduğunu düşünüyorum.
MUTLU SONLARI SEVERİM
Bir sinema filmi projen vardı. Ekim ayı gibi deniliyordu. Ertelendi mi?
Nisan ayında setteyiz. Planlamalarımızı bu şekilde yaptık. Beni çok heyecanlandıran bir proje. Çünkü ilk defa bir sinema filmi yapacağım. Filmin tarzı romantik komedi olacak. Senaryo üzerinde çalışıyoruz. Ben filmlerde hep mutlu sonları severim. Kendi filmimin sonu da mutlu bitsin istiyorum.
Özel hayatında da mutlu sona ulaşmış görünüyorsun. Uzun yıllar süren, neredeyse müzmin bekarlık dönemin evlilikle noktalandı. Evlilik hayatı nasıl gidiyor?
Çok iyi gidiyor. 2 yıl oldu. Eşim Arzu’nun bir organizasyon firması var. Festivaller düzenliyor. Büyükşehir Belediyesi’nde de, Kadir Topbaş’ın sanat danışmanı. O’nunla birlikte, “Sanatçı gözüyle İstanbul” toplantılarını yaptık, sonra benim Popsav başkanlığım dönemimde, Büyükşehir Belediyesi’nin katkılarıyla, Sanatçı Yaşam Evi açtık. Daha doğrusu sanatçılara yönelik bir huzurevi oluşturduk. 60 yatak kapasiteli, 5 yıldızlı otel konforunda bir yaşam evi oldu. Şu an orada 30’a yakın sanatçı arkadaşımız kalıyor. Yaşam Evi, birlikte yapmaktan gurur ve mutluluk duyduğumuz bir proje oldu.
ÖNCELİĞİM: HAYATI KEYİFLE YAŞAMAK
FELSEFEM: BANA KATLANSINLAR
MODUM: OLURSA OLUR
Bahçeşehir’de yaşamak nasıl?
Ben İstanbul’un birçok semtinde yaşadım. Biraz gezgin ruhluyum. Sürekli aynı yerde yaşamayı sevmiyorum. Şimdi de Bahçeşehir’deyim. Burası, huzur dolu bir yer. Yolu uzun, şehrin merkezine de uzak ama siteye girdiğim de duyduğum huzur her şeyin ötesinde.
Hakan Peker, huzur odaklı, konformist bir döneme girmiş gibi görünüyor. Öyle mi?
KENDİMİ İSPATLAMA ZORUNLULUĞUM YOK
Artık kendimi, ne çevreme, ne de ailem ispatlama zorunluluğum yok. Bu nedenle çok rahatım. Bunca yılın ardından kendimi yeterince ispatladığımı düşünüyorum. Artık hayatımda doyum var. Çok iyi projelerde, rahat ve keyifli ortamlarda olmak istiyorum. Hayatı daha dolu dolu yaşıyorum. Eskiden günde 3 konser verdiğim oluyordu. Bazen aynı gün yurtiçi ve yurtdışı konserler veriyordum. O dönemlerde, kendi albümlerimin yanı sıra, Burak Kut, Özlem Tekin, Zafer Peker’i çıkartmıştım. Onların işleriyle de ilgileniyordum. O yıllarda bu tempoyu kaldırabiliyordum ama şimdi buna gerek görmüyorum. Artık böyle iş teklifleri gelse almam. Her konser arasında en az bir gün kendime dinlenme payı bırakırım. Bazen düşünüyorum, bende nasıl bir enerji varmış, bunları nasıl yapmışım, hepsini geç, neden yapmışım ve kendimi bu kadar yıpratmışım? Sanıyorum tüm bunların altında hep bir kendini ispat çabası varmış. Artık bu kalmadı. Rahatım.
Para ve başarı kaygısı geride mi kaldı?
Aynen öyle. Şu an, ilk sırada olan önceliğim, hayatı keyifle yaşamak.
BANA KATLANSINLAR
Hayatın zorluklarıyla nasıl baş ediyorsun, Katlanmak için yöntemlerin var mı?
Yeni hayat felsefem, “Bana katlansınlar.” Bunu gülerek ve espri yapar gibi söylüyorum ama gerçekten de inandığım bu. Ben artık kimseye katlanmıyorum. Modum, “olursa olur, olmazsa olmaz”. Hiçbir şeyi fazla kafama takmıyorum.
Son dönemlerde, Türkiye’de meydana gelen olayları nasıl değerlendiriyorsun?
Ben, her türlü zorluğu aşacağımıza inanıyorum. Daha doğrusu pozitif bakmaya çalışıyor ve sonucun pozitif olmasını umut ediyorum.
Değişim bireyden başlar diyorsun. İşin sırrını çözmüş gibi görünüyorsun?
Galiba. Her ne olursa olsun, daima olumlu düşünmek için çaba harcıyorum. Böyle olduğum müddetçe, mutlu ve huzurluyum.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
POPÜLER HABERLER |
|
|
|
|
SON HABERLER |
|
|
|
|
|
|