.
 

Vip Röportaj
  Yorum Yap     Arkadaşına Gönder     Yazdır
     
AŞK,CEMALNUR SARGUT,PAROLA,ZERPAROLA

AYN ŞIN KAF… AŞK… İLAHİ AŞK…

Bu ayki sayımızda, Allah aşkına düşmüş güzel insanlardan biriyle, Cemalnur Sargut’la bir röportajı gerçekleştirdik. “Ayn Şın Kaf” yani “aşk” dedik. Değerli tasavvuf yazarımızla, “İlahi aşk”ı konuştuk.

  Hayatınızı yakından bilenler, sizin için “modern zamanların Hz. Rabiası” yorumunu yapıyorlar. Siz, bu niteleme için ne düşünüyorsunuz?
Estağfurullah.  Allah aşkıyla dolu her kadının için de böylesi kutsal mertebelere ulaşma isteği vardır. Ama benim, Hz. Rabia’ya ile, O’na  benzeme isteğimden başka bir benzerliğim olduğunu zannetmiyorum.
O, ilahi aşkla dolu bir kutsal bir kadındı. Peki, size göre “aşk” nasıl bir anlam taşıyor?
İnsan, gerçekten sadece Allah’a aşık olabilir. Allah’a aşık olduğunda da,  bütün yaratılmış olanı sever. Allah’da bunu ister. Mevlana bu hali şöyle anlatıyor: Bir şey çok güzelse bu mutlaka taşar. Bu taşma haline Allah, ”İstedim ki,” diyor. “Belki açığa çıkma kararını verdim ki”,  ya da “tenezzül ettim ki” gibi sözlerle daha da güzel açıklanabilir bu durum.  Aşk, “bir” olan Allah’tan gelen istekle, “iki varlık” halinde aşkı yaşamaktır.
Bu durum, dünyevi aşk için mi geçerli?
Sadece dünyevi aşk için değil, manevi aşk için de bu lazım. Yani siz, içinde olduğunuz, o muazzam Sultan’dan uzaklaşmalısınız ki, O’na  aşık olabilmelisiniz. Balığın içinde yaşadığı denizden hiç haberinin olmaması gibi bir durumdur bu. Mesnevi de şöyle anlatır Mevlana: İki balık gidiyorlarmış. Biri sormuş, “Deniz diye bir yer varmış neresi acaba?” Öteki de, “Bilge balığa soralım ben bilmem,” demiş. Gitmişler bilge balığa, bilge balık da demiş ki, “Acaba denizden başka yer var mı?” Yani, balık o denizden çıkmazsa, denizin güzelliğini, ona olan ihtiyacını hissedemez.  Biz de, işte bu ikililik halinde olduğumuz da, biraz O’ndan uzaklaşıp, geri gelince, O’nun bir ismi olarak, O bütüne, O her şeyin sahibine doğru bir çekiliş yaşıyoruz. Bu durumu bazen, diğer bir kimseye doğru çekiliş zannediyoruz.  Ama bilelim ki, nereye çekilirsek çekilelim nihayetinde mutlaka, Allah’a çekiliyoruz.
 
