|
|
|
|
|
31 Mayıs 2023 Çarşamba 15:27
|
|
|
1601
|
|
|
0
|
|
|
|
|
Siyasi tutsak Abdullah Öcalan, İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde mutlak tecrit koşulları altında tutuluyor.
Öcalan'ın avukatlarından Rezan Sarıca ve Nevroz Uysal, müvekkilleriyle 8 yıl aradan sonra en son 2-22 Mayıs, 12-18 Haziran ve 7 Ağustos 2019 tarihlerinde görüşme sağlayabilmişti.
O tarihten bu yana avukat-müvekkil iletişimi somutlaşamıyor.
SESSİZLİK ÖLDÜRÜR
Avukat Sarıca durumu şöyle yorumluyor;
‘’Türkiye’deki ağır baskı sürecinin, otoriterliğin ürünü kararlarla karşı karşıyayız.
İmralı, hem Türkiye’deki siyasetin gelişim seyrini belirleyen, hem de Ortadoğu’daki olup bitenleri irdeleyen odak noktası, odak mekanıdır.
İmralı’da yaşananların hiç kimseyi etkilemeyeceği, kimseye dokunmayacağı gerçeği artık dağılmıştır.
Devletin İmralı tutumu, ülkenin siyasi çizgisini aşan bir noktaya gelmiş durumdadır.
Şimdi en kritik aşamadayız.
Müvekkilimizden bilgi alamıyoruz.
İmralı’ya ulaşamıyoruz.
Sayın Öcalan’la konuşup sesini duymamız lazım.
Toplumun bütün demokratik unsurları toplanıp, bu haber alamama halini protesto etmelidir.
İmralı tecrit sistemine son verilmesi, İmralı hapishanesinin kapatılması çağrısıyla direniş yükseltilmelidir.
Türkiye’deki toplumsal sorunların aşılması ve özgürlüklerin kazanılması için başka seçenek bulunmamaktadır.
İmralı’dan kopuk, İmralı’yı görmeden yürütülecek mücadele tekil düzeyde kalır ve etkisi azalır.’’
DEVLET AYGITI SIKIŞTI
Avukatlar, Abdullah Öcalan ile görüşmek için haftada 2 kez başvuru yapıyor. Başvurulara olumlu olumsuz cevap verilmiyor.
22 Kasım 2021 tarihinde, Bursa Ceza İnfaz Hakimliği’ne “derhal görüşme” talebinde bulunuldu.
Hakimlik, Öcalan hakkında 12 Ekim 2021’de verilen 6 aylık avukat görüş yasağı ile 18 Ağustos 2021’de verilen 3 aylık aile görüş yasağı kararını gerekçe gösterdi, başvuruyu reddetti.
Kararlara dair detay bilgi verilmedi.
Avukatlar, Bursa İnfaz Hakimliği’ne başvuruda bulunarak, aile ziyaretleri önündeki hukuka aykırı tüm engellerin kaldırılması ve aile görüşünün yapılmasını talep etti.
Hakimlik, başvuruyu reddetti.
Gerekçede, Abdullah Öcalan hakkında verilmiş yeni bir disiplin cezasının olduğu ileri sürüldü.
İmralı Disiplin Kurulu Başkanlığı tarafından 3 Şubat 2022 tarihinde disiplin cezası olarak 3 ay aile ziyaretinden yoksun bırakma cezası verildiği ve 21 Şubat 2022’de kararın kesinleştiği dile getirildi.
AYM DEVREDE
Öcalan’ın avukatları, hakimliğin ret kararı sonrası 12 Mayıs 2022’de aile ziyaretlerinin “hukuksuz” disiplin cezalarıyla engellenmesi durumunu Anayasa Mahkemesi'ne taşıdı.
Avukatlar, mutlak iletişimsizlik hali olan “incommunicado”ya dikkat çekerek, haber alamamanın işkence olduğunu, aile ve özel hayata saygı hakkının, savunma ve adil yargılanma hakkının ve etkili başvuru yolu hakkının ihlal edildiğinin tespitini talep etti.
Yapılan itiraza 23 Haziran’da cevap veren mahkeme, Abdullah Öcalan ve diğer tutuklarla ilgili İmralı Disiplin Kurulu Başkanlığı tarafından 31 Mayıs’ta 3 aylık yeni bir disiplin cezası verildiğini gerekçe göstererek, itirazı reddetti.
ADALET BAKANLIĞI MAKUL BULDU
Anayasa Mahkemesi Öcalan’ın avukatlığını üstlenen Asrın Hukuk Bürosu tarafından sekiz yıl içinde yapılan 23 başvuruyu değerlendirmek için Adalet Bakanlığı’ndan görüş istedi.