Size göre, Allah’ın görmek ne anlama geliyor?
Sultan Veled’in  çok hoş bir yorumu var. “Ben Allah’ı gördüm,” diyor. “Göremezsin, Allah görünmez bunu hepimiz biliyoruz,“ diyorlar. Sultan Veled ise şöyle diyor, “Gördüm. Çünkü o kadar yokum ki.”  Yani, bu durum,  ben bir insan olarak,O’nun karşısında hiçim, güçsüzüm ve iki dakika sonramı bile bilmiyorum. Ama O,  o kadar var. O, her yerin ve her şeyin mutlak sahibi ki, ben yokluğumla, hiçliğimle, O’nun varlığını görüyorum demektir. Bu o kadar güzel bir haldir ki. İşte, benim için de görmenin başlangıç noktası budur. Geçenlerde  40 yıldır İstanbul’da yaşayan bir arkadaşım,” İstanbul’da ilk defa ezan sesini duydum,” dedi. Duydum demesi şuydu: İlk defa, ezan sesinde Allah ismini hücrelerimdeki moneküllere kadar hissettim. İşte bu hissediş haline de biz görmek diyoruz. Görmekten anladığımız mevcut gözlerimizle görebildiğimiz bir hal değil. Bu görmek kalbin içinin, tamamen varlıktan haberdar olması demek. Bunu Mevlana Hazretleri şu şekilde açıklıyor,”Birisine doğum tarihini biliyor musun? diye sormuş, karşı taraf da “ Tabii ki biliyorum” diye yanıt vermiş. Mevlana Hazretleri 3 kere sormuş. ”Emin misin?” Hepsinde karşı taraf “Evet eminim,” demiş. “E gördün mü?” demiş. O da, “Görmedim ama eminim,” yanıtını verince, Mevlana Hazretleri, “Bak işte, gözünle görmeyip de emin olduğun şeyin adı, kalben görmektir,” demiş.  Allah’ı kalben görmeye başladığınız an, Allah’la irtibatınız artar.
Gönül gözümüzle gördüğümüze, hissettiğimiz midir “ilahi Aşk”?
Kesinlikle. Ama burada bir çaba da gerektiriyor. Ben o cüzüm ve o benim bütünüm. Bütünümü tanımak için bir gayrete girmeliyim. O’nu tanımanın, hissetmenin  tek bir yolu var: Bütün yaratılmışları tek tek seyretmek ve tüm yaratılmışlardaki güzelliği idrak etmek. Yani, çok güzel bir bahçeye girdiğiniz de, sadece ağaçları, yeşillikleri, kuşları görüyorsanız hiçbir şey görmüyorsunuz demektir. Orada olan kirli suları, çamurları, belki çürümüş bir ağacı da görebiliyorsanız manzara tamamlanır. Bütünü görebilmek Allah’ı tanımak için gereklidir ve birinci adımdır. Her şeyde O’nun bir isminin olduğunun bilerek, bunu idrak ederek ve her şeyi O’ndan geldiğini bilerek sevebilmek gerekir. Daha sonraki aşamalarda insan yavaş yavaş daha derinlere inmeye başlar. Her şeyden bir zevk almaya başlarsınız.  Hani insan, tahta bir yatakta yatar da, “Oh ne rahat” der ya, işte bu onun gibi bir haldir. Her ne durumda olursanız olun halinizden hoşnutsunuzdur.
Sizin konuşmalarınızda kimi zaman anlattığınız, Leyla ile Mecnun’un hikayesindeki hal de, bu hal midir?
Evet kesinlikle. Mecnun, Leyla’ya çok aşıktır. Hatta rivayet o ki, Mecnun, Leyla’nın mahallesindeki köpeklere bile aşıkmış. Şöyle dermiş, “ Leyla’yı gördü onların gözleri, O’nu, görebileni nasıl sevmem.” O dönemlerde, Mecnun, sevdiğini görmek umuduyla , Leyla’nın yaşadığı eve çalışmaya gidiyor. Leyla’da, çalışanlara öğle yemeği dağıtıyor. Herkese, dolu dolu yemek koyarken, sıra Mecnun’a geldiğin de, kepçenin tersiye Mecnun’un tabağına “çın” diye vuruyor ve O’na bir lokma bile yemek koymuyor. Mecnun bu halden ötürü zevkten deliriyor. Herkes Mecnun’a, “Sen hakikaten delisin. Seni sevseydi sana bol bol yemek koyardı,” diyorlar. Ama Mecnun’un cevabı muazzam oluyor, “Bana da, size davrandığı gibi mi davransaydı?...” İşte bu hal öyle bir haldir. Sevgiliden gelen cilveyi, ister bela, ister cefa olsun sabır ve mutlulukla karşılar. Çünkü “Benim O’nun her halini seveceğimi biliyor,” diye düşünmeye başlar. Bu hale sarhoşluk hali deniliyor. Bu durumu yaşayan o kadar çok insanla beraber oldum ki, kesinlikle ütopik bir şey anlatmıyorum.
 
Bu durumda, kalp gözünün açıklığı kişiyi her durumdan hoşnut hale getirir diyebilir miyiz?
Kalp gözünü insan ayarlayamaz. Kalbin nuru, kalpte tecelli eden nur-u ilahi, eğer hakikaten o kalbi sarmışsa insan her şeyi pozitif görmeye başlar.
“ilahi aşk”ta  aşk ve akıl elele midir?
 
Ruh ve kalp insan vücudunda saklanmış haldedirler.  Akıl olmazsa onlar nasıl, aşikar olup ortaya çıkacaklar? “Ruh-Gönül- Akıl” birliğinin sürekliliğini aşk sağlar.
Ruhsal tekamül için aşk şart mı?
 “Benlik” ten geçen, Allah’a ulaşmanın yolu Cüz-i Akıl değil, Aşk’tır. Küll-i Akıl bile olsa ancak, insanın çıkabileceği en yüksek noktaya kadar bizi Allah’a iletir, ondan sonrası için, Miraç için, mutlaka aşk lazım.
Aşk,   “hiç”lik makamına ermek ve “Miraç” a ulaşmak için bir tür itici güç mü sağlıyor?
Aşk, insan gönlüne girdiği zaman, orada nefsanî arzu istek, her türlü kötü huylar yok olur.  Aşk, boyun eğdirir. Bu haliyle, “hiç” olduğunun idrakini ortaya çıkarır. Bir Ayet-i Kerime’de, Allahu Azimüşşan, “Bir padişah bir ülkeye girdiğinde, oradaki diğer padişahların başını keser” buyuruyor. Hz. Mevlana’da bu Ayet-i Kerime’yi şu şekilde açıklıyor: O padişah “Aşk” tır. O kalbe girdiğin de, orada kendinden başka güç ve kudret bırakmaz.
 
 
 
 
Yorumlar
Yorum Yap






Bu habere henüz yorum yapılmamış.

Yorum Yap'a tıklayarak ilk yorumu sen yapabilirsin.









 
 
 
KÖŞE YAZARLARI
İbrahim Dinç
Bizlik Haller
Erol Turan
Tecrit İnsanlık Suçudur
Esat Korkmaz
Maraş Katliamı
Ebru Öztürk
Mor Gün
Şirvan Yücel
Merak Dedikleri
Hakan Zat
Şelale’de Gizli Ajandalar
POPÜLER HABERLER
Göletin Yakışık...
ŞELALE PARK’TA ...
​MERHAMET DEĞİL...
​MUCİZE DEĞİL T...
BAHÇEŞEHİR’E DE...
Başakşehir'e s...
BÜYÜK ÜSTAD AKİ...
ŞAHİNTEPE GEÇİL...
​PRESTIGE MALL ...
Tümü
SON HABERLER
SAADET SÜRPRİZ ...
EMEĞİM BAHÇEŞEH...
DEVRİM KADINLA ...
BAŞAKŞEHİR ÖKSÜ...
Tümü
Haber bilgisinin gönderileceği e-posta adresini giriniz.
  Gönder  
 
  İptal  
 
 
rss facebook  Twitter

Gündem | E - Gazete | Köşe Yazarları | Vip Röportaj | Referanslar | Bize Ulaşın
ANASAYFA | FOTO GALERİ | VİDEOLAR | ANKETLER | KÜNYE | SİTENE EKLE | İLETİŞİM


Pikare 2024
Yeniliklerden Haberdar Olmak İçin
Valid CSS! Valid XHTML 1.0 Transitional