Bakanlık, avukat yasakları, aile disiplin yasakları, telefon hakkı, Olağanüstü Hal dönemi İmralı yasakları ve benzer pek çok konuya dair AYM'ye görüş sundu.
Dedi ki;
‘’İmralı'da "kötü muamele" yoktur.
Hiç olmamıştır.
Öcalan avukat görüşme takvimlerinde, elde olmayan sebeplerden dolayı aksaklıklar yaşanmış olabilir.
Bu durum makul ve kabul edilebilir düzeydedir.
HİKAYE NASIL BAŞLADI
Öcalan 1949 doğumlu.
74 yaşında.
2 Şubat 1999’da Yunan Ulusal İstihbarat Teşkilatı operasyonuyla Kenya Nairobi’den alındı.
Kenya Yunan Konsolosluğu’na getirildi.
Nairobi Havaalanı’nda, 15 Şubat 1999 günü Türk İstihbaratı’na teslim edildi.
Dönemin başbakanı Bülent Ecevit, 16 Şubat 1999’da yaptığı açıklama ile Öcalan’ın Türkiye’de olduğunu beyan etti.
Öcalan hakkında, 28 Nisan 1999’da Türk Ceza Kanunu 125.Maddesi gereğince vatana ihanet suçundan idam cezası istendi.
29 Haziran 1999’da ‘’Silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek’’ suçlarından idam kararı verildi.
Avrupa Birliği uyum yasaları gereği, idam kararı ‘’Ağırlaştırılmış müebbet’’ cezasına çevrildi.
NEDEN BÖYLE
27 Şubat 1999 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Milli Savunma Bakanlığı’nın tebliği ile, İmralı Adası ve çevresi 2. derece kara, deniz ve hava askeri yasak bölge olarak ilan edildi.
İmralı Cezaevi’ne ilişkin tüm işlemlerde yetkiler Adalet Bakanlığı’ndan alınarak Kriz Yönetim Merkezi adına Mudanya İskelesi Kriz İrtibat Bürosu’na bırakıldı.
Büro, İmralı Cezaevi yönetim yetkilerini, 9 Ocak 1997 tarih ve 22872 sayı ile Resmi Gazete de yayınlanan yönetmelik gereğince, Başbakanlık Kriz Yönetim Merkezi’ne verdi.
Ulusal mevzuat gereği, Adalet Bakanlığı’na bağlı olması gereken İmralı Tek Kişilik Kapalı Cezaevi, Başbakanlık Kriz Merkezi Yönetmeliği ile Milli Güvenlik Kurulu yönetimiyle ilişkilendirildi.
STATÜ DEĞİŞİKLİĞİ
2009’da yapılan değişiklik ile İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu statüsü verilerek Adalet Bakanlığı’na bağlandı.
Bu süreçte yeni bir cezaevi projesi gündeme geldi.
6 tane tek kişilik avluya açılan F tipi koğuş ve 3 tane ortak avluya açılan koğuş olmak üzere toplam 9 kişilik bir cezaevi yapıldı.
Gerçekleşen değişiklik sonucu toplam 5 kişiden oluşan hükümlü grubu adaya götürüldü.
Böylece, F tipi dönüşüm tamamlanmış oldu.
İmralı’ya götürülen 5 kişi arasında olan Nasrullah Kuran ve Çetin Arkaş, ailelerine ve avukatlarına bilgi verilmeksizin
28 Aralık 2015 tarihinde Silivri Cezaevi’ne nakledildi.
Avukat görüşmeleri engellendi.
İMRALI ADA HAPİSHANESİ
İmralı Adası’ında Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan mutlak tecrit koşulları derinleştirilmektedir.
Öcalan’ın, avukatları ve ailesiyle görüştürülmemesi anti demokratik bir devlet tercihidir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuk devleti olduğunu iddia eden egemenler, her tutuklu ve hükümlünün sahip olduğu ve yasalarda da açıkça belirtilen hakları Öcalan’dan esirgemektedir.
İmralı Cezaevi özel statüden çıkarılmalı, evrensel hukuk normlarıyla yeniden düzenlenmelidir.
Keyfi disiplin cezaları, hava muhalefeti, koster-gemi arızası gibi yüzeysel sebeplere dayandırılan ve görüşmeleri imkansızlaştıran bahaneler derhal son bulmalı, demokratik tutuma alan açılmalıdır.
Öcalan’ın hukuki değil siyasi cezalara muhatap bırakılması, ulusal ve evrensel hukuk değerlerine açık bir saldırıdır.
Ağırlaştırılmış müebbetin yanına konmuş ağırlaştırılmış tecrit, insanlığın utanç imzasıdır.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
POPÜLER HABERLER |
|
|
|
|
SON HABERLER |
|
|
|
|
|
